Başbakan Erdoğan, canı istediği zaman televizyonlar aracılığıyla 'Ulusa Sesleniş' adlı programda bizlere sesleniyor. Temmuz ayının son gecesi yine bizlere seslendi.
Biz onu dinledik dinlemesine ama, kafamızda bir sürü soru birikti.
Şimdi biz Başbakan'a seslenelim. Biz seslenelim, o dinlesin. Ne de olsa biz asiliz, o vekil. Biz emanetin sahibiyiz, o emanetçi…
Sayın Başbakan,
Sizinle hasbıhal etmek üzere, 'Başbakan'a Sesleniş' programıyla evinize konuk olduk. Öncelikle sizi, değerli eşinizi, her biri yüksek IQ'lu evlatlarınızı en kalbî duygularımızla selamlıyor, hepinizin Ramazan-ı Şerif'ini tebrik ediyoruz.
Konuşmanızda 'Ramazan ayında olmamıza rağmen, maalesef İslam dünyasından acı haberler geliyor. Kardeşlerimize ilişkin yüreklerimizi parçalayan hadiselere şahit oluyoruz. Hemen yanı başımızda, Suriye'de, Ramazan ayının ruhuna ve manevi iklimine tamamen ters bir biçimde, adeta oluk-oluk kan akıtılıyor; Ocaklar söndürülüyor; sivil ve masum insanlar evlerinde, sokaklarda hunharca katlediliyor' dediniz. Ayrıca Myanmar'da Arakan Bölgesindeki Müslümanlara yapılan eziyetlerden, havaların sıcaklığından, Cami ve İmam Hatip açılışlarından ve Londra Olimpiyatlarından bahsettiniz.
Her şeyden bahsettiniz ama, o mübarek burnunuzun dibinde bulunan vatan topraklarından Şemdinli'de son 10 gündür PKK ile yapılan savaştan bahsetmediniz. Dünyanın bir ucundaki Müslüman için yüreğiniz parçalanıyor da, kendi ülkemizin savunması için çarpışan vatan evlatları için bırakın yüreğinizi parçalamayı, iki kelime olsun söyleyemediniz mi? Yoksa bizim çocuklarımız Müslüman değiller mi? Sizin görüş sahanızda olmak için mutlaka Arap olmak mı gerek?... Sizin önceliğiniz Şemdinli mi, yoksa Kamışlı mı?...
Suriye'de masum insanların sokaklarda öldürülmelerine, ocakların sönmesine kahroluyorsunuz da, Türkiye'nin şehirlerinin caddelerinde, gündüz vakti, subay-astsubaylarımızın tek kurşunla enselerinden vurulup öldürülmelerine niçin ses çıkarmıyorsunuz ? Yoksa ülkede güvenliği sağlamak sizin göreviniz değil mi?...
'Pilli Tavşan' lakaplı Bakanınızı, ağabeyi Barzani'nin(Kak Mesud) yanına Suriye için göndermesini akıl ettiniz de, binlerce çocuğumuzu öldüren PKK'ya ev sahipliği ve koruyuculuk yapan bu eşkıya başına iki laf etmek aklınıza gelmedi mi? Mesela, yaklaşık 10 aydır PKK eşkıyasının elinde bulunan asker-polis-kaymakamımızı iade etmesini isteyemez miydiniz? 10 aydır evlerinden, yurtlarından koparılmış bu çocuklar ve aileleri en azından bu kadar ilgiyi hak etmiyorlar mı? Barzani'ye ve Araplara olan bu aşırı sevginizin, bağlılığınızın sebebi nedir Sayın Başbakan?..
Bu çapulculara gösterdiğiniz hoşgörü ve ilginin kırkta birini, bu ülkeye hizmet etmiş ve suçsuz yere hapiste yatan Türk Generallere gösteremez misiniz?

Sayın Başbakan;
Siyasette her şey neticesiyle ölçülür. Siz ne söylerseniz söyleyin, ülke olarak sizin yönetiminizde geldiğimiz nokta belli. Türkiye süratle bölünmeye gidiyor. Ramazan ayının ruhuna ve manevi iklimine tamamen ters olarak terör can almaya devam ediyor.
Siz ise Türkiye'yi bırakmışsınız, Suriye ile uğraşıyorsunuz…