Nedim ATİLLA
Hemingway’in 'ustası' kim?
21 Temmuz 2024 Pazar

Bugün 21 Temmuz. Gerçek bir “gazeteci” ve “yazar” olan Ernest Hemingway'in doğum günü…  Hemingway'in savaş romanı yazma tarzı, özellikle sade ve doğrudan anlatımıyla bilinir ve bu anlamda ilk kabul edilir. Peki öyle midir?

Hemingway'in yazıları genellikle kısa ve doğrudan cümlelerden oluşur. Bu, onun anlatımını daha çarpıcı ve etkileyici hale getirir. Anlatımda süslü dil ve uzun tasvirlerden kaçınır. Hemingway, olayları ve durumları genellikle gözlemlerine dayanarak anlatır. Duygusal yorumlardan çok, gördüklerini ve deneyimlediklerini olduğu gibi aktarır. Bu, okuyucunun kendi duygusal tepkilerini oluşturmasına olanak tanır.

Dünya edebiyatında “Iceberg Theory” şimdilerde daha da önemseniyor ama Hemingway’in ünlü "Buzdağı Teorisi"ne göre, hikayenin yüzeyde görünen kısmı, okuyucuya anlatılmayan ve derinlerde yatan bir gerçekliği ima eder. Hemingway'in savaş anlatıları son derece gerçekçidir. Savaşın dehşetini, askerlerin ve sivillerin yaşadığı acıları yalın bir şekilde tasvir eder. Romantize etmeden, savaşın sert gerçeklerini okuyucuya sunar. Hemingway'in eserlerinde diyaloglar büyük bir öneme sahiptir. Karakterler arasındaki konuşmalar doğal ve gerçekçidir, bu da hikayeye derinlik katar ve karakterlerin iç dünyasını açığa çıkarır.

Hemingway, gereksiz ayrıntılardan ve süslemelerden kaçınır. Hikayelerini mümkün olan en basit ve en doğrudan şekilde anlatmaya çalışır. Bu minimalizm, okuyucunun dikkatini hikayenin özüne çeker. Hemingway'in savaş romanlarında kahramanlık, cesaret ve kayıp temaları sıkça işlenir. Karakterler genellikle zorlu koşullar altında onurlarını ve insanlıklarını korumaya çalışırlar.

Cynthia Wachtell’in Hemingway makalesini okuduğumda bunca yıldır bu gazeteci-yazar için çeşitli etkinlikler düzenlemiş bir araştırmacı olarak “vay be!” dedim.

Çünkü hemen hemen herkes Ernest Hemingway’i duymuştur. Ancak Ellen N. La Motte'yi tanıyan birini bulmak zor olabilir.

Wachtell’in makalesinden okuduktan sonra La Motte’nin, Hemingway'den önce Hemingway gibi yazan olağanüstü bir I. Dünya Savaşı hemşiresi olduğunu öğrendim. Derinlemesine okuyunca  Hemingway’in ünlü tarzının kaynağı olduğunu söyleyenlere de hak verdim. Gerçekten de La Motte I. Dünya Savaşı hakkında sade, ölçülü ve belirleyici bir üslupla yazan ilk kişiymiş.

Hemingway, 1929’da “Silahlara Veda”yı yayımlamadan çok önce – liseden mezun olmadan ve İtalya’da gönüllü olarak ambulans şoförlüğü yapmaya gitmeden çok önce – La Motte, “The Backwash of War” başlıklı birbiriyle ilişkili hikayelerden oluşan bir öykü dizisi yazmış.

1916 sonbaharında, Birinci Dünya Savaşı üçüncü yılına girerken yayımlanan kitap, La Motte'nin Batı Cephesi'ndeki bir Fransız sahra hastanesinde çalışırken edindiği deneyimlere dayanıyor. Şöyle demiş: “Size savaşın soylu yanını, kahramanca yanını, yüce yanını yazacak birçok kişi var. Size gördüklerimi yazmalıyım, diğer tarafı, geriye kalanları yani...”

“The Backwash of War” hemen İngiltere ve Fransa'da devam eden savaşı eleştirdiği için yasaklanmış.  İki yıl ve birçok baskının ardından – ölümsüz ve Amerika’nın en büyük savaş yazını olarak övüldükten sonra – moral bozucu olarak değerlendirildi ve savaş zamanı Amerika’sında da sansürlendi. Neredeyse bir yüzyıl boyunca unutulmuş bir durumda kaldı.

Cynthia Wachtell, “Kendi zamanında, “The Backwash of War” basitçe ifade edersek, kışkırtıcıydı” diyor ve ekliyor:

“Dönemin savaş zamanındaki eserlerinin çoğunda, erkekler davaları için gönüllü olarak savaşıyor ve ölüyordu. Karakterler cesurdu, savaş romantize edilmişti. La Motte’nin hikayelerinde durum böyle değildi. I. Dünya Savaşı'nın kahramanlarına odaklanmak yerine, savaşın dehşetlerine vurgu yaptı. “The Backwash of War”da sunduğu yaralı askerler ve siviller ölümden korkuyor ve hayatta endişeliydi.

Sahra hastanesinin yataklarını dolduran bu insanlar bir yandan iğrenç, diğer yandan acınasıydı. Bir asker yavaşça gaz kangreninden ölüyordu. Başka biri frengiden muzdaripti, bir hasta ise ölmek istemediği için sürekli ağlıyordu. 10 yaşındaki Belçikalı bir çocuk, Alman top mermisi parçasıyla karnından ölümcül şekilde yaralanmıştı ve annesi için ağlıyordu.

La Motte için savaş, tiksindirici, itici ve anlamsızdı.

Kitabın ilk hikayesi hemen tonu belirliyor: “Dayanamayacak duruma geldiğinde,” diye başlıyor, “tabancasını ağzının çatısına doğrulttu, ama beceremedi.” Asker, “küfür ederek ve çığlık atarak” sahra hastanesine taşınır. Orada, ameliyatla hayatı kurtarılır, ancak daha sonra intihar girişimi nedeniyle askeri mahkemeye çıkarılıp infaz mangası tarafından öldürülmesi için.”

Burada bir sanat tarihçisi olarak bir anımsatmada bulunayım… Hemingway’e akıl hocalığı yapacak olan Gertrude Stein, La Motte ile yakın arkadaştı. La Motte ve Stein  ikisi de orta yaşlı Amerikalı kadınlar, yazarlar ve lezbiyenlerdi. Savaşın başında zaten arkadaşlardı. Dostlukları, her ikisinin de Paris'te yaşadığı savaşın ilk kışı sırasında derinleşti. Her ne kadar ikisinin de romantik birer partneri olsa da, Stein’in La Motte'ye aşık olduğu anlaşılıyor.

***

1918’de Hemingway, ambulans şoförü olarak gönüllü oldu ve 19. doğum gününden kısa bir süre önce bir havan topu patlamasıyla ciddi şekilde yaralandı. Beş gün sahra hastanesinde ve ardından birçok ay Kızılhaç hastanesinde kaldı, burada Amerikalı bir hemşireye aşık oldu.

Savaştan sonra Hemingway, Kanada ve Amerika’da gazeteci olarak çalıştı. Ardından, ciddi bir yazar olma kararlılığıyla 1921’in sonlarında Paris’e taşındı.

1920’lerin başında Gertrude Stein’in edebi salonu, ünlü olarak “Kayıp Kuşak” olarak adlandırdığı birçok yeni savaş sonrası yazarı çekiyordu. Stein’ın tavsiyesini en hevesle arayanlar arasında Hemingway de vardı, ve tarzı üzerinde büyük etkisi oldu.

Hemingway bir keresinde bir arkadaşına, “Gertrude Stein her zaman haklıydı” demişti.

***

Şu sıcak Pazar gününde Hemingway’in hem doğum gününü kutladık, hem de biraz edebi dedikodu yaptık…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Sodom ve Gomore günleri
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Türkiye'de hayvansal ürünlerde fiyatlar neden yüksek?
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
'İzmir Marşı'nın şahane hikayesi!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Öğrencilerin kötü kaderi!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
İngiltere'de ırkçı saldırılar ve Solingen
Kemal ARI
Kemal ARI
Halide Onbaşı’nın günlüğü…
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Büyük bir ressamın, yazarın ve tiyatrocunun ardından
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Tüzük değişirse CHP değişir mi?
Aylin AKDOĞAN
Aylin AKDOĞAN
İzmir-İN
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bir Portre: İlyas Seçkin
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva