Bir Genel Başkan, 'Ben yeni kişilerle yeni bir takım kuruyorum. Bu takım
A Takımı olacak'
demeye başladı mı, tam tamına bir yiğidin gurbete çıktığı gibi olur!.. 'Bir yiğit gurbete çıksa gör başına neler gelir' türküsünde olduğu gibi. Başına neler neler gelir…
*Genel Başkan öncelikle, bugüne kadarki takımının başarısızlığını ve tükendiklerini, artık yeni projeler üretemeyeceklerini kabul ve ifşa etmiş olur. Yani, kabahati eski arkadaşlarına yükler.
*Kendisini o makamlara getiren esas kadrolarda kırgınlık yılgınlık başlar. Herkeste, 'Yahu bizim anamız ağladı, partiyi biz kurduk, iktidara getirdik, patron şimdi bizi dışlayıp, A Takımı denen bu zibidileri yanına aldı. Bunlar daha düne kadar patrona, ağız dolusu küfür etmiyorlar mıydı?
Patrona-çocuklarına- yakınlarına, 'hırsız- ülkeyi soyuyorlar-ülkeyi peşkeş çekiyorlar' demiyorlar mıydı? Demek ki 'vefa' siyasette sadece semt adıymış, yazıklar olsun. Bundan sonra gelsin A Takımı çalışsın
' duygusu dillendirilmeye başlar. İşte esas felaket böyle başlar.
Bir tarafta yerlerini muhafaza etmeye kararlı eski takım, diğer tarafta özellikle Genel Başkanın devamlı olarak dibinde olan ve kendi ekiplerini kurmakta kararlı yeni A Takımı. Partide ikilik başlar kimin gücü kime yeterse, kim kimi yerse. Kopmalar böyle başlar…
Bu yazdıklarım siyasetle ilgilenmeyenlere ters gelebilir. Fakat partilerin teşkilat mensupları aynen böyle düşünürler.
Bu olayın benzerini, Tansu Çiller ile yaşadık. Partisinde güçlenmeye başlayan Genel Başkan artık 'tek seçici' olmak ister. Genel Başkan olunca 'matah' bir şey oluyorlar ya!... Sanki b.klarında boncuk var…
Teşkilatları dışlamaya, küçük görmeye başlarlar. Teşkilatlarda çalışanlar artık 'Ağzı çorba kokan adamlara' , 'köylülere' benzetilmeye başlanır.
Çiller, Milletvekillerini partililerin seçmesini yani 'önseçimi' istemedi.
Parti yönetiminin %51'i kadar adam müsveddesini yanına almış,şirket yönetir gibi 'oylayalım, kabul edenler-etmeyenler, kabul edilmiştir' yöntemiyle
A Takımı dediği takımı kurmuştu. Kurmasına kurdu ama, bu kişiler hiç çalışmadıkları gibi, teşkilatları da darmadağın ettiler. Sonuç ortada. Tansu Çiller, insan içine çıkamaz hale geldi, parti yok oldu gitti…
AKP'yi doğru incelemek gerek. AKP üst kadrosunun sadece Erdoğan ve yakın çevresi 'Milli Görüş' yani rahmetli Erbakan yetiştirmesidirler. Fakat il-ilçe teşkilatlarında çalışan çoğunluk eski DYP'li, eski ANAP'lı, eski MHP'lilerden oluşmaktadır. Bu damar dışlanmayı,küçük görülmeyi asla hazmetmez.
Bilinen hikaye; Devir teslim yapan eski Başbakan, yeni Başbakan'a 3 zarf bırakmış. Sıkıldıkça sırasıyla açarsın, demiş. İlerleyen zamanda Başbakan ilk zarfı açmış; 'Senden önceki yönetimleri kötüle' yazıyormuş. İkinci zarfta; 'Yanındakileri kötüle', üçüncü zarfta ise; 'sende 3 zarf hazırla' yazıyormuş!...
*Erdoğan kendisinden önceki herkesi kötüledi, hatta sıkılmadan işi Atatürk'e kadar vardırdı.
*Şimdi yanındaki eski arkadaşlarını terk ediyor, göreceksiniz şimdi onları kötülemeye başlayacak.
*Sıra Erdoğan'ın da 3 zarf hazırlamasına geldi.
Sonrasında Erdoğan'ın Türk Milletine-Türk Tarihine-Türk Yargısına hesap verme dönemi başlayacak.
İşte bundan kaçış yok. Nereye gitseler, hangi makama kaçsalar sonunda mutlaka hesap verecekler.
Öyle belgeler, öyle dosyalar var ki, her biri tonlarca ağırlıkta…