Dr. Berna BRIDGE
Köleciliği öğrencilere derslerde bağlantılarıyla öğretmek
8 Haziran 2023 Perşembe

“Yalnızca tarihi bir olay gibi bakılınca köle ticareti geçmişin bir kötülüğü gibi görülebilir - gerçek çok farklı…” diye başlıyor yazısına İngilizce öğretmeni ve yazar, Afrika kökenli Lola Okulosie.

 

Dönüşü Olmayan Kapı Anıtı, Tarihi köle limanı Ouidah, Benin. Fotoğraf: Afolabi Sotunde/Reuters

Transatlantik köleciliğinin acılı tarihini nasıl öğretebiliriz? Diye sürdürüyor Lola. Yalnızca tarihin bir parçası mı? Biz Afrika kökenlilerin omuzlarında, yaşamlarının taa içinde hala daha yükü olan bir durum mu? Diyor. Önceki durumun bir amnezi yarattığı gerçeğiyle yavaş yavaş yüzleşildiğini ekliyor. Bu unutmada aileler, kurumlar, kentler, ülkeler köle ticareti ve köle çalıştırmak yoluyla varsıllaştı, bu hastalıklı yanlarını kendilerinden temiz bir şekilde ayırıverdiler diye açıklıyor.

Başka Bir Şey Kırıldı

George Floyd cinayetiyle sokaklara dökülen halk İngiliz köle tüccarı Edward Colston’ın heykelini devirince başka bir şey kırıldı diyor. Tarihe bakılan, tarihin “o eski ve başka bir zamandı, biz değil” in karartılarak anlatıldığı o uygun mercek kırıldı ve bize bu konuları tekrar dillendirme gücü verdi diye ekliyor, The Guardian Gazetesinin The Cotton Capital serisinde…

İngiltere’deki eğitimcilere sesleniyor, yalnızca ve “kısaca geçiştirmek olmaz bu konuları”, “çocukların bu geçmişin şimdiki durumu nasıl şekillendirdiğiyle ilgili bağlantılar kurmalarını sağlamak gerek” diyor. “Böyle yaparsak, bir şeyi hep birlikte kabul edebileceğiz o zaman, bu da bu tarihin bizim birlikte paylaştığımız bir tarih olduğu, hepimizin yüzleşmesi gereken bir tarih”, diye ekliyor. 

Öğretilen Tarih Ne Kadar Gerçek Tarih?

Kölecilikte olduğu kadar dünya tarihinin öğretilmesi de taraflı bir mercek altında seyrediyor. Buna akademide “kültürel hegemonya” diyoruz, gelecek yazılarımda da sık sık değineceğim bir kavram. Hegemonya yalnızca silah, savaş, kan ile kurulmuyor. Buna destek yumuşak güç denen kültürel aşılamalar, tarihin özellikle okullarda nasıl öğretildiği, müfredatlar, okullar, sosyal medya, yazılı ve görsel basın, hatta Hollywood desteği ile içinde bulunduğumuz dünyanın nasıl yorumlandığını, anlaşıldığını taraflı bir mercek ile anlatıyor.

Örneğin, izlediğimiz Hollywood filmlerinde öğretilen, gördüğümüz tarihte Kızılderililer kötü, demokrasi beşiğiyiz diye övünen Avrupa kökenli beyaz Amerikalılar, onların orduları, onların kovboyları iyi diye öğreniyoruz. İyi ve kötüler! Saddam ve Kaddafi gibi tariflenenler… Oysa yazımın başındaki ilk cümleyi buraya da aktarabiliriz. Gerçek çok farklı. Soykırımın dibi uygulanmış, bir ırk adeta yeryüzünden silinmiş, ardında kalan azınlık şu an belirli bölgelerde çok kötü koşullar altında, yoksul, ezilen, depresyonda yaşıyorlar.

Farklı Gerçek

ABD’ye gidip, “rezervation” ismi verilen bu Kızılderililerin yaşadığı kampları ziyaret ettiyseniz Filistinlilerin yaşadığı kamplardaki gibi gerçeği gözlerinizle görürsünüz. Omuzları düşük, yaşamdan bezmiş, düşük standartlarda yaşayan bir avuç insan. Sayıları çok çok az. New York plazalarında bir tanesi yok. “Rezervation”lara adeta kapatılmış bu halktan birçoğu sizi görmek, karşılamak bile istemez, o kadar depresiftir, havlayan köpeklerini aşamazsınız.

Acısını paylaşmak, anlatmak isteyen, genellikle kadın, bazı yaklaşabildiğiniz Kızılderililer anlatır yaşadıklarını. “Apaçık soykırım” yaşadık derler. “Barutlu silahlarına karşı koyamadık ama soykırım ve ayrımcılık hala daha sürüyor” derler. O ülke ise buna “demokrasi” der. O ve diğer Batı ülkelerinin insanları da “Batıda demokrasi var” diye gururla konuşur, bunları halının altına süpürerek ve dünyanın geri kalanına tepeden bakarak.

Demokrasi mi? Sessiz Kalarak, Görmezden Gelerek…

Biraz üstüne gidip ona bu gerçekleri anlatırsanız “Güçlü olan kazanır ve bunu yapar, ne yapacaksın” der, gevrek gevrek, kendini ve bu yapılanları normal göstererek. Zaten bu insanlar bu kirli tarihe arkasını dönmese, halı altına süpürmese, dile getirip The Guardian gibi cesaretle araştırsa dünyada bugün bu kadar acı olmaz, bu kadar insan hakları ihlalleri, yapay nedenlerle yaratılan savaşlar ve kan dökülmeleri olmazdı. Bunu yapan karar alıcı siyasetçileri yargılarlardı. Susmazlardı.  

Kısacası, asıl konu yalnızca tarihte ne kirli işler yapıldığı değil, var olan durumda, şu anda Batılı ve “Demokrasimiz var” diye böbürlenen büyük çoğunluğun, yani eğitimli Batı halklarının bu kirliliklere nasıl sessiz kalarak, görmezden gelerek bu düzeni sürdürdüğüdür.

 

 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Halktan biri olma sanatı!
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (7) 'Yazlık Sinemalar'
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Kartla ödemede 'derin' sorular!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Yolun sonu
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Buraya kadar!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Pişmanlıklar
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Gürgen Kral
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Rüşvet ile jest arasında!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Stoilov’a nazar değdi!
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Kirpi ikilemi – Hayır deme sanatı
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva