Eskiden belediye başkanlarına…
Yakın geçmişte 'Reis Bey' derlerdi…
İki asır önceki yakışıklı unvan ise…
'Şehr'ül Emin'di…
Ne anlama geliyor?
Şu anlama geliyor:
'O kentin emin kişisi…'
Yani…
Güvenilir insan…
İnanılır insan…
Hatta…
'O'ndan kıymık kadar tehlike gelmez!' dedirtecek…
Bir 'sakin' liman…
Bir sebebi olmalı aramızdan birinin bu unvanla taçlanması için…
O da şudur…
Madem 'Şehr'ül Emin' kentin en güvenilir insanıdır…
O zaman…
Kentin imarından, turizmine…
Çöpünden, suyuna…
Yolundan, kaldırımına…
Hemşehrilerinin refahından sorumlu demektir…
Hepsinden önemlisi…
O kentte yaşanların çoğunluğunun oyunu almayı başardığı için…
Elini vicdanına koyup…
'Herkesin Belediye Başkanı' olmak zorundadır!
Kendisine oy vermeyeni boynu bükük bırakamaz…
Hepsinden önemlisi…
Belediyenin imkanlarını 'kılı kırk yararak' dağıtmak zorundadır…
O şehrin belediye başkanı olmanın…
Manevi hazzı budur…
***
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer…
CHP'nin adayı olarak…
Beş milyonluk bu kentin 'Şehr'ül Emini' oldu…
31 Mart 2019 gecesiydi…
Aşağı yukarı 540 gün önce…
Gece yarısından sonra İzmirliler'e bir söz verdi…
Bugün gibi hatırlıyorum; şöyle dedi:
'Bugünden itibaren İzmir Büyükşehir Belediyesi bir (belediye ana) olacak... Bütün evlatlarını aynı şefkatle kucaklayacak... Hiçbirini diğerinden ayırmayacak, hiç birine üvey evlat muamelesi yapmayacak... İzmir, Türkiye'de siyasetin dilinin değişmesi gerektiğini gösterdi... Başka bir dilin mümkün olduğunu gösterdi… Sevginin, saygının, şefkatin mümkün olduğunu gösterdi… Yarından itibaren İzmir'de yoksullukla, işsizlikle mücadeleye başlayacağız... İzmir'in refahını artırmak için ve refahı daha adil paylaştırmak için canla, başla, aşkla çalışacağız…'
***
Beş milyonluk İzmir'in her köşesine her vatandaşa…
Eşit 'hizmet' götürmek…
Veya…
En azından götürmek için 'yoğun çaba göstermek' ulvi bir olaydır!
O ilçedeki vatandaş…
Tunç Başkan'a oy vermemiş olabilir…
Ama, o…
'Eşitleyici' olmak zorundaki bir 'Şehr'ül Emin'dir…
Ayırım yaparsa, hem hemşehrisini üzmüş olur…
Hem de…
Kendisi vicdan yapar, kahrolur!
***
Koronavirüs sadece canımızı tehdit etmekle kalmıyor!
Kuşakları da zedeliyor…
Bakın, geçen eğitim-öğretimin birinci sınıfları…
Doğru dürüst 'okumayı/yazmayı' çözemedi!
Bu yıl da memleketimde 'eğitim n'olacak' belli değil!
Bu ne demek?
Allah korusun, 'Kuşak kaybı' demek…
Geriden gelmek demek…
Şu ana kadar…
Pandemi'nin bu kentin koca belediyesinde yarattığı zarar…
Bir milyar TL'yi buldu…
Daha yatırım var…
Yapılacak yollar var…
Körfez temizliği var…
Var… Var… Var…
Ama en kötüsü…
'Kuşak kaybetme tehlikesi' de var…
O zaman İzmir'in Şehr'ül Emin'i ne yapacak?
Kentinin göbeğinden, en uzak dağ köyüne kadar…
'Eşitleyici' bir şekilde…
Eğitim yardımı yapacak…
Özellikle İzmir'in dezavantajlı okullarına giden…
İki bin minik öğrenci 'gıcır gıcır tabletleri' ile buluşacak…
En az 25 bin çocuğa 130 lira yüklenmiş kırtasiye paketi verilecek…
Bunun yanı sıra…
25 bin mont ve 25 bin bot dağıtılacak…
Yine 20 bin adet internet paketi öğrencilere ulaşacak…
Toplayın, yukardan aşağı, hepsi 15 milyon…
Bu rakam, eğitim adına böyle bir zamanda alkışlanacak rakamdır…
***
Bitmedi…
Büyükşehir Belediyesi'ne ait kurumlarda…
Bilgisayarlı / tabletli tüm alanlar öğrencilere açılıyor…
Böylece…
Yedi kültür merkezi ve 10 mobil aracı sayesinde…
Kısa adı 'EBA' olan Eğitim Bilişim Ağı ile hizmet verilecek…
***
Tunç Başkan, dün…
Kiraz'ın Karaburç ve İğdeli köylerindeki ilkokulları gezdi…
Çocuklarla çocuk oldu…
Miniklerin arzularını tek tek dinledi, isteklerini not aldı…
Bi'ara, onların yazıp/çizdiklerine göz attı…
Çakmak gözlü miniklerin başını okşayarak…
'Aferin…' dedi, hepsine…
Aynen geçmiş zaman dilimlerinde kızlarına ders çalıştırdığı gibi…
Yıllar öncesine gitti; gözleri nemlendi…
Yerinde görüp…
Minik öğrencilerin mutluluğuna ortak olmanın değeri…
Paha biçilmezdi!
Nokta…
Sonsöz: 'Çocukları sevindirmek güzeldir… Yarına umutla bakarlar… İnsanların hepsinin kötü olmadığını anlarlar… Olaylara yaklaşırken karamsar olmazlar… Hepsinden önemlisi, mutluluğun ne olduğunu hissederler… / Anonim…'