'Her aşk bir gün biter!' diyenlere…
Hak verir misiniz?
Gönülden katılır mısınız?
Sevda masalları başlarken, hiçbir gün o masalın biteceği akıllara gelir mi?
'Seni ömrüm boyunca seveceğim…' diyen bir erkek…
Ya da…
'Seninle yaşlanmak istiyorum…' diyen bir kadın…
Gün gelir de…
Nasıl yollarını ayırır?
Hani o 'aşk ateşi' hiç sönmeyecekti?
Hani son nefese kadar eller birbirine hep kenetli kalacaktı?
Büyük aşklar da…
Bir gün 'güneşte kalmış tereyağı' gibi eriyebiliyorsa…
Nerede kaldı o nikah masasında seslendirilen…
Evrensel evlilik yemininin 'kutsal' özelliği…
'Hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde ve kötü günde, yoksullukta ve bollukta, ölüm bizi ayırana kadar…'
Olmayınca olmuyor işte…
***
Atatürk 42 yaşında İzmir'de evlendi…
Uşakızadelerin kızı Latife Hanım, o sırada 25 yaşındaydı…
İzmir Lisesi'ni bitirdikten sonra, Paris'te Sorbonne Üniversitesi'nde hukuk eğitimi almış ayrıca Londra'da dil öğrenimi görmüştü…
Gazi Mustafa Kemal ile Latife Hanım…
29 Ocak 1923'te Muammer Bey'in evinde nikahlandılar…
Nikah dönemin adetlerine uymayan sade bir törenle yapıldı…
Bu nikah tarzı ileride yeni Kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde nikah akitlerini de düzenleyecek olan yeni medeni kanun esaslarının da bir nevi müjdecisi oluyordu… Törende Mareşal Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir Mustafa Kemal'in; Mustafa Abdülhalik Renda ile Salih Bozok ise Latife Hanım'ın tanıkları oldular…
***
1925 yılının başlarında, Mustafa Kemal Paşa ile Latife Hanım arasında sıkça tartışmalar yaşanmaya başladı… Ancak Türk basınında bu olaylar gösterilemiyordu… Çiftler arasında karşılıklı atışmalar yaşanırken, Latife Hanım, Mustafa Kemal Paşa'nın geç saatlere kadar milletvekili ve bakan arkadaşları ile ülke sorunlarını tartışıp, kendisine fazla zaman ayıramadığından yakınıyor; Mustafa Kemal Paşa ise Latife Hanım'ı, siyasi işlere sıkça müdahale etmekle suçluyordu…
***
Nitekim, bardak taştı…
Anlatılanlara göre Mustafa Kemal, Mersin ve Adana gezilerine katılsa da bu hayat düzeninden iyice sıkılan Latife Hanım'ın Köşkün balkonundan Mustafa Kemal'e sert bir şekilde eve gelmesini söylemiş ve O'na herkesin içinde 'Mustafa…' şeklinde hitap etmesi bardağı taşıran son damla olmuştu…
***
Bundan sonra Mustafa Kemal bu evlilikten 'hayır' gelmeyeceğini düşündüğünden İsmet Paşa'yı telefonla arayarak kararının kesin olduğunu boşanmak istediğini ve kararının Anadolu Ajansına bildirilerek radyodan tüm yurda bildirilmesini kedisinin de ertesi günkü trenle Yozgat'a gideceğini bu nedenle Latife'nin İzmir'e gönderilmesini istedi… Bu Boşanma haberi, 5 Ağustos 1925 günü radyoda yayımlanan bir hükümet bildirisi ile duyuruldu… O gün resmen boşandılar…
***
Ancak, bu olayın bir 'tık' öncesi vardır ve pek az kimse bilir… O'nu, yaşamı boyunca Atatürk'ün yanıbaşından vefatına kadar ayrılmayan Salih Bozok şöyle anlatıyor…
O gece (13 Ekim 1924) Kayseri'de çok sevinçli bir gece geçirildi… Atatürk, ertesi gün İsmet İnönü'ye verilmek üzere yazdığı mektubu ne yaptığını sordular:
'Yanımdadır…' dedim…
'Onu yırt at!' buyurdular…
Gözleri önünde mektubu yırttım… Fakat ne düşündüklerini bilmiyorum… Yırtılmış mektubu tekrar alıp muhafaza etmemi emrettiler… O mektupta şunlar yazıyordu:
Azizim İsmet,
Latife Hanım Ankara'ya geliyor… Beraber seyahate devam etmeyi münasip görmedik… Çünkü iki senelik tecrübe beraber yaşamak imkanı olamayacağına kanaat hasıl ettirdi… Kararımdan kendisini haberdar ettim… Çok mahzundur… Zatıalinizin ve Fevzi Paşa Hazretleri'nin ihtilaf için delaletinizi rica edecektir… Kararım katidir… Yalnız gerek kendisinin ve gerek ailesinin şeref ve haysiyetini rencide etmek istemiyordum… Kendisine ve ailesine hürmetimi ve hakiki dostluğumu muhafaza edeceğim… Suret-i infikaki (ayrılış biçimini) Ankara'da kararlaştırınız… Sükünetle İzmir'e gitmeye muvafakatını temin lazımdır… Gözlerinizden öperim… Gazi Mustafa Kemal…
***
Bu mektup adresine hiçbir zaman ulaşmadı…
Ve bu mektubun yazılış tarihinden…
Aşağı yukarı 400 gün sonra boşandılar…
Bu evlilik iki yıl, altı ay dört gün sürmüştü…
Yani, topu topu 1000 gün evli kalmışlardı…
Aralarında derin bir aşk var mıydı?
Bunu kimseler bilemedi…
***
Atatürk, çok zarif bir erkekti…
Latife Hanım'ı evine (İzmir'e) gönderirken, 50 bin lira harçlık koymuştu…
5 Ekim 1925'te İstanbul darphanesinde ilk Cumhuriyet altını basılmıştı… Beş lira değerindeki ilk altın Mustafa Kemal Paşa'ya gönderildi… Latife Hanım, 50 bin lirası ile o tarihte 10 bin adet Cumhuriyet altını alabilirdi… Bugün 10 bin tane Cumhuriyet altını almak için ödenmesi gereken para ise 1 milyon 700 bin liradır…
Sonsöz: 'Aşk biterse yorulur insan…'