Günümüzde bilim dünyasının en büyük ilgi odağı 'sindirim sistemimiz'!

Vücudumuzun en merkezi yerinde bulunan aynı zamanda duygularımızın da odak noktası. Zira sezgilerimiz de orada, öfkelerimiz de, kaygılarımız da…

Zira bilim dünyası bugün artık bu organı 'ikinci beyin' olarak tanımlamakta herhangi bir sakınca görmüyor. Neden mi dersiniz? Çünkü bağırsaklarımız, yüzmilyonlarca sinir hücresi ile örülü vaziyette ve neredeyse beynimizin sanki izdüşümü gibi. Ayrıca alıcıları ve salgıladığı etken maddelerde bire bir beyindeki sinir hücreleri ile aynı.

Şimdi sorulması gereken soru şu. Acaba bağırsaklarımız da, hatırlıyor mu? Düşünüyor mu? Sorular sorabiliyor mu? Hissedebiliyor mu?

En son araştırmalar, sindirim sistemi ile ruhsal süreçlerin, düşünüldüğünden çok daha sıkı bir biçimde birbirine bağlı olduğunu gösteriyor. Bağırsaklarımız sevinç ve üzüntüde çok büyük rol oynuyor, ancak bizler bunun varlığından pek haberdar olamıyoruz. Zaman zaman karşılaştığımız olaylar da da 'içim almadı' deriz. Yani karnımızla hissederiz ve karar veririz. Bazen de çok sevindiğimiz zamanlar da içimizin içimize sığmadığını söyleriz. Tüm bunlar hissiyatımız ve duygularımızın oluşmasında bağırsaklarımızın rolünü bizlere göstermektedir.

Bağırsakların duvarında, iki katmanlı, sinir hücrelerinden oluşan bir iletişim ağı mevcuttur. Bu ağ, incecik olup iki kas tabakası arasına gizlenmiştir.

Bağırsaklar, sindirim sisteminin kumanda merkezi olup sadece besleyici maddelerin birleşimi, tuz oranı ve su miktarı gibi kaba değerleri analiz etmekle kalmaz, aynı zaman da besin emilimi ve dışkılama mekanizmasının yanında sempatik ve parasempatik sinir iletim maddelerinin, uyarıcı hormonların ve koruyucu salgıların hassas dengesini de kontrol eder.

Bir insanın ömrü boyunca tonlarca su ve gıda maddesi bağırsaklarımızdan geçer. Bu demektir ki, bunlarla birlikte pek çok zararlı ve toksik maddeler de buradan geçmektedir. Bağırsaklarımız bunlara karşı üstün bir koruyucu rol üstlenmekte, atılımını sağlamaktadır. Bunu yapabilmesi için, iyi olanı kötü ve zararlı olandan ayırt edebilmesi gereklidir. Zararı olan şeylerin vücudumuza sızmasının önüne geçilmesi en önemli savunma mekanizmalarından bir tanesidir.

İkinci beynimiz, müthiş zekası sayesinde, iyi olanları kötü ve zararlı olanlardan ayırt ediyor. Zararlı olanların atılımını sağladığı gibi, tekrar aynı zararlı ile karşılaştığında hafızası sayesinde onunla hemen başa çıkabiliyor, çünkü onu hatırlıyor. Bu konuda beyin ile sürekli iletişim halinde ve sürekli bir koordinasyon var.

Aslında bütün gün ikinci beynimiz, yani bağırsaklar, beynimize sürekli bazı mesajlar gönderir. Yani kısacası hep hikaye anlatır. Hayatın her anında, bağırsaklar beynimizi hazırlıyor ve geceleyin bütün bu uyarılar gece gördüğümüz rüyalarda bile kendini belli ediyor. Belki de akşam yediğimiz hazmı zor ve ağır bir yemekten sonra, gece kabus görmemiz bu yüzden.

Sonuç olarak şunu söylememiz mümkündür ki; insanoğlu zihinsel, duygusal, ruhsal ve fiziksel yönden tam bir ilişkiler yumağı. Hepsi birbiriyle bir iletişim içerisinde. Eskiden yalnızca bir boşaltım organı olarak kabul edilen bağırsaklarımızın, bugün artık bu görevinin yanında aynı zaman da endokrin bir organ olduğu, bununla beraber önemli lenfatiklerin burada olması nedeniyle lenf sisteminin önemli bir unsuru olarak kabul edilmeye başlandı. Bugün ise yukarda anlattığımız özellikleri dolayısı ile ikinci beynimiz olarak adlandırılmaya başlandı.

O halde, bağırsaklarımız ne kadar sağlıklı olursa, bizlerde o kadar sağlıklı ve mutlu oluruz. Sağlıksız ve mutsuz olduğumuz da bilin ki, bağırsaklarımız da hasta ve mutsuz!