100 yaşını geride bırakan Türk Sineması’nda…

Kadınlara iç geçirten…

O yakışıklı oyuncu…

Hayatı boyunca hep şöyle anıldı:

“Dudaklarıyla dövüşen, yumruklarıyla sevişen aktör!”

“Yok, artık!..” demeyin…

Siz O’nu, asıl 54 yıl önce çevirdiği…

“Fosforlu Cevriye”de seyredeceksiniz ki…

Allah vergisi aktörlük gücünün…

O yanakları gamzeli delikanlıya nasip olduğuna…

Siz de tanık olacaksınız…

***

Hayata tutunmak için…

Erkeksi bir kadın kimliğini öne çıkararak…

Sokak kızı Cevriye’yi canlandıran…

Afet-i devran Neriman’ın (Neriman Köksal)…

Biricik kıtipiyoz (işe yaramaz) sevgilisi Çetin’i…

Rakipsiz yapan “öpüşme” sahneleriydi…

O’nun şöhretini…

“Dudaklarıyla dövüşen, yumruklarıyla sevişen aktör…”

Sözü perçinledi…

Yaşasaydı…

Şu sırada…

95 yaşında anılarıyla canlılığını koruyan “afili bir dede” olarak…

Hepimize elini öptürecekti…

***

Türk Sineması’nda özel bir “rekor”un sahibiydi…

En bereketli filmleri yaptı…

Güzel kazandı, güzel yaşadı…

Aynı kadınla iki kez olmak üzere “8 defa nikah masası”na oturdu…

Beş çocuğu oldu…

Hiç bir aktöre nasip olmayan bir yaşantısı vardı…

Atıyla, köpekleriyle, uşaklarıyla, villasıyla…

Tam da…

Hollywood biçimi “yıldız hayatı” yaşadı…

“Yok artık”  filan diyeceksiniz ama…

Aynı zamanda…

Kısa adı “MİT” olan “Milli İstihbarat Teşkilatı”nın…

Tam karşılığı ile söylemek gerekirse…

“Bizim James Bond” idi, o beyaz perdedeki yakışıklı(!)…

Aynen…

Ömrünü Beşiktaş Futbol Kulübü’ne adamış…

Siyah-beyazlıların efsane başkanı…

Süleyman Seba gibi…

Bilenler bilir…

Merhum Süleyman Seba da…

MİT’in Komünizmle Mücadele Şubesi’nin önemli bir memuruydu…

***

Orhan Günşiray…

Yedi Tepeli Kent’in “Adalar Çocuğu” tanınırdı…

Büyükadalı’ydı…

Ortaokul için Heybeli’ye gitti…

Sonra, ver elini Taksim Lisesi…

Çılgınlığa bakar mısınız?

Başından geçen sekiz evliliğin ilkini lisedeyken yapmış…

Sonuç?

Okuldan kovulmuş…

Yanakları gamzeli, gözleri sıcak bakan ama sert görünüşlü…

22 yaşında “Adalar Erkek Güzeli” seçilince…

Önü açılıvermiş…

İlk filmi “Lejyon Dönüşü”nde ikinci erkek rolü…

Ama…

Aynı yıl çektiği “Fosforlu Cevriye”de gerçek bir başrol!

İşte, o filmi Neriman Köksal’la paylaştı ve…

Tahmin ettiğiniz gibi…

Sinema salonlardı doldu, boşaldı ve…

Tek filmle “efsane” oldu…

Yeşilçam’ın yapımcıları peşinden koşmaya başladı…

Çünkü…

Kadınlar O’na bayılıyordu…

Özellikle…

Çapkın polis rolü üstüne cuk diye oturmuştu…

Türk filmlerine inanılmaz hareket getirdiğinin farkındaydı…

Nitekim…

“Dudaklarıyla dövüşen, yumruklarıyla sevişen” unvanı…

O günlerden kalmadır…

Yani…

Hem bıçkın hem çapkın olarak ün yaptı…

Polisiye filmlere bayılanlar…

O’nu daha çok Mayk Hammer ya da Murat Davman’a benzetirdi…

Yakışıklı bir Yeşilçam yıldızı düşünün…

Beyaz pardösü ile acayip çekici…

Silahı konuşuyor…

Yumrukları ders veriyor ve…

Dudaklarıyla (!) dövüşüyor…

İsterseniz “Yaman Hafiye” deyin, dilerseniz “Dolandırıcılar Kralı”…

Fark etmiyor…

Her rolü “kendisine yakıştırmayı” çok iyi biliyor…

Aslında hınzır bir yakışıklı!

***

Hiç sulu gözlü aşık esas oğlan rolleri oynamadı!

O, hep…

Polisiye komedi ve macera filmlerinin…

Gözünü budaktan sakınmayan, korkusuz ve çapkın jönüydü…

Türk Sineması’na hareket getirdi…

James Bond türü filmlerin en tutulan oyuncusu oldu…

***

Film çevirirken bile…

Müteahhitlik yapmaktan geri kalmadı…

Çay ocağı işletti…

Atıf Yılmaz’la ortak film şirketi kurdu…

70’lerin ortasında Yeşilçam’da seks filmleri baş tacı olunca…

Şarkıcılık yaptı…

Balık restoranı işletti…

Gece Kulübü açtı…

***

20 yılı çoktan geçti ama hatırlatalım…

Hürriyet Gazetesi’nden rahmetli Yener Süsoy’a verdiği röportajda…

Başından “sekiz nikah” geçen adam olarak…

Ne dedi, biliyor musunuz?

“Bu kadar evlilik yapan adama çapkın denir mi Yener'ciğim, hıyarlık benimki... Harama uçkur çözmeden durmadan nikahlandım, var mı benim gibi delikanlı? Alışmışım bir kere, ev hayatını seviyorum... Param var, malım var ama bu her şeyi halletmiyor... Bugüne kadar birisiyle iki kere olmak üzere sekiz kere evlendim... Bende kadına para yedirme hikayesi olmadı, yok öyle şey... Şimdi kalkıp bana kadının ne olduğunu sorma, kadını bilseydim sekiz kere evlenir miydim?”

***

Çok yönlü bir sanatçıydı…

Sadece sinema yıldızı değil, aynı zamanda…

Tiyatro oyuncusu ve yönetmeniydi…

Oyunculuk genlerinde vardı…

Dedesi bir zamanların meşhur jönü Musahipzade Murat Bey’di…

***

En büyük sırrını yıllarca sakladı…

Hürriyet’ten Yener Süsoy’la konuşurken…

Yıllarca MİT’e (Milli İstihbarat Teşkilatı) çalıştığını söyledi…

Gazetenin arşivindeki sözleri şöyle:

“Milli Emniyet'le münasebetim askerliğimi yaparken başladı... Sinemaya girdiğimde geçmişte orada görev yaptığımı bilen olmadı... 1951'de Türk Mata Hari'si denilen Adalet Pi adlı çok güzel dans eden esmer güzeli bir kadın İstanbul'a geldi… Bu muhteşem kadın, Tepebaşı Cumhuriyet Gazinosu'nun barında çalışıyordu… Rus politikacılar, konsüller her gece 02.00’den sonra hem orada, hem de kadının evinde toplanıyorlarmış... Kadın Tarlabaşı'nda kiraladığı bir evde oturuyordu... Milli Emniyet beni bu kadını takip etmekle görevlendirdi... Sonraki yıllarda başka görevlerim de oldu, onlar benimle toprağa gidecek, sana da anlatamam…”

***

Bitiriyoruz…

Sizlere, Türk Sineması’nın efsane aktörlerinden…

Orhan Günşiray’ın…

Müthiş hareketli hayatından özel kesitler anlatmaya çalıştım…

Fenerbahçe Spor Kulübü'nün…

2818 sicil no'lu Yüksek Divan Kurulu üyesi…

Yeşilçam’ın karakter oyuncusu Mahir Günşiray’ın babası…

Orhan Günşiray…

Yeşilçam’a 46 yıl hizmet verdi…

Yüzlerce filmde unutulmaz rollerin ışıldayan yıldızı oldu…

27 Ağustos 2008 gecesi…

Kan eksilmesi nedeniyle…

Bir yıldır tedavi gördüğü Çapa’da hayat veda etti…

Nokta…

HAMİŞ: O’nu hep muzip gülüşü, çenesindeki gamzesiyle ve tabii ki, yaman bir “hafiye” olarak hatırlayacağız…

Sonsöz: “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir… / Hz. Mevlana…”