Gönül Soyoğul
Demirtaş: Hoşgörünün ve çok sesli yapının seçkin temsilcisi!
1 Şubat 2013 Cuma

“İzmir iş dünyasının parlamentosu” olarak adlandırdığı İzmir Ticaret Odası’nda 1979’dan bu yana varlığını ‘yükselerek’ sürdürmüş, 20 yıllık başkanlık koltuğu mesleği olmuş ve İzmir’in plakası 35’den ilhamla 35 yılı İTO iktidarında geçirmeyi kafasına koymuş değerli Türk büyüklerimizden Ekrem Demirtaş’la ilgili haberi, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı’nın tepkisini/eleştirisini okumuşsunuzdur muhtemelen.
İTO’nun Ocak ayı Olağan Meclis Toplantısı’nda konuşmasını yapmak için kürsüye çıkan ve gazetecilerin kürsüye bıraktığı mikrofonlardan sadece Ege TV mikrofonunu seçerek, arka masaya bırakan Ekrem Demirtaş’ı, ‘sansürcü davranışı’ nedeniyle kınıyor Başkan Sertel.
Ve şöyle diyor:
“Kendisini öven medyaya kucak açıp, eleştirenleri öteleyen, o kurumları kabul etmeyen bu anlayış çok yakışıksız olduğu gibi apaçık sansürdür. İşinize geldiği zaman yaşasın medya, eleştirildiğiniz zaman sansür, kabul edilemez. İzmir Ticaret Odası gibi köklü ve saygın bir kurumun başındaki başkana bu davranış hiç yakışmamıştır. Bunun adı sansürdür, eleştiriye tahammülsüzlüktür. Üstelik bunu da ‘konuşma metnimi okumamı engelliyordu’ gibi bir gerekçeye dayandırması da trajikomiktir.
Ekrem Demirtaş, muhaliflerin kullandığı tek adam iddiasına destek veren bir davranış sergilemiştir. Sayın Demirtaş şunu unutmasın ki, medya ona ve temsil ettiği kuruma her zaman lazımdır. Çünkü siz medya sayesinde topluma düşüncelerinizi, icraatlarınızı aktarabiliyorsunuz. Ama işinize geldiği zaman ‘yaşasın medya’, kızdığınız zaman sansür olmaz, olamaz. İzmirli gazeteciler asla sahipsiz değildir. Sansürcü zihniyetin apaçık göstergesi olan bu davranışı kınıyor, Ekrem Demirtaş’ı başta Ege TV olmak üzere İzmirli gazetecilerden özür dilemeye davet ediyoruz.” 
İGC/TGF Başkanı böyle diyor da…
Epey önce, “Muhteşem Süleyman ve kibrinden dübürü görünenler’ başlığıyla ‘iktidar’ üzerine yazdığım “Dışardan bakıldığında güçlü olana özgü bir halmiş sanılan, oysa özgüvenin kof olduğunun en açık göstergesi olan kibir; ona kapılanın artık ‘kimseyi dinlemeyen, bırakın eleştiriyi, öneriye bile hiddetlenen, düşünmeden eyleme geçen ve sonsuz bir kabul beklentisiyle örülen bir iktidarsızlık hali’nin örtüsüdür özetle bana göre de” diye noktaladığım yazıyı hatırlatıp…
Sevgili Sertel’in bu özür çağrısının, asla olumlu yanıt bulmayacağını söyleyebilirim…
 
Ekrem Demirtaş ile ilgili hemen hatırlayıverdiklerim bu değil.
Bir röportajında “İzmir size ne anlam ifade ediyor?” sorusuna “İzmir deyince, benim aklıma önce bir sürü fotoğraf geliyor. Bu fotoğraflardan birisi güzellik; kentin güzelliği, tarihin güzelliği, insanın güzelliği, kültürün güzelliği. İkinci fotoğrafta, ise modernlik, hoşgörü ve çok sesli yapıya sahip olmasıdır. Bu kentte Türkiye’nin diğer kentlerinde olmayan, hepimizin ifade etmekte güçlük çektiği ama basit olarak adına ‘huzur’ diyebileceğimiz, gizemli bir hava var” diye yanıt veren Ekrem Demirtaş’ın 20 yıllık tek adam iktidarında “modernliğin, hoşgörünün ve çok sesli yapının” seçkin temsilciliğini yaptığının…
İTO’da da tıpkı İzmir’de olduğu gibi her daim ‘huzur’ ikliminin hakimi olduğunun altını çizip hakkını da teslim ederim elbet!
.
 
Medyayı ‘ilanlar’ıyla yönlendiren, şahsına yönelik en küçük bir eleştiride soluğu gazetelerin üst yönetiminde alıp meselenin o muhabirin ya da köşe yazarının en basiti ‘etkisizleştirmesi’yle sonuçlandığını bildiğimiz Ekrem Demirtaş’ın son yaptığı; sadece beni değil, İzmirli meslektaşlarımı da şaşırtmamıştır kuşkusuz.
Ege TV mikrofonunu ‘konuşma metnimi okumamı engelliyordu’ gibi trajikomik gerekçelendirmeyle kaldırıp atan Demirtaş’ın, İzair A.Ş. hisselerinin Pegasus A.Ş.'ye satışıyla ilgili bilgi almak isteyen bayan muhabire "donumun rengini de söyleyeyim mi’" esprisi(!) de… Medya dünyasına saçtığı pahalı armağanlar da hala hatırlardadır.
 
Bu yazı neyin nesi diyorsanız eğer,
İGC ve TGF Başkanı meslektaşım Atilla Sertel ‘kurumsal’ bir açıklama yapmış, iyi tepki göstermiş.
Ben de Sertel’in tepkisine, Demirtaş’ın yaptığının ‘aile terbiyesine uygun olmadığı’ görüşüyle; -ki, ‘aile terbiyesine uygun olmamanın’ halk arasındaki açılımı ‘terbiyesizlik’tir-bireysel katkıda bulunayım istedim.
Bir de Lord Akton mahreçli o meşhur/çok bilinen sözü hatırlatmak: İktidar adamı bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar!
Bu kadar laf kalabalığının özü bu. Hepsi bu.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Townç Sowyer'in maceraları
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (9) 'Bizim radyo tiyatrolarımız vardı'
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bektaşi Devleti tartışmaları!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
‘Erkekler bastığım kaldırımı öperdi!’
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Parti tabanı Özel’den kopuyor mu?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
CHP ne yapmalı?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Neden toprak reformu yapılmalı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Eril toplumda kıyamet alametleri...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmir’e kruvaziyer niye gelsin?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İzmir’in sokakları hem kız hem deniz kokar… 
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva