Neşe ÖNEN
Durdurun dünyayı, inecek var!
1 Şubat 2024 Perşembe

Geçtiğimiz günlerde, Amerika’nın Suriye ile Ürdün sınırı arasında konuşlandırılmış 22. Kule diye adlandırılan lojistik merkezinde, Amerikan karşıtı militanlar tarafından yapılan drone (İHA) saldırısında üç Amerikan askeri öldürülmüştü. Dün ölen askerlerin kimler olduğuna baktım.

Askerlerden ikisi de biri 23, diğeri 24 yaşlarında olan bir kadın. Diğeri ise 46 yaşında bir erkek. Askerler, aktif sahada görev yapmayan yani muharebeye katılmayan ve lojistik hizmetlerde görevlendirilen mühendisler. İkisi inşaat mühendisi, diğeri ise elektrik mühnedisi. Üçü de birliklerinin bağlı olduğu Georgia eyaletinden. Ve şu resme bakın; üçü de siyahi...

Diyeceksiniz ki ne var bunda! Ukraynalılar, Ruslar, Filistinliler (üstelik çocuk, kadın, yaşlı demeden), İsrailliler, Iraklılar, Yemenliler, İranlılar, Kürtler, Türkler vs. yüzlercesi de, her gün, savaşlarda veya bombardıman, füze vs. saldırılarında öldürülüyorlar. Ve heyhat öyle; ateş düştüğü yeri yakıyor. Keşke ateş sadece düştüğü yeri yaksa...

Ateş her düştüğü yere nefret tohumları da ekiyor! Dünyanın birbirinden kimi yakın, kimi bitişik, kimi ise çok uzak diyarlarında, birbirlerini hiç tanımamış insanların, yine birbirlerini hiç tanımayacak aileleri, birbirlerinin milliyetine, ırkına, dinine ya da mezhebine kinleniyor.

Ve yine heyhat; keşke yalnızca, yakınlarını savaşlarda kaybeden aileler nefet tohumları ile zehirlense... Maalesef, nefret tohumlarının saçtığı zehirin acısı; topyekün bir ırka, millete, dine ya da mezhebe yöneltilen ve etkisini nesilden nesile şırınga eden, görünmez ancak bütün savaşların yapabileceği tahribattan daha korkunç bir güce sahip, tüm zamanların en korkunç silahına dönüşüyor.

Sahi, yapay zeka ve insan beynine çip takma teknolojilerini geliştiren insanlık, görünmez ama insan cinsini yeryüzünden tamamen silme potansiyeline sahip, bu silahı yok edecek teknolojiyi ne zaman geliştirecek? Ya da soruyu şöyle soralım; bilim insanları böyle bir teknoloji üretmeyi ne zaman ajandalarına alırlar? Umalım ki insan uygarlığına dair tüm izler, dünya gezegeni ile beraber uzayın tozlarına karışmadan önce vuku bulsun...

Oysa, iyi temennilerde bulunmak bugünümüzü ve yarınımızı kurtarmaya yetmiyor. Buna rağmen, çoğumuz, kendi hayat kaygılarının ya da zevklerinin peşinde. Doğal olanın bu olduğuna inanıyoruz muhtemelen. Doğal olanı bu mudur gerçekten? Dünyadaki canlı yaşamın her an sonlanabilme ihtimaline karşı verebileceğimiz, en doğal tepki; umursamamak ya da gerçeği ötelemek mi olmalı? Elbette bu olmamalı!

Ama görünen, insanlığın büyük bir kısmının, bu türden vurdumduymaz bir tutum takınmayı tercih ettiği yönünde. Bu nedenledir ki savaşlar, katliamlar, soykırımlar bitmiyor. Ve bu yüzdendir ki dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın, bütün savaşlardan, katliamlardan ve soykırımlardan bir nebze, bizler de sorumluluyuz.

Kendimize dönüp bir soralım; savaşlara sebep olanların filizlendirdiği nefret tohumlarının zehirinden, daha ne zamana kadar korunabiliriz? Masum bir canlının sebepsizce öldürülme sorumluluğundan, bencil tepkisizliğimiz ve görmezden geliş sorumsuzluğumuzu daha ne kadar azad edebiliriz? En önemlisi, vazgeçtim tüm insanlığın bütünüyle yok olma ihtimalini... Dünyanın bir köşesine düşen küçücük bir ateşin bile, bir gün yüreğimizin her köşesine yayılan bir yangın olma ihtimali bu denli yakınken, bu kabustan daha  ne kadar kaçabiliriz?

Dünyanın bir köşesi, bir gün hepimizin yüreğinin her köşesi olmadan, savaşlara dur diyelim. Ya da durdurun dünyayı, inecek var!

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Dinimiz Âmin
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Kim hazırsa penaltıyı o atar!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Yeni bir Susurluk mu?
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Germir bağları
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Müzik ve mandolin
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
 Narin (İnce) Habercilik ve Medya Etiği
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Gazzeli Çocuklara Mektuplar (5) Yönetmen değil, önce insanım!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Okullar açıldı
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Narin'in katliamı, feodalizm ve suskunluk yasası
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Nefes nefese bir yaz geçti'
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva