*Kürtçenin eğitim dili olması ve demokratik özerkliğin derhal tanınması gerekir. Aksi halde özerklik ilan edeceğiz.
*Kürt halkı, kentleri, yolları, yaşamı tıkayacak. Buna söz veriyoruz. *Milletvekilleriniz gibi, generalleriniz de askerlerinizin cenazesine gelemeyecek. *Artık sahipsiz değiliz. Diz çöktürmeye çalıştığınız bu halkın önünde diz çökeceğiniz günler yakındır.
*Kürt halkına verdiğiniz sözü tutmazsanız, bu halk senin kafanı keser.
*Türkiye özerk bir yapıya sahip olmalıdır. Bu BDP’’nin resmi projesidir. Bu proje hayata geçecektir. Türkiye bunu imzalamıştır, hayata geçirmek zorundadır.
*Türk Devletinin ve hükümetinin aklına ’“has.ir’” diyorum.
*Meşe ağacının dalları bir yerinize mi battı sayın hükümet.
*PKK bir terör örgütü değildir.
*PKK’’ya her Kürt sempati ile bakar.
*Kürt halkının özgür olduğu bir gelecek için omuz omuza yürüyoruz. Artık Kürt halkı birilerinin isteğiyle yönetilmek istemiyor. Kendi kendini yönetmek istiyor. Bütün dünya biliyor, Kürtler özgürlüğü için çaba gösteriyor. İmha, inkar politikaları para etmedi, çünkü Kürt halkı taviz vermedi.
Yukarıdaki sözler bizzat BDP yöneticileri ve aydın olduklarını iddia eden Kürtçüler tarafından söylenmiş ve tekzip edilmemiş sözlerdir. Üstelik okuyanların sinirlerinin bozulmaması için, binlerce örnek arasından en hafifler seçilmiştir. 2002 yılından evvel, bu sözlerin meydanlarda, televizyonlarda, yazılı medyada söylendiğini gören bir kimse var mı?
*Milletimiz içinde bulunduğu zelil duruma, şeytanın uşakları öğretmenler ve onların yetiştirdiği inançsız öğrenciler nedeniyle düşmüştür.
* Kemalist rejim, Atatürkçülük ve laik Cumhuriyet kaybetmiştir, bitmiştir. Savaşı biz kazandık.
Bu sözler de, televizyonlarda cüppeli,sarıklı, göbeğine kadar sakallı, acayip kıyafetli din tüccarları tarafından söylenmiştir. Hayatları boyunca hiç çalışmayan,tek kuruş vergi vermeyen, krallara layık bir hayat süren ve lüks içinde yaşayan, kutsal dinimizi geçim kapısı yapmış bu seccade şeytanlarının sözleri de tekzip edilmemiştir. Bu sözlerin de, 2002’’den önce serbestçe söylendiğini gören, duyan var mı?
*Türk Telekom adlı Milli Şirketimiz; 1,5 Milyar Dolar peşin, kalan 5 Milyar Dolar ise 5 yıl taksitle satıldı. Türk Telekom satıldığında kasasında 1,8 Milyar Dolar vardı. AKP Hükümeti, şirkete 5 yıl vergi muafiyeti tanıdı. Satış anında Türk Telekom’’un yıllık karı 2 Milyar Dolar idi. Satış sözleşmesine göre şirket, üzerindeki gayrimenkulleri satamayacak ve devir anında devlete teslim edecekti. Fakat Türk Telekom’’u satın alanlar, çok sayıda gayrimenkulü sattılar. Satılmaması yönündeki Danıştay kararlarını ve Devlet Denetleme Kurulu kararlarını dinlemediler.
Türk Telekom’’u neredeyse bedavaya satın alanlar ile Başbakan Erdoğan’’ı Lübnan’’da karşılayanlar aynı ailedirler. Hariri ailesi. Türk Telekom’’un patronu olan ve Türkiye’’deki yargı kararlarını takmayan kişi ile, Lübnan Başbakanı aynı kişidir. Başbakan Erdoğan’’ın biraderi, Saad Hariri!..
Emin Çölaşan’’ın yazdığına göre, Başbakan Erdoğan’’ın konuşma yapacağı gün, meydanın kalabalık olması için kişi başına 125 Dolar para ve kumanya bizzat Hariri ailesi tarafından dağıtılmış’…
Bu konuda söylenenlerin hepsi belgelidir ve devletin elinde bulunmaktadır. Yüce Divan sorgulaması sırasında Türk Telekom’’un Türkiye’’deki gizli ortakları da açığa çıkacaktır.
*Durduk yerde zenginleştiğimiz söylendi. AKP Hükümeti ’“Satın Alma Gücü Paritesi’” (SAP) hesaplamalarında sistem değiştirdi. Bir gecede 2.354 Dolar zengin olduk. Aynı hesaplama yöntemiyle, 2002 deki kişi başına gelirimiz, 3.400 Dolar değil, 11.705 Dolar olmaktadır. Yani 8 yılın sonunda, dünyada ki uygun konjonktüre rağmen sadece 11.705 Dolardan, 15.400 Dolara çıkabilmişiz’…
Bu dört örneği bilerek seçtim. Bu dört konuda söylenenler, günlük politikanın dışında olan örneklerdir. Bir ülkenin varlığını sürdürebilmesini ve geleceğini doğrudan ilgilendiren konulardır.
Siyaseti okumasını bilen birine, yukarıdaki örnekleri, ülke ismi vermeden sorsanız size söyleyeceği şudur;
*Bu devlet kendi koyduğu yasaları uygulamıyor. Ülkeyi yöneten hükümet görevini yapmıyor, aksine kendi ülkesini bölünmeye götürecek uygulamalara bilerek veya bilmeyerek yol açıyor.
*Bu ülkede böyle devam edilirse, çok yakında İran tipi ’“İslam Cumhuriyeti’” kurulur.
*Bu ülkede yolsuzluk ve hırsızlık devletin tepe noktalarını sarmış. Yargı ve basın korkutulup, sindirilmiş.
*Bu ülkenin ekonomisinde yönetenler, rakamlarla oynamaya başladılar mı, o ülkede ekonomik istikrarı sağlamak mümkün değildir.
Zaman zaman AKP’’ye oy vermiş dostlarımızın sitemleriyle karşılaşıyorum. Çok sert eleştirilerde bulunduğum ifade ediliyor.
Siyasi partiler ülkeye hizmet etmenin önemli araçlarındandır. Parti amaç değil, araçtır. Ayrıca parti, din değildir. Bulunduğunuz parti ülkeye zarar vermeye başlarsa ve siz bu kötü gidişi engelleyemiyorsanız, itirazlarınızı kayda geçip o partiyi terk etmelisiniz. Çünkü partiler kurulur, başarılı veya başarısız olur, hizmet eder, ömürlerini tamamlayıp tarihe mal olurlar. Fakat ülkemiz bir tanedir ve onu korumak hepimizin görevidir. Cahil ve kötü niyetli siyasetçilerin ihtiraslarına karşı ülkemizi korumak hepimizin öncelikli görevi olmalıdır.
AKP’’ye oy vermiş ve vermeyi düşünenler lütfen yukarıdaki dört konuyu okuyup, kendi vicdanlarında değerlendirsinler ve aşağıdaki sorularıma da cevap versinler;
*Kendi Milli Ordusuna ve onun komutanlarına düşmanca yaklaşan AKP İktidarının, Kürtçü-Bölücü takımına ve onların hakaretlerine karşı sessiz kalmasını, yasaları uygulamamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
*Kendi Ordusunu taşıyamayan bir milletin, başka milletlerin ordusunun çizmesi altında yaşamaya mahkum olduğunun tarihte bir çok örneği olduğunu bilmiyor musunuz?
*Askeri sevmeyebilirsiniz, ama askere düşman olanlarla beraber olanlar için ne düşünüyorsunuz?
*Dinimizin, son yıllarda çoğalan cemaat ve tarikatlar aracılığıyla geçim ve siyaset aracı yapılması hakkında ne düşünüyorsunuz?
*Bakanlıkların ve devletin en önemli kadrolarının cemaatler tarafından pay edilmesine nasıl bakıyorsunuz?
*AKP, 9 yılda ’“ÜRETKEN SABİT YATIRIM’” olarak ne yaptı ve ne kadar istikrarlı iş gücü yarattı?
*AKP, iktidarı devraldığında 147 Milyar Dolar olan borcumuzu, iki katından fazlasına çıkartırken, Cumhuriyetin 87 yıllık varlığını da ikiye katladı mı?
*Bu mal varlığını arttırmadığı halde, sattıkları Milli Varlıklarımızın paraları nereye gitti?
*Uluslararası tefeciler, sıcak para baronları ve bankerler niçin AKP iktidarından çok memnunlar?
* Geçen 9 yılda, çocuklarını Remzi Gür adlı işadamından aldığı bursla okutan Başbakan Erdoğan’’ın ve çocuklarının mal varlıklarındaki artışlar, bu ülkenin insanına, özellikle AKP’’ye oy veren insanlarımıza da aynı oranda yansıdı mı?
Kimseyi kırmak, üzmek gibi bir derdimiz asla olamaz. Ama herkesin şunu da iyi anlaması gerekir;
Kim ki, Türkiye’’nin birliğinin, bütünlüğünün, varlığının düşmanıdır o bizim can düşmanımızdır ve asla affımız yoktur.
Beraber ve huzur içinde yaşayacağımız değerlerimiz;
Özgür, çağdaş ve örgütlü toplum- Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti, Türk Milleti olarak onurla yaşamayı bilmek ve herkesin etnik kökenine, inancına saygılı olmak, demokratik rejim içinde zenginleşmek için çok çalışmak, hür milletler topluluğunun onurlu bir üyesi olmak ve Yurtta Barış, Dünyada Barış ilkesine bağlı olmak.
Bu ve benzeri ortak değerlerimizi savunmak, geliştirmek ve korumak hepimizin ortak görevidir. Tüm bunları yapmayıp, vatanı koruyan çocuklarımızı çekinmeden şehit eden, Türk Bayrağı geçerken, bayrağa tüküren soysuzlarla beraber olanları utanmadan desteklemek bu ülkeyi seven insanın yapabileceği bir iş değildir.
Herkesin aklını başına alıp ona göre davranma zamanı gelmiştir hatta geçmektedir de.
Benden söylemesi’…