Ayda ÖZEREN
Müteferriç
24 Ağustos 2024 Cumartesi

Müzik Önerisi: Yollar -Asu Maralman

Babam Evliya Çelebi’nin torunuyuz derdi, sülalemizin aile köklerimizin nerelere dayandığını sorduğumuzda…Bu yüzden okuduğu, dirsek çürüttüğü, mürekkep yuttuğu mesleğini bırakıp hayatın onu çağırdığı yönünü seçmişti. Bilmediği ama yapmaktan en çok hoşlandığı…

Gezmeyi seven, yeni yerler insanlar lezzetler kültürler keşfeden.

Gezme merakı önce hobisi sonra ekmeği olmuştu. Sayesinde onaltı yaşıma varmadan memleketin her köşesini görme şansım oldu. GAP yoktu biz keşfettik, Karadeniz yaylaları istila edilmemişti. Türkiye’nin dört bir yanını bir baştan bir sona otobüsle 20 gün boyunca 2-3 kez gezmişliğim var gençliğimde.

Önce ülkeni toprağını tanı derdi babam…

Seksenli yıllar. Terör doğuyu henüz esir almamış o zamanlar. Yollar duble bile değil. Otobüste klima falan yok. Navigasyon yok muavin yok. Tek şoför o da yorulunca uykusu gelince durulan bir gezi rotası. Müthiş ahenkli yol arkadaşları, lüksten oldukça uzak tek mahareti temiz olan şehir otelleri…Gastronomi değil yerel lezzet yol lokantaları…Rezervasyon yok nereyi beğendin orda durdun ne buldun onu yedin…Kayboldun çal bir kapı, anlamakta zorlandığın bir tarifle düş tekrar yollara. Her gün yeni bir macera ufacık bezden çantalarla evden uzakta 20-25 gün süren seyahatler…Çoluk çocuk…Geceli gündüzlü…Kilometrelerce ilmek ilmek köy kasaba düğünlerine de katkı koya koya…

Ne ekonomik açıdan ne de güvenlik açısından kaygının olmadığı…Bitlis’i, Bingöl’ü, Ağrı’sı, Antakya’sı, Kastamonu’su, Batman’ı şimdilerde sadece “Gezelim Görelim” TRT programının bizi o diyarlara evimizdeki koltuktan taşıdığı Türkiye’nin misak-ı milli sınırları içindeki tüm iller…

Meğer babam MÜTEFFERRİÇ’miş benim…Yani derdini sıkıntısını gezerek atan kimse,

Yürüyerek rahatlayan…

Dolaşarak sıkıntısından kurtulan kişiymiş.

Gezmenin dert değil deva olduğu zamanlardan kalma bu kelime…

O dönemin yolcuları seyahat kültürünü, toplum içinde birlikte yaşamayı bilenlerdi. İnsanların birbirine saygı duyduğu, kırmaktan imtina ettiği, hoşgörüyle gülümsediği, kendi sınırlarının karşısındaki kişinin özgürlük sınırlarına kadar olduğunun farkında olanlardı. Bencillikten fersah fersah uzak, lokmasını paylaşan, uykusunu bölüşen, neşesini çoğaltan, kederini unutturan…

Nezaket doğal bir kural…Birlikte yaşamanın getirdiği en önemli öncelik…

İDİ…

Bize ne oldu?

Toplumdaki bu amansız değişimi o kadar net görüyorum ki…Seyahat etme özgürlüğünün sadece kendisine tanınan bir ayrıcalık olduğunu sanan bir çoğunluk var. Kabalık iliklerimizden akıyor. Sıraya girme özründen mi başlasam yoksa kadın çocuk demeden buldozer gibi önündekini ezip öne geçme histerisinden gözleri dönmüş kendini bilmezden mi?

Avaz avaz bağırarak konuşana mı yoksa sussun diye çocuğunun eline tutuşturduğu tabletin sinir bozucu tekrar eden melodisine mi?

Alışveriş çılgınlığına mı daha çok üzülsem, bu çokluk ve bolluk içinde nasıl bu kadar aç gözlü olduğumuza mı yansam?

Çok bilenin susmasına mı yoksa çok konuşanın cehaletine mi hayıflansam…

Çocukluğumun o kırk kişilik otobüsünde bir birey olarak seyahat ederken en çok neyi özlediğimi düşündüm yetişkin halimle bir feribotun koltuğunda…

Ben nezaketi özledim.

Medeni bir şekilde selamlanmayı, birbirine mecburiyetten değil isteyerek severek sırasını yerini vermesini.

İtip kakmadan araya mesafe koymasını. Çarptığında özür dilemesini.

Edebiyle oturmasını, küçük sesle konuşmasını.

Çöpünü giderken toplamasını.

Arkasında onu hatırlatan kirli iz bırakmamasını.

Bir sana bir bana diyebilmesini.

Benim için mesele aynı fikirde olup anlaşmak olmadı hiç. Asıl meselem farklı fikirlerin saygıyla tartışıldığı ve birbirini can kulağıyla dinlediği barışçıl bir ortam ve UZLAŞMA ile ortak yol ortak akıl bulunmasıydı.

Her fikrin değer bulduğu, çocuk aklımla oylamaya katılabildiğim ve söylediğimin dinlendiği hatta sık olmasa da “haklı çocuk” dendiği…saygının öğretildiği değil gösterildiği!

Nezaketin haklı haksızlıkla ilgili olmadığı.

Zarifliğin zayıflık olmadığı.

İncelik gösterenin incinmediği.

Ben zarifliği özledim.

İnsanın yabanıl halinin tortularından süzülmüş asil halini özledim.

İçindeki vahşiliği kendi isteğiyle bir kenara atıp temizliğini ve şeffaflığını göstermesini özledim.

Çocukluğumda yaşadığım tüm seyahatleri bir kavanozda saklamak isterdim.

Bana nasıl bir yetişkin olmam gerektiğini o yolculukların her anında gösteren çoğu bu dünyadan göçmüş başta babam ve tüm yolcuları: Sanırım sizin gibi seyahat edenleri özledim.

Gezen, gören, öğrenen…

Talan eden değil, kültürü özümseyen…

Taklit eden değil, iyiyi benimseyip kötüyü süzgecinden geçiren…

Edebiyle kültürümüzü de yayan, iyi örnek olabilecek parmakla gösterilecek seyyahları görmeyi özledim.

Müteferriç derdini tasasını gezerek dağıtan kimse…

Son zamanlarda bu kelime de anlamını yitirmiş sanki. Nezaketin yitip gittiği seyahatlerde dert tasa dağıtılabilir mi?

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 10 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
İlknur Bubik Tavşan 2 Eylül 2024 Pazartesi 21:15

muhteşem bir yazı dilerim o günler en kısa zaman da geri gelir

Yorumu oyla      0      0  
ÇmerTezcsn 25 Ağustos 2024 Pazar 10:55

Yine çok güzel bir yazı .Elinize sağlık İçimizde bile gezemediğimiz dönemleri yaşıyorız . Bundan ötesi yok .Umudum da Selamlar

Yorumu oyla      0      0  
Osman Şahinoğlu 24 Ağustos 2024 Cumartesi 21:59

Ne güzel bir yazı Elinize sağlık Tüm özlediklerimiz bir arada

Yorumu oyla      0      0  
Aslı 24 Ağustos 2024 Cumartesi 20:09

Öyle dokundu ki bu yazı bana Doğruya doğru Ama hep eskiye öykünmekle de olmaz İçimizde eminim hala var zarif müteferriçler ve eşlikçileri Yüreği karartmak olmaz Durup düşündürdüğünüz için kaleminize sağlık

Yorumu oyla      0      0  
AD SOYAD 24 Ağustos 2024 Cumartesi 18:10

Küçük Ağa''daki Çolak Salih teferrüçe çıkardı.

Yorumu oyla      0      0  
İbrahim alkan 24 Ağustos 2024 Cumartesi 17:00

Evrim sosyal yaşam, bilim, kültür v.s devam ediyor... Gecmiş bir mizah oluyor..

Yorumu oyla      0      0  
Faruk 24 Ağustos 2024 Cumartesi 16:16

Ben zarifliği özledim, milyon değer.

Yorumu oyla      0      0  
Faruk 24 Ağustos 2024 Cumartesi 12:46

Ben zarifliği özledim, milyon değer.

Yorumu oyla      0      0  
Bergün Kardeş 24 Ağustos 2024 Cumartesi 11:56

Sevgili Ayda, Yine çok güzel bir yazı. Okurken, öğretmenlik yıllarımda öğrencilerimle yaptığımız Doğu Anadolu gezilerini hatırladım. Şimdiki gibi çok lüks değildi ama anılar hala belleğimde. Çok teşekkürler.??

Yorumu oyla      0      0  
Berna Üzer 24 Ağustos 2024 Cumartesi 10:06

Seyahatin hayatının bir parçası olan biri olarak bu yazıyı keyifle okudum ve paylaşıyorum sevdiklerimle.

Yorumu oyla      1      0  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
İzmir’de en yüce değer, tembelliktir
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Okullar açıldı
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Narin'in katliamı, feodalizm ve suskunluk yasası
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Gazzeli çocuklara mektuplar (4) Sanatla başkaldıranlar
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Nefes nefese bir yaz geçti'
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu canlı yayını hatırladınız mı?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Ne yaşıyoruz?
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Badel Harab-ül İzmir
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Turist ve inşaat istemeyen Egeli Belediye Başkanı!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Umutsuzluğun doruklarında yaşam meselesi
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva