Düğmeye 30 Ocak 2023 günü basıldı. Altı muhalif partinin bir araya gelerek oluşturduğu “Altılı masa” dokuz maddelik mutabakat metnini kamuoyuna açıkladı. Demokrasi sosuna bulanarak pazarlanan Siyasal İslam’ın İhvan ideolojisi Arap aleminde iflas ederken ülkemizde yirmi birinci iktidar yılını yaşıyordu. AKP artık deşifre olmuş, demokrasi tramvayındaki yolculuğu tek adam durağında inerek son bulmuştu.

Demokrasinin evrensel koşulu ve olmazsa olmazı güçler ayrılığı ilkesi çoktan çöpe atılmıştı. Yargı, aykırılara karşı sopa işlevini görüyordu. Orta sınıf tasfiye edilmişti. Dar gelirliler, köylüler perişandı. Pahalılık ateşten bir gömlek gibi emekçileri yakıyordu. Seçim yılı yaklaşıyordu. Bir şeyler yapmalı ve ne yapıp yapıp bu iktidardan kurtulmalıydı. Toplumdaki haklı kuşku ve korkular sürekli ajite ediliyordu. Bu seçim köprüden önceki son çıkıştı. Bu seçim şimdiye kadar yapılanların sonuncusu olacaktı! O nedenle ekonomiden eğitime, sağlıktan tarıma uzanan ve öneriler getiren dokuz maddelik metin yeterliydi. Armudun sapını kirazın çöpünü bahane etmenin zamanı değildi. Bazı aklı evvellerin “Metinde Atatürk’ün adı yok”, “1924 ve 1961 Anayasaları es geçiliyor” itirazları pişmiş aşa su katmaktan başka bir şey değildi. Altı ortaktan ikisinin iktidarın günahlarına ortak olmaları ise hiç önemli değildi. Bunu kaşıyanlar saraydan para alıyorlardı. Toplum resmen büyülenmişti! Altılı masayı yönetenler her türlü yanlışı yapmak özgürlüğüne sahiplerdi. Ama bu yanlışları saptamak ve doğruyu göstermek suçtu! “Sen Tayyibe mi çalışıyorsun?” sorusuna muhatap olmak işten bile değildi. Ana muhalefet partisindeki en büyük grup, “Şimdi Zamanı Değil” hizbiydi. Artık meyve dalında olgunlaşmıştı. CHP Genel Başkanı gidecek ve onu koparacaktı. Hangi gerekçe ile olursa olsun buna seçenek getirecek öneride bulunmak toplumsal bir suçtu! Anlaşılan biat ve itaat hastalığı iktidardan muhalefete sıçramıştı!

***

14 Mayıs 2023 sonuçları, altılı masa adayının birinci turu atlayarak Cumhurbaşkanlığını bekleyen büyük çoğunlukta hayal kırıklığı yaratmıştı. CHP’nin içinde Gelecek, DEVA ve Saadet Parti adaylarının da bulunduğu liste ancak %25.33 oy alabilmişti. Büyük kayıplarına karşın AKP %35.61 oyu koruyabilmişti.

Cumhurbaşkanlığı sonuçları ise ilginçti. Erdoğan %49.24 oyla kıl payı baraja takılırken Kılıçdaroğlu %44.88 oya ulaşmıştı. 14 Mayıs ile 28 Mayıs arasındaki gelişmeler muhalefetin ikinci tura ait bir planı olmadığını gösteriyordu. Zafer Partisiyle imzalanan protokol, zıt kutuplar arasında gidip gelmelerle söylem değişiklileri bunu kanıtlıyordu. Sonuçlar ne olursa olsun Gelecek, DEVA ve Saadet Partilerinin hayalet oyları CHP listesinde gerçeğe bürünmüş ve milletvekili olarak TBMM’deki yerlerini almışlardı. Bu işten kârlı çıkan onlardı.

İkinci tur ise konuya noktayı koyuyordu. 1 milyon 37 bin 101 oy geçersiz oy kullanılmıştı. Erdoğan %52.18 oyla ipi göğüsleyebilmiş, Kılıçdaroğlu %47.82 oya ulaşabilmişti.

***

Köprüden önceki son çıkış savı ile çıktığı yolculuğun hiç de istemediği biçimde sonuçlanmasının travmasını yaşıyor mahallemizin sakinleri. Hayal kırıklığı bir süre daha devam edecek anlaşılan. Daha sonra ilginç manzaralarla karşılaşacağız. İşin başında ağzını açanı saraya hizmet etmekle suçlayanlar şimdi tam tersi yazılara imza atıyorlar. Televizyon kanalları ve trollerin demokrasiye nasıl zarar verdiklerinin somut örneklerini yaşadık bu seçimlerde. Olguyu algıya dönüştürmenin şeytani yöntemlerine tanık olduk. Ama asıl gerçek seyrettiğimiz bu oyunu demokrasi sanmamız ve buna kendimizi inandırmamızdır. Gerçek, Türkiye’deki seçmenlerin tam bir vesayet altında bulunduklarıdır.

İster İslâmî ister seküler olsun bir takım elitler, ellerine geçirdikleri partiler aracılığıyla demokrasicilik oynuyorlar ve seçmenleri bu işe alet ediyorlar. Bu konuya ayrı bir yazıyla değineceğim.