Zamanın Padişahı, Sadrazamını çağırmış ve; 'Tez Hazinenin başına sağlam birini bulasın. Bulasın ki Hazineden tek akçe kaybolmasın' diye emir vermiş.
Emri alan Sadrazam, 'sağlam adam' aramaya başlamış. Bulduklarının her birinde kusurlar çıkmış. Sonunda o ülkenin en namlı hırsızını huzura çıkarmış.
Padişah; 'Ne yaptın sen, bu namlı hırsızı mı hazinenin başına koyacağız' diye gürlemiş. Sadrazam ise;
'Azametli Sultanım, bu adam kendi çalar ama size andolsunki başka kimseye zırnık koklatmaz, hazine sağlam ellerde olur' demiş!...
AKP'nin 63 maddesini okuyunca bu fıkra aklıma geldi, çok güldüm.
63 maddenin 3 üncüsü; 'Partilerde tek tipleştirici hükümlerin kaldırılması' maddesidir.
AKP'ye bakar mısınız? Sözüm ona Büyük Kongresini yapıyor, ne bir komisyon kurulmuş, ustadan başka tek kişi(Türk Askerinin düşmanı Barzani hariç) konuşamamış, liste tek, kim nereye seçileceğini bilmiyor, bir tane bile fikir tartışması yok, partinin harcamaları hakkında açıklama ve kongreye hesap verme yok, parti içi demokrasinin kırıntısı yok, siyasi nezaket hiç yok. Yok, yok..
Ne var, sadece usta var. O konuşur, o söyler, o bilir, o yapar, o seçer, o emreder bütün partililer itirazsız uyar. Tıpkı Tarikat ve Cemaatlerde olduğu gibi, şartsız ve tümüyle itaat…
Dünyada bir partiyi tek tip-tek ses- tek adam haline getirmenin ustası Erdoğan'dır. Sağ olsaydı Hitler, şimdi ise Putin bile bu konuda ustanın eline su dökemez…
Bu yüzden usta Cumhurbaşkanlığına atlayınca, partilerin tek tipleşmesini yok edilmesi için gerekli çalışmayı yapacağına inancım tamdır. O, bu işleri en iyi bilenlerdendir.
Demokrasinin standartlarının yükseltilmesi, yolsuzluğun ve yoksulluğun önlenmesi konusundaki maddelerin de 2071 yılını beklemeden gerçekleştireceğine adım gibi eminim. Erdoğan bu konuda da, yani
yoksulluğu önlemeyi ve yolsuzluk yapanları ensesinden yakalamasını iyi bilir.
Erdoğan bu güzel işlerle uğraşırken, Ankara Üniversitesi Rektörü ve bazı polisler onu yıpratmak için elinden geleni yapıyor. Rektör denen erdemli kişi, Erdoğan'ı dinlemeye gelecek öğrencileri tek-tek belirlemiş ve salona akreditasyonu olan öğrencileri almış. Dışarıda Erdoğan'ı ve AKP'yi protesto eden gençler,
biber gazı ve yeni demir coplarla demokratik olarak terbiye edildikten sonra göz altına alınmışlar.
Halbuki bıraksalar Başbakan Erdoğan tek başına demokrasinin standartlarını öyle bir yükseltecek ki, eriş erişebilirsen…
Tam AKP'nin 63 maddesine ısınmaya başlarken bir okurumun Facebook yoluyla gönderdiği mesaj kafamı karıştırdı. Bu okurum bir parti kurarsa oyum ona gidebilir. Bakın neler söylemiş;
'Size söz veriyorum; 2453 yılında yani İstanbul'un fethinin 1000. Yılında Türkiye'yi dünyanın en birinci bilim ve teknoloji üreticisi yapacağım. Hatta ve hatta Mars bizim olacak. Andromeda Galaksisine ilk bayrağı biz dikeceğiz. Ayrıca herkese, cennete giriş pasaportu, 500 Huri veya 500 gılman vereceğim, cennetin en manzaralı yerinde de birer havuzlu leb-i derya konak.
Bekleyin görün, yapmazsam namerdim, şerefsizim…
Yeter ki beni birkaç on yıl sırtınızda taşıyın, elinizde avucunuzda bulunanların dörtte birini bu işlere yatırım katkısı olarak bana verin…'

Gördüğünüz gibi bu vaatler karşısında insanın kafası allak bullak oluyor. En iyisi ben bunu da Ustaya sorayım!...
Kongre'de Usta, davetine icabet etmeyen CHP ve MHP için şunları söyledi;
'Davete icabet etmek Anadolu'da gelenektir. Davete icabet etmemek terbiyesizliktir. Çağırdılarsa gideceksiniz. Misafir, ev sahibinin kuzusudur. Kuzu-kuzu oturup, kuzu-kuzu dinleyeceksiniz…'
Şimdi ben de Ustayı evime davet ediyorum. Anadolu geleneklerine sapına kadar bağlı olan usta davetimi kabul edip, uygun zamanda bize gelecek ve kuzu-kuzu oturacak ve kuzu-kuzu dinleyecektir.. Ne zaman evimizi şereflendireceği belli olunca yazarım. Çocuklar oyuncak almak için, büyükler alkışlamak için gelebilirsiniz. Ziyaret sırasında evimizin önüne Kızılay mutlaka yemek çadırı koyacaktır. Yani yemek beleş, meşrubat serbest, içki zinhar yasaktır.
Sorularınızı hazırlamanız için şimdiden, Derya Sazak-Fehmi Koru-Nagehan Alçı-Nazlı Ilıcak gibi 'Bağımsız ve Demokrat' gazetecilerin yazılarını izlemenizi ve sorularınızı onlar gibi 'yumuşak' olanlardan seçmenizi rica ederim.
Lütfen ters soru sorup başımı derde sokmayın.
Kaplumbağa hacca gitmek için yola çıkmış. Tam kasabanın içinden geçerken her seferinde çocuklar onu ters çeviriyorlarmış. Bir seferinde ak sakallı bir dede çocukları kovalayıp, kaplumbağayı düzeltip sormuş; 'nereye gidersin?..'
Kaplumbağa; 'Mahallenin piçleri rahat bıraksa hacca gideceğim ama gördüğün gibi bırakmıyorlar..'
Başbakan-Eşbaşkan-Türkiyeli Erdoğan'ı da bu alçak muhalif gazeteciler, muhalefet partileri rahat bıraksalar, amaç değil araç olarak gördüğü demokrasi trenine binip, kafasındaki rejime kadar gidecek ama, bunlar adamcağızı bir türlü rahat bırakmıyorlar…
Hele Mehmet Altan denen azılı eski AKP'li; 'Ben 28 Şubat döneminde bile istediğimi yazabiliyordum. Şimdi yazamıyorum' demez mi, Ustanın sinirleri elbette bozulur. Yıllarca bak, besle sonra adam gözünü oysun…
Lütfen Ustayı rahat bırakın da, kafasındakileri gerçekleştirsin yahu.
Bırakın şu demokrasi, özgürlük, eşitlik teranelerini. Sizde biat edin, teslim olun, Özel olun, rahat olun…
Not:
AKP Hükümetinin 'komşularla sıfır problem' politikaları sonucu, bizi savaşın eşiğine getirdi. Türkiye'yi yönetenler akıllarını başlarına almalıdır.
Rusya ve İran hesaba katılmadan, Suriye'ye yönelik bir askeri harekat için çok dikkatli olunmalıdır. Devlet Adamı niteliğinden uzak, hırsları akıllarından üstte olan sığ siyasetçilerin ülkeyi ne hale getirdiğini Türk Milleti olarak ibretle seyrediyoruz. Allah Türkiye'yi korusun…