Fikret İLKİZ
Gazeteciler ve Ceza Hukuku
1 Kasım 2010 Pazartesi

Yeniden ifade özgürlüğü ve gazeteciler hakkındaki davaları tartışmaya başladığımıza göre, bu konuda geçen yıllara göre çok daha endişe verici bir durum var demektir.’¶ Geçtiğimiz yıllar içinde yapılan her şey demokrasi için yapıldı. İfade özgürlüğünün ne kadar önemli olduğu 2003 yılındaki II. Ulusal Program denilen yol haritasında yine birinci sıradaydı. Yapacaklarımız ve ifade özgürlüğünün sağlanması için taahhütler Bakanlar Kurulu kararı olarak açıklanıyordu’…
Uzun zaman geçmedi. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Kültür, Bilim ve Eğitim Kurumu ’“Medya Özgürlüğüne Saygı’” başlıklı bir raporunda hem Türkiye’’yi hem de diğer ülkeleri uyardı. 
 
Rapora göre; 2007 yılından itibaren 2009 Eylül’’üne kadar Avrupa Konseyi üye devletlerinde öldürülen gazetecilerin sayısında artış vardı ve özellikle uğradıkları şiddetli saldırılar aslında ifade özgürlüğünün en sert biçimde ihlali anlamına geliyordu. Bu rapor Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisine ’“uyarı’” niteliğindeydi ve medya sürekli ağır ihlallerin yaşandığı bir dönem yaşadığı gibi gelecek hiç de umut verici değildi.
 
Raporun satır başlarına göre artık haber alma ve ifade özgürlüğünün ne denli tehdit altında bulunduğunun farkına varmamız gerekiyordu. Bir yıl önceki raporun özeti bu. 
 
Rapora göre, Araştırıcı/sorgulayıcı ve eleştirici gazeteciliğe yönelik şiddet, yıldırma ve baskıcı tutumlar sürekli artış gösteriyordu. Bu artışa paralel ve aynı zihniyetle üretilen yasalar da medyayı kuşatan bir anlayışla baskılarını arttırıyordu.
 
Avrupa Konseyine göre kuşkusuz; hükümetlerin devletini ve halkını terör şiddetinden koruması temel görevidir. Ama bunun için öncelikle özgürlüklerinden vazgeçilmemesinin ne denli önemli olduğu bilinir. Bu nedenle hükümetler tarafından kullanılan araçlar, ifade ve medya özgürlüğünü içeren demokratik özgürlükler aleyhine olmamalıdır.
 
Çünkü hem Raporda ve hem de Parlamenter Meclisi tarafından açıklanan görüşe göre;  gazetecilerin hayatlarından ve güvenliklerinden korku duydukları bir yerde demokrasinin risk altında olduğu açıktır.
 
Türkiye’’de gazeteciler ifade özgürlüğünü sınırlandırıcı birçok yasa nedeniyle cezalandırma tehdidi ve ceza davası riski ile görevlerini sürdürmeye çalışıyor. Hassas siyasi konular hakkında veya toplumda ilgi çeken politik meseleler üzerinde yazı yazmak, yorum yapmak haber yapmak daha başından ’“risk’” taşıyor. Daha yayınlanmadan riskli bir iş olup olmadığı tartışılıyor ve belki de bu tür haberlerin yayınlanmasından vazgeçiliyor. Bir diğer deyişle medya artık olup bitenleri görmüyor ve gördüğünü de görmemezliğe geliyor’… Hem risk ve hem de en yakın tehdit, açılacak ceza davasında yargılanmak’…
 
Bu sadece Türkiye’’de böyle değil. Daha azı ama kendini hissettirecek ve tedirgin edecek boyutlara ulaşan haliyle Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere’‘de böyle. Özellikle terör, medya, haberler ve ifade özgürlüğü gibi konular yan yana geldiğinde, önce basın özgürlüğü tartışmaları başlıyor.
Türkiye ve birçok ülkede, terör nedeniyle bazen gereksiz yasalarla sınırlandırmalar çoğaltılmaktadır. Çıkarılan bu yasalarla ortaya çıkan yeni sorunlar yaşanmaktadır. Sistem içinde kalarak aranan çözümlerle getirilen hal çareleri çok kısa sürede bambaşka sorunlar yaratmaktadır.
 
Anılan Raporun en önemli tespitlerini bir kez yazmıştık. Ama yeniden hatırlatmak gerekiyor:
 
Medya vasıtasıyla elde edilen ifade özgürlüğü ve bilgi edinme hakkı ulusal mevzuatlar ile korunmalı ve bu haklar ileri sürülebilir olmalıdır. Bu haklara dair yüksek sayılarda dava açılması ulusal medya mevzuatı tatbikatında problem olduğunun göstergesidir. Bu tür mevzuatların gözden geçirilmesi gereklidir.
 
Gazetecilerin bilgi kaynaklarının gizliliğine saygı duyulmalıdır. Halkı ilgilendiren önemli olaylar hakkında özel haber yapma hakkı halkın bilgiye erişim özgürlüğü ile çatışmamalıdır.
 
Gizlilik ve devlet sırlarını kapsayan kanunlar, hukuka aykırı olarak bilgiye erişim özgürlüğünü sınırlandırmamalıdır.
 
Gazeteciler özür dileme, düzeltme veya cevap hakkı niteliğinde olan öz-denetim sistemine haiz olmalıdırlar. Şikayet komisyonu, şikayeti dinleyen kimseler ve birtakım organların uyması gereken kararlardan oluşan bir öz-denetim sistemi medya tarafından kurulmalıdır. Bu tedbirler de mahkemeler tarafından tanınmalıdır. Gazeteciler kendi davranış ve protokol kurallarını koyabilmeli ve bu kuralları uygulayabilmelidirler.
 
Tüm siyasi veya finansal çıkarlar gazeteciler tarafından açığa çıkarılabilmelidir.
 
Eleştirilerden dolayı gazeteciler hapis cezası almamalıdır. Kine kışkırtma, toplum düzenini koruma ve milli güvenliğe karşı düzenlenen ceza yasaları ifade özgürlüğüne saygı duymalıdır.
 
Cezalar gereklilik ve orantılılık şartlarına uymalıdır. Siyasi amaçlı bir takım kanunların uygulanması, dayatılan cezaların sıklığı ve şiddetinden anlaşılabiliyorsa, medya mevzuatı ve uygulamaları değişmek zorundadır.
 
İfade özgürlüğünü ve halkın haber alma hakkının ceza tehdidi ile risk altında tutan yasaların yol açtığı sorunların çözümü için medya mevzuatının baştan sona değişmesi gerekmektedir.
 
Türkiye’’de bu kadar çok sayıda açılan soruşturmaların yarattığı sorunlar, adaletin yerine gelmesini değil, soruşturmalar yasaya uygun olsa bile kamuoyu vicdanında yarattığı rahatsızlık tedirgin edici boyutlardadır.  Çünkü tek başına yasallık hukuk demek değildir. Demokratik hukuk devleti hiç değildir.
 
Bir kez daha ifade edelim, ceza davalarının çokluğu karşısında, cezalandırma tehdidi altında gazetecilik yapılması artık mümkün değildir. Çünkü artık gazeteciler ve ifade özgürlüğünün yanında bu ülkenin demokrasisi risk altındadır.
 
Hala bu ülkenin ve bu ülkede yürürlükte bulunan ceza hukukunun demokratikleşebilmesi için vakit ve umut vardır. Bunun için insan haklarına saygılı ceza hukuku ’“cezalandırma hukuku’” olmaktan çıkarılması ve ’“bireysel hakları koruma hukuku’”na dönüştürülmesi ilk adım olmalıdır.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Townç Sowyer'in maceraları
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (9) 'Bizim radyo tiyatrolarımız vardı'
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bektaşi Devleti tartışmaları!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
‘Erkekler bastığım kaldırımı öperdi!’
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Parti tabanı Özel’den kopuyor mu?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
CHP ne yapmalı?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Neden toprak reformu yapılmalı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Eril toplumda kıyamet alametleri...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmir’e kruvaziyer niye gelsin?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İzmir’in sokakları hem kız hem deniz kokar… 
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva