Ayakkabı kutularındaki 4,5 Milyon Avro 'Hırsızlık Parasını' , Bakan bebelerinin evlerindeki sıra-sıra kasaları ve milyon-milyon dövizleri, nüfuz kullanıp baskıyla ve ihale verilmesi sözüyle toplanan 630 Milyon Doları, Başbakan'ın 'Evet, Alo Fatihi ben aradım ve talimat verdim' deyip basın özgürlüğünü ve anayasayı paspas yapmasını, yani tüm bu pislikleri-iğrençlikleri LÜZUMSUZ DEDİKODU olarak gören Cumhurbaşkanı!...
Bu kadar yolsuzluk-hırsızlık-rüşvet AKP Hükümetini sarmışken, oğlunun banka hesabına 100 Milyon Dolar yatırıldığını inkar edememişken, Türk Ekonomisini son sürat duvara çarptırmak için gayret ederken, hala BİZİ ENGELLEYEMEZSİNİZ-DURMAK YOK YOLA AYNEN DEVAM' diyen Başbakan!...
Komutanlarının ve Genelkurmay Başkanının, AKP-Cemaat işbirliği ile suçsuz yere zindana atılmasında da, Büyük Atatürk'ün 'Ne Mutlu Türküm Diyene' sözünün alçakça indirilip, yerine dağlara PKK bayrağı çizilmesinde de sessiz kalabilen bir Genelkurmay Başkanı!...
Sizin üçünüzün kişilikleri, düşünceleri bizi hiç ilgilendirmiyor.
Bizim gibi düşünenler için sizler zaten yok hükmündesiniz.
Bizleri ilgilendiren sizlerin şu an bulunduğunuz görevlere gelirken Türk Milleti önünde ettiğiniz yeminlerdir.
Her üçünüzün de ettiğiniz yeminleri teker-teker inceledik.
'Yemin İçmek' Anadolu'da 'Ant İçmek' anlamına kullanılır. İnsan olmanın gereği, kendi rızanızla ettiğiniz yemine uymak sizin için namus borcudur.
Hele 'Devlet Hizmeti' için göreve geldiğinizde 'Türk Milleti ve Türk Tarihi' önünde edilen yemin, haysiyet-namus-ahlak sahibi her insan evladı için
tutulması şart olan yemindir. Bu yeminin bilerek ve isteyerek tutulmaması, suç olması bir yana Allah huzurunda da, kul huzurunda da günahların en büyüklerindendir. Yani 'Yemin İçmek; Ayran İçmeğe benzemez…'
Sayın Gül-Erdoğan ve Özel;
Ettiğiniz yeminlerle aşağıdaki olaylar nasıl bağdaşıyor?
İçtiğiniz yemini tutabildiniz mi? Bunları Türk Milletine açıklamak zorundasınız;
*PKK-KCK, Bölgede özel kıyafetli Asayiş Birliklerini kurdu mu?
*PKK-KCK, İcra ve Ceza Mahkemelerini 'Laleş' Yaylasında kurdu mu?
*PKK-KCK, Kadastro Mahkemelerini 'Meydana Kolya' Yaylasında kurdu mu?
*Bu mahkemelerin itiraz Mercii olarak, 'Faraşin'de' Mahkeme kuruldu mu?
*Temyiz Mercii olarak Kandil kullanılıyor mu?
*Askerimizi-Polisimizi şehit eden PKK Militanlarının gömüldükleri mezarlıklar birer 'Şehitlik' yapıldı mı? Buralarda PKK militanları silahlı 'Şeref Nöbeti' tutuyorlar mı?
* 'Ne Mutlu Türküm Diyene' yazılarını kaldırttınız. Bunların yerinde, özellikle dağ yamaçlarında PKK bayrakları dalgalanıyor mu?
*Terör Örgütüne karşı savaşmış Kahraman Korucular teker-teker PKK tarafından öldürüyorlar mı?
*BDP' li Belediyeler 'Güvenlik Görevlisi' adı altında silahlı PKK militanlarını kadroya alıp, çalıştırıyorlar mı? Bu elemanlar 'Vergi' adı altında esnaftan haraç topluyorlar mı?
Bu soruların her biri, yüreğinde vatan sevgisi taşıyan- milletine saygısı olan- görevinin ve ettiği yeminin sorumluluğunun bilincinde olan insan evlatları için, 'Dom Dom kurşunu' ağırlığındadır.
Yukarıdaki üç 'Devlet Görevlisi' bu soruları görmezden gelemez. Bu sorular nasılsa Yüce Divan'da teker-teker sorulacak. Devlet Görevlilerinin bu sorular karşısındaki suskunlukları 'İşbirliği' olarak anlaşılacaktır.
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş;
'Seçimden sonra sadece fuar ya da kültür merkezi inşa etmeyeceğiz. Asıl inşa edilecek şey demokratik özerkliktir. Bu halk artık kendisini yönetme aşamasına geldi. Muhtarlar, Mahalle Meclisleri Kürtçe, Arapça, Ermenice, Süryanice hizmet almaya hazırdır. Halkımız ana dilde eğitim alacak, ders kitapları olacak. Devleti bekleme durumunda değiliz. BDP' li belediyeler bunu hayata geçirecek…'
Öcalan;
'Eğer AKP adım atmazsa bunun siyasi faturası kendi açısından çok ağır olacaktır. Geçmişte Kürt sorununu çözemeyen tasfiye olmuştur. Bu güne kadar 50 Bin kişi öldü. Bir 500 Bin kişi daha mı ölsün?
Sayın Gül-Erdoğan ve Özel;
Ettiğiniz yeminlerin yazılı metinlerini önünüze koyun.
Yanına da bu yazıyı koyun. Sorun kendi kendinize, bunların hangisi doğru diye.
Sonra da aynaya bakın, içtiği yeminlere sadık kişiler mi görüyorsunuz?