Ümit YALDIZ
Yargı hedefte!
28 Kasım 2011 Pazartesi

Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonun ardından başta siyasi iktidar olmak üzere şoku atlatan herkes konuşmaya başladı. Belediyenin 30-40 yıllık bürokratlarının sabahın kör bir saatinde polis nezaretinde evlerinden alınması, emniyet ve adliye koridorlarında ‘üçüncü sınıf suçlu’ gibi süründürülmesi bardağı taşıran son damla oldu. Nihayet Türkiye’de adaletin olduğuna dair ipuçları da ortaya çıktı.
Yargı, yargıya müdahale etti. Ve operasyonun ilk iki günü tutuklama kararlarının altına imza atan ‘İlhan Cihaner’i yargılayan heyette olduğu iddia edilen’ hâkimin bir anda rapor alıp yeni hakimin özel yetkili savcıların tutuklama talebi yerine belediye bürokratlarının tahliye talebini olumlu karşılaması boşuna değildi bence. 44 kişilik sözde belediye çetesine yönelik ikinci operasyonda 33 kişi serbest kaldı. İlk iki gün tutuklanan 11 kişinin 5’i Büyükşehir personeli, 5’i sendika yöneticisi, biri de organizatördü.
Daha önceki operasyondan halen tutuklu bulunan 9 kişi var. Büyükşehir’den toplamda 8 kişi halen tutuklu.
Özel yetkili savcılar ısrarla ‘çete, örgüt’ gibi iddiasıyla çalıyor belediyenin kapısını. Şu ana kadar ortaya atılan belge ve bulgularda ‘örgüte, çeteye’ dair somut bir delile rastlanmadı. İzmir’de başta Sayın Kocaoğlu olmak üzere hiç kimse Büyükşehir Belediyesi’ne dokunulmasın demiyor. Biz de demiyoruz. Tabi ki ortada bir hukuksuzluk varsa ‘bağımsız’ yargı erki gereğini yapmalıdır.
Devletin malını çalan/çırpan, akçeli işlere bulaşan herkimse bağımsız yargı üstüne gitmelidir. Bunun için önce yargının sözde değil özde bağımsız olması gerekir tabi ki. Yargı mensupları bile yargının tam anlamıyla bağımsız olduğuna inanmazken hangi bağımsızlıktan söz edebiliriz ki? Yargı bağımsızlığını tehlikeye atan tek şey yargı ile iktidar arasındaki organik yakınlık da değil ayrıca. Yargının kendi içindeki hesaplaşma süreci özellikle yeni HSYK yapısı ile iyice tavan yaptı. Yüksek yargıdaki son değişiklikler hakimler/savcılar arasındaki yorum farkını her geçen gün daha net ortaya çıkarırken adaletin temeli olan yargının bazen adaleti temelinden sarsacak uygulamalara imza atması da kaçınılmaz oldu.
Yargıda ciddi bir reforma ihtiyaç olduğu ortada… Tutuklu sayısında dünya rekortmeni olan Türkiye’de yargının onlarca sorunu var.
Siyasal baskı bunlardan sadece biri…
İzmir örneğinde olduğu gibi ‘görevini yapmaya çalışan’ bir grup belediye çalışanının ‘çete, örgüt’ gibi suçlamalarla apar topar götürülmesi, birkaç gün sonra büyük bölümünün salıverilmesi, iddia makamından yapılan garip açıklamalar… 
Göle taşı atan yani yargıya dikkat çeken Aziz Kocaoğlu oldu belki...
Ama siyasi iktidarın önemli bir kanadı da İzmir’deki gelişmelerden kaygılı… Hem temelinden sarsılan adaleti hem de bu sürecin bumerang etkisiyle yerel seçimde kendilerine döneceğini görüyorlar. AK Parti operasyonun ilk ayağında olduğu gibi süreci iki bakanla yönetmeye çalışıyor. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, ‘hizmet, proje’ odaklı İzmir yaklaşımının operasyonla yerle bir olduğunu gördükten sonra ‘operasyonun biçimine, saatine ve de özel yetkili mahkemelerin durumuna’ dikkat çekti.
Kültür ve Turizm Bakanı, İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay da katıldığı bir canlı yayında İzmir’deki operasyonu değerlendirirken, ‘yargı erkine’ çok sert yüklendi.
Yargıyı hükümetin kontrol ettiği tezine şiddetle karşı çıkan Günay, ‘İnsanları sabahın bir saatinde alıp üç gün sonra bırakıyorlar. Ne olacak canım üç gün sonra çıktı işte’ diyorlar. Değil üç gün bir saat bile haksız gözaltına alınmaların bedelini ödeyemezsiniz. O an yani polisin kapıya dayandığı an o ne istedi, eşi, çocukları, yakınları ne düşündü. Hangi süreçleri yaşadı’ bilemezsiniz” diyerek yargıdaki zihniyet değişiminin şart olduğunu belirtip özellikle de özel yetkili mahkemelerin uygulamalarını eleştirdi.
Aslında iyi bir hukukçu olan Günay’dan sonra AK Parti cephesinden operasyona ilişkin bir eleştiri de hukukçu vekillerden, İzmir’i 5 yıl il başkanı olarak yöneten Ali Aşlık’tan geldi. Partisinin Bornova ilçe kongresinde konuşan Aşlık, “Yargının binalarını değiştirdik. Umarım zihniyetini de değiştiririz’ diyerek İzmir’deki operasyonun yanlış temellendirildiğine vurgu yaptı.
AK Parti ne yapmaya çalışıyor?
Topu yargıya atarak işin siyasi sorumluluğundan sıyrılmaya çalıştığını söyleyebilirsiniz.
Belki de top başından beri yargının ayağındaydı. Ya da İzmir’deki siyasi atmosferin bir anda terse dönmesi/değişmesi 2014 projeksiyonunda AK Parti’yi rahatsız etti.   
Hangi amaçla olursa olsun yargının hem iktidar hem muhalefet cephesi tarafından eleştiriliyor olması manidar. Halkın deyimiyle ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamayan yargının en azından İzmir’deki operasyon özelinde bazı özeleştiri yapmasında yarar var bence. Kişisel hırs ve egolarını tatmin etmeye çalışan birkaç gazeteci müsveddesinin, nasırına basılmış birkaç bürokrat eskisinin iddialarıyla çizilen o senaryonun tutmadığını görmesi gerek en azından. Ve operasyonlara son verip bir an önce İzmir’deki çete senaryosunu bir noktaya bağlaması şart acilen.  Ve tüm bu süreçlerdeki incelemelerde kusuru/hatası ya da kastı olan bürokratlarla ilgili bir soruşturma yürütülecekse onu ‘örgütsel açıdan’ değil ‘kişisel açıdan’ inceleyip kusuru olanlara adalet terazisine uygun bir yaptırım uygulaması gerek.
İzmir’de ne çete olabilir ne de örgüt! İzmir Büyükşehir’de bir çetenin barınması teknik açıdan da mümkün değil ayrıca.
Bakanlık, Sayıştay müfettişlerinin kol gezdiği, her türlü denetim görevlisinin her kararını lime lime ettiği, valiliğin bile 150’nin üzerinde kararına dava açtığı bir belediyede bir çetenin barınması ne kadar mümkün olabilir ki?
Hem de sayıları 300’ü bulacak dev bir çetenin/örgütün… Başından beri ortaya atılan iddialara ve gözaltındakilere yöneltilen sorulara baktığınızda anlıyorsunuz zaten durumun garabetini. 3-5 konser, 3-5 sandviç, hakkında ‘Danıştay kararı’ bulunan içi boş durak ihalesi, belediyede kalmış otopark ihalesi ve belediyeye sokulmayan taşeron firmalar…
Bu mudur büyük gürültüler koparılarak altı ay içinde Büyükşehir’in üst düzey bürokratlarının 3’te ikisini polisle adliye koridorlarına götüren ‘çete/örgüt’ iddiasının kanıtı…
Bilirkişi raporu dediler! Hava/cıva!
Yolsuzluktan çok yasal eksiklik, usul hatalarına dikkat çekilmiş hemen tamamında.
Gizli amaç Kocaoğlu’nun ‘dürüst başkan’ imajını bozmak, façasını çizmekti belki! Ama olmadı. Akrabası özel kalem müdürüne, sınıf arkadaşı genel sekreterine, belediyeye zorla getirdiği yazlık komşusuna kadar uzanıldı. Olmadı… Halen Kocaoğlu şu kadar parayı cebe indirmiş, belediyenin malını eşine, dostuna, yandaşına peşkeş çekmiş diyebilen yok!
O zaman gerisi laf-ı güzaf zaten.
Ne Kocaoğlu’na ne de tutuklu personele yönelik ‘kamunun parasını cebine attı’ diyebilen olmadığına göre bu dava teknik açıdan açılmadan kapanmıştır bence. Siyasi iktidarın da tavır koymasıyla bu dava her an geri çekilebilir.
Kamuoyu desteklemiyor, iktidar desteklemiyor, muhalefet desteklemiyor, sivil toplum desteklemiyor…
Ayrıca dava sürecindeki görevliler de sürekli değişiyor. Dosyayı hazırlayan ilk savcı davayı açamadan HSYK’ya seçildi… İlk davanın hakimi mahkeme başkanı oldu. İlk operasyonu gerçekleştiren savcılar tayin edildi. Yani iddia makamı sürekli değişti. Davanın/iddianın bütünlüğü de kayboldu.
Belki bu süreçteki incelemelerden birkaç kişi hakkında bireysel idari ve de hukuki inceleme başlayabilir. Ama içi boş örgüt iddiası da her an düşebilir. Düşerse de İzmir’in siyasal atmosferi bir süre sonra normalleşir. Yani operasyon öncesi hem iktidarın hem de muhalefetin İzmir halkını ikna etmek için kıyasıya yarıştığı projeler yeniden gündemin ana konusu olabilir. Sonuçta İzmir’in kazandığı bir siyasi rekabet iklimi yeniden kente hakim olabilir.
Umarım da öyle olur!
Yoksa yargıyla inatlaşmak, yargının inatlaşması, içi boş konular etrafından kamuoyunun alacağı siyasal tavrın ne yargı mensuplarına ne siyasal partilere ne de İzmir’e vereceği bir şey yok!
 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 9 yorum var, 9 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
çok uzun 29 Kasım 2011 Salı 15:02

sayın yaldız size naçizane tavsiyem daha kısa ve öz yazmanız yılmaz özdil örneğinde olduğu gibi anlatmak istediklerinizi çok dolambaçlı yollardan söylüyorsunuz. kısa ve öz yazarsanız daha dikkat çekici olacaktır, saygılar...

Yorumu oyla      13      7  
kerem 29 Kasım 2011 Salı 09:10

Ümit bey, şu 4 dakikalık expo sunumu konusunda bi bilgi verirmisin bize, habercilik budur asıl. Kim konuştu ne dedi yada diyemedi!!!!

Yorumu oyla      13      7  
HASAN TUFAN 29 Kasım 2011 Salı 08:27

ANLAYAMADIĞIMIZ BU YARGI NİYE İSTANBUL,ANKARA, KAYSERİ,ELAZIĞ BELEDİYELERİ, DENİZFENERİNDE YOKLAR, İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNİN KEFİLİ OLMADIĞINDANMIDIR.

Yorumu oyla      19      9  
SOLCU EYLEM 29 Kasım 2011 Salı 08:13

SN.ÜMİT YALDIZ TESPİTLERİNİZİN HEPSİ DOĞRU VE YERİNDE. SİYASALLAŞTIRILMIŞ BİR YARGININ NELER YAPABİLECEĞİ İZMİRDEKİ UYGULAMALARDAN DA GÖRÜLÜYOR. BAĞIMSIZ YARGININ BİR ÜLKENİN YAPI TAŞI OLDUĞU ORTADA. YAPI TAŞI ÇÜRÜK OLURSA VAN'IN BAŞINA GELEN FELAKET ÜLKEMİZİN BAŞINADA GELİR. BAĞIMSIZ ADALET GÜN GELİR O YAPIYI BOZANADA LAZIM OLUR....

Yorumu oyla      17      8  
28 Kasım 2011 Pazartesi 18:40

sadece danıştayın kararını yazmıştım size,neden yayınlamadınız?çok objektifsiniz,tebrik ederim.

Yorumu oyla      15      8  
Rumuz 3 28 Kasım 2011 Pazartesi 16:20

Peki Ümit Bey Bi anlık AKP liler gibi düşünelim beki bu adalet Hiç İstanbula,Ankaraya ve Sayamayacağımız kadar yer ve kişiye ihaleye dokunmuyurda sadece en bilinen en temiz en çok araştırılan,soruşturulan en çok denetlenen ve bununda siyasi olduğuna herkesce inanılan izmiremi yapılıyor.adaletin başka işi gücü yokmu ayrıca izmiri AKP nin bu kadar uğraşık alamadığı,almak için neler yaptığı biliniyorken.

Yorumu oyla      19      7  
Rumuz 3 28 Kasım 2011 Pazartesi 15:53

Sayın Ümit Bey Güzel Analiz yapmışsınız.Ama ben şuna inanmıyorum.AKP nin bu işte parmağı olmadığına Bakın EXPO yu kim sundu Aziz Kocaoğlu ben konuşturulmayacaktım diyor Bakın Ulaştırma bakanı Belediyenin yaptığı yolu kapatıro,Yeşildereyi karayollarına devrediyor.Hazine Müşteşarı denen zat 7 aydır başkanın telefonuna dahi çıkmıyor siz umuyormusunuz.Hükümettin bigisi olmadan özellikle İzmire getirdikleri savcı kendi başına yapsın çıkıp konuşsun alay ede edetutmayınca tabiki AKP liler yakınacak

Yorumu oyla      14      13  
AREN 28 Kasım 2011 Pazartesi 13:26

konu ve gündem saptırıldı.propanda bakanı gobels iyi çalışıyor.

Yorumu oyla      19      8  
nilaysermikökkılınç 28 Kasım 2011 Pazartesi 13:12

Sn. Yaldız, yazınız nedeniyle öncelikle sizi kutlarım. Hukukçu vekillerimizden Sn. Aşlık “ yargının binalarını değiştirdik umarım zihniyetini de değiştiririz “ demiş. Çok doğru ancak yargıdaki bu zihniyetin değişmesini beklemek yerine özellikle hukukçu vekillerimizin parlementoda yapacakları yasalarla bu zihniyete imkan veren hukuksal yapıyı değiştirmeleri gerekir. Bunun için bir Anayasal uzlaşmayı beklemek de gerekmez. Yanlış, herkes için yanlıştır. Sözünü ettiğimiz sistem kamu görevlilerine ve kamu ile iş yapmış vatandaşlara büyük mağduriyetler yaşatabilmektedir. Kamuda, kamu görevlileri için İçişleri Bakanlığı ön inceleme yapar soruşturma izni verir ,Danıştay’a itiraz edersiniz ,sonuç alamamışsanız konu savcılığa intikal eder. Mali denetimler yönünden ise Sayıştay , kamu zararı tesbit etmişse ,itiraz edersiniz, itirazınız kabul görmemişse ,temyiz yoluna gidersiniz, yine kabul görmemişse kamu zararını kuruma ödersiniz .Bunun için yargılanmazsınız. Sayıştay ,suç unsuru görmüş ve suç duyurusunda bulunmuşsa ancak, konu savcılığa intikal eder. Ama hiçbirinde çete değilsinizdir. Bu nedenle sayın vekillerimizin sadece eleştirmeleri yeterli olmuyor, yasaları değiştirmek için de parlementoda asli görevlerini yapmaları gerekiyor. Saygılarımla

Yorumu oyla      23      9  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (9) 'Bizim radyo tiyatrolarımız vardı'
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bektaşi Devleti tartışmaları!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
‘Erkekler bastığım kaldırımı öperdi!’
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
İzmirli kız ve Onur E. Yıldız meselesi
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Parti tabanı Özel’den kopuyor mu?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
CHP ne yapmalı?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Neden toprak reformu yapılmalı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Eril toplumda kıyamet alametleri...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmir’e kruvaziyer niye gelsin?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İzmir’in sokakları hem kız hem deniz kokar… 
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva