Tayfun MARO
Herşey kamusal alanda mahalle baskısıyla başladı
22 Aralık 2010 Çarşamba

Tek kutuplu dünyanın küreselleşme sancıları Türkiye’’nin başını ağrıtıyor.
Uluslararası sistem kendisine sorun yaratan ülkelere çeki düzen verirken, sistemin dayattığı yeni iş bölümü ezberleri bozuyor.
İçeriği giderek bulanıklaşan ya da içi boşalan kavramlar üzerinden sorunları kavramak ve tartışmak sadece çözümsüzlük üretiyor.
Değişim, toplumsal dönüşümün önünü açtı. Seçenekler belli; ya direnmek ve itiraz etmek ya da anlamaya çalışmak ve yeniden toplumsal mutabakat aramak. Yol ayrımındayız. Bir karar vereceğiz.
 
Neden yol ayrımı?
Öncelikle ’‘yol ayrımı’’nı tanımlamakta yarar var. Görünen o ki, artık bu ülkede ulusal birliği sağlayan toplumsal mutabakat sorgulanmakta, itirazlar ve talepler yüksek sesle dile getirilmektedir. Kamusal alanda yaşam eni konu sorgulanır olmuştur.
Nedir bu talepler ve  itirazlar? 
Kürtler otonomi talep ediyor. Kürt bölgesinde, birinci dilin kürtçe olması isteniyor. Ayrı bayrak, ayrı ekonomi isteniyor. Öz savunma gücü oluşturmak isteniyor. Türkiye’’nin üniter yapısına itiraz var.
İslamcı hareket, İslam cumhuriyeti istiyor. İslamcılar, Allah’’ı kurucu irade yerine koymak istediklerini saklamıyorlar. Devletin kuruluş felsefesine itiraz var.
 
Bu iki kesimin itiraz ve talepleri, toplumsal mutabakatı tartışmalı hale getirdi. Kamusal alanda işlerin nasıl yürüyeceği artık toplumun meçhulüdür. Kamu yaşamında, Kürtlerin ve İslamcıların itiraz ve talepleri nedeniyle ayrışma yaşanıyor. Bu durum,  onlar tarafından ’“paradigma çökmesi’” olarak tanımlanmakta...
 
Diyanet İşlerinin fetva yetkisini kurumsallaştırma denemeleri, özerk Diyanet İşleri Başkanlığı özlemi, imamların resmi nikah kıyma yetkilerinin tanınması talebi, mahalle imamlığı, kadınların örtünme sorununun kronikleşmesi, din eğitiminin yaygınlaştırılıp zorunlu hale getirilmesi, cemaatleşen toplumda aidiyetin dindarlık üzerinden gerçekleşmesi; kamusal yaşamda din normlarının habercisidir. ’‘Laik devlet’’e itiraz var.
Kürtlerin ekonomik, sosyal, kültürel hak taleplerini çok aşan otonom Kürt bölgesi, Kürtçe eğitim talebi, ekonomide görece bağımsızlık talebi, öz savunma gücü ile başlayan Kürt ordusu hazırlıkları, ayrı bayrak ve benzeri talepler; etnik normları öne çıkaran bir kamusal düzenin yanı sıra, ’‘ulus devlet’’e yönelik en ciddi itirazdır.
Güçler ayrımının yürütme lehine bozulması, yargının evrensel hukuk normlarından uzaklaştırılması, ’‘hukuk devleti’’nde yaşanan çöküntüyü işaret ediyor.
Cumhuriyet ile sorunlu kesimler bütün bu olanı biteni, ’“paradigma çökmesi’” olarak tanımlıyor.
 
Tam da burada bir yol ayrımından söz etmek gerekiyor. Ya hep birlikte yaşamak için yeniden bir irade oluşturacağız, ya da çok acı bedeller ödeyerek herkes yoluna gidecek.
Kuşkusuz ikinci yolu kimse temenni etmiyor; ancak, çözüm üretemezsek bizi kötü akıbetten kim koruyacak?
 
Buraya kadar, İslamcıların ve Kürtlerin itiraz ve taleplerinden söz ettim. Ya bu iki kesimin dışında kalan, ’“sahillerde yaşayan beyaz Türkler’” (!) bütün bu olan biten karşısında nasıl düşünüyor, ne diyor?
 
Öncelikle belirtmekte yarar var; bu kesim, söz konusu tanımlamayı çok aşan büyüklükte bir coğrafyada yaşar ve ’‘beyaz Türkler’’ olarak nitelendirilmesini gerektirecek homojen bir ırk özelliği taşımaz. Genel olarak sistemi eleştirmekle beraber, laik ve üniter devleti savunur, Atatürk’’ün ilke ve devrimlerini tartışmaktan hoşlanmaz, Türkiye Cumhuriyeti ile barışıktır ve diğer iki kesim tarafından, statükocu olmakla suçlanır. Sistemden iyi beslendiklerini de kabul etmek gerekir.
Modern, aydınlanmacı ve laik olarak nitelendirilen bu kesim kendisini ifade ederken, bilerek veya bilmeyerek, karşısındakine, savunduğu değerlerin tartışılmaz olduğu duygusunu geçirir. Ben şahsen bu kesimden kimi insanları dinlerken, ülke sorunlarını gerçek boyutunda tartışmaya hazır olmadıklarını düşüncesine kapılıyorum.
 
Kanımca, Türkler henüz son sözü söylemiş değiller. Daha çok savunmada kalmayı ve diğer iki kesimin istemlerine itiraz etmeyi benimsemiş gibiler. Ancak, unutmamalıyız ki, ’‘beyaz Türkler’’ ülke sorunlarının çözümünde anahtar konumundadır.
 
Ülkenin bir yol ayrımına geldiğini düşündüren tablo budur. Bu tabloya son beş yılın seçim haritaları da eklendiğinde, ayrışma süreci yaşandığı duygusu daha da güçleniyor. Buraya kadar tanımlamaya çalıştığım üç kesim ve üç tutuma bağlı olarak toplumda oluşagelen talepler ve itirazlar, çatışmalar, uzlaşmaz tutumlar, ülkeyi nasıl bir geleceğin beklediği konusunda beni endişelendiriyor. Kamusal alanda tüm kesimlerin talepleri çatışmalı bir halde ve talep örtüşmesi yok. Her kesim diğerini suçluyor.
 
Her şeye rağmen, umut Kaf dağının ardında olmasa gerek’…
Konuşmak gerek. Türkiye’’nin sorunlarını konuşmak için yeni bir dil oluşturmak, yeni kavramlarla konuşmak gerek. Kamusal alanda sorunları tanımlamak ve çözüm yollarını tartışmak gerek. Sorunların nasıl ele alınacağına, yöntemine,  sorunsalın nasıl oluşması gerektiğine karar vermek gerek. Tabulardan kurtulmak ve konuşmak gerek; henüz konuşacak çok şey varken, çok geç olmadan konuşmak gerek. 
Türklerin yeniden ateşle imtihanıdır bu.
 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (9) 'Bizim radyo tiyatrolarımız vardı'
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bektaşi Devleti tartışmaları!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
‘Erkekler bastığım kaldırımı öperdi!’
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
İzmirli kız ve Onur E. Yıldız meselesi
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Parti tabanı Özel’den kopuyor mu?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
CHP ne yapmalı?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Neden toprak reformu yapılmalı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Eril toplumda kıyamet alametleri...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmir’e kruvaziyer niye gelsin?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İzmir’in sokakları hem kız hem deniz kokar… 
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva