Partiyi ’‘iktidara taşıması’’ beklenen Kılıçdaroğlu, rotasını ’‘parti içi iktidar’’ olarak değiştirince ortaya ’‘zamansız ve de gereksiz’’ bir kurultay daha çıktı.

Türkiye’’nin ana muhalefeti CHP,  seçime altı ay kala işi gücü bırakıp, Kurultay’’a gidiyor. Siyaseti ’‘mevsimsel’’ izleyen, meselelere üstünkörü bakan ya da tribüne oynayanlar için bu kurultay çok yerinde hatta yüzde yüz doğru olabilir.

’‘Lider olunmaz, doğrulur’’ diyenlere inat, ’‘İşte şimdi lider oldu’’ diye manşetler atıyor güzel ülkemin önde gelen medyası.

Kendisini ’‘genel başkan yapanları’’ ilk fırsatta tepelemek olabilir lider olmak birileri için’…

Ama benim için değil. Ben hala, lider olmak için savaş değilse de muharebe kazanılması gerektiğini düşünüyorum. Kılıçdaroğlu, ’‘birlik, beraberlik’’ mesajı verse de kurultay sürecinin daha çok ayrışma ve çatışma ortamına zemin hazırlayacağını görüyorum.

**

Kılıçdaroğlu’’nu bildim bileli parti içi demokrasi eksikliğinden bahseder, dururdu. Grup Başkan Vekili olduğu dönemde ülkedeki yolsuzluklar kadar CHP’’deki eksikliklerin de altını çizen duruşu nedeniyle ilgiyle izlediğim, takdir ettiğim bir siyasetçiydi hatta. Hem nalına hem mıhına vurabiliyordu çünkü.

Kaset skandalı sonrası, CHP’’nin hem skandalı unutturup hem iktidara koşabileceği belki de tek genel başkan adayıydı. Önceki Genel Sekreter Sav, kendisine yapılan nedeniyle bugün biraz kızgın olabilir. Ama inanıyorum ki parti benzer bir süreçten geçecek olsa yine Kılıçdaroğlu’’nun elinden tutardı.

Ama Grup Başkan Vekili Kılıçdaroğlu ile Genel Başkan Kılıçdaroğlu arasında daha şimdiden onlarca fark oluştu.

Mesela mı?

Grup Başkan Vekili olduğu dönemdeki ’‘yürekli, dik, sözünün eri, tutarlı, vefalı’’ Kılıçdaroğlu gitmiş, yerine ’‘Korkak, tırsak ve de tutarsız ve de vefasız’’ Kılıçdaroğlu gelmişti.

Basit bir kurultay kararını bile nasıl aldığını, nasıl açıkladığını gördük.

**

Yargıtay’’ın ’‘tüzük’’ uyarısıyla 3 Kasım’’da düğmeye bastı Kılıçdaroğlu. Kendisini ’‘genel başkan’’ yapan ekibi tasfiye ettikten sonra basının karşısına geçip, ’“Daha demokratik tüzük, ön seçim yapacağız, kurultaya da çarşaf liste ile gideceğiz’” dedi.

Yıllardır CHP’’nin üst yapısındaki anti demokratik tutumdan gına gelmiş örgüt mensuplarının yüreğine su, ağızlarına ise bir parmak bal çaldı.

Sav ve Baykal’’ın ’‘seçimli kurultay, demokratik tüzük’’ çağrısına adeta ’‘Hodri Meydan’’ dercesine yanıtlar verip, ’‘Gerekirse genel başkan seçimli kurultay da yaparız’’ deme yürekliliğini gösterdi.

Kim dedi? Kemal Kılıçdaroğlu’…

Peki bunları söylerken, kafasına dayanmış bir silah ya da başka bir alet var mıydı?

En azından ben göremedim. Arkasında silah değil Yeni CHP’’li yol arkadaşları, karşısında da İzmir Milletvekili, kongre/kurultay sürecinin azılı Baykalcısı Selçuk Ayhan ve yandaşları  vardı.

Kurultay konusunda günlerce çalıştı, herkesle görüştü. Ve önceki gün’… Bursa’’da açıkladı. (Bursa’’ya verdiği önemi göstermek için’…)

’‘Tek gündemli kurultay, PM listesini bizzat yazacağım, Baykal ve Sav ile de görüşeceğim’’ dedi özetle.

Çarşaf liste dediler’… ’‘Delege isterse olabilir’’ dedi.  Yani ’‘Ben istemiyorum’’ demek istedi. 

Ama 3 Kasım’’da öyle dememişti. ’‘Parti içi korku imparatorluğunu yıktık, ön seçim de yapacağız, çarşaf listeli kurultay da’’ demişti.

Diyorlar ki, ’“Bırakalım, lider olsun, rahat çalışacağı bir liste yapsın’”

Aynen katılıyorum. Kılıçdaroğlu PM listesini kendisi yapmalı, kafasına uygun bir ekip oluşturmalı. CHP’’yi iktidar yapma sorumluluğunu ekibiyle birlikte almalıdır. Ama Atatürk’’ün koltuğunda oturan CHP’’nin Genel Başkanı önce verdiği sözleri tutmalıdır. Bedeli ne olursa olsun’…

Milletin, delegenin, örgütün gözünün içine baka baka üzerinden 30 gün bile geçmemiş sözünü tutmayan yarın hangi sözünü tutar (ön seçim dahil) sorusunu sordurmamalı, güven bunalımı yaratmamalı.

Sizi bilmem ama ben böyle birine şüphe/kuşku ile bakarım.

Daha geçen hafta İzmirli Genel Başkan Yardımcısı Alaattin Yüksel ’‘Demokratik tüzüğümüzle Türkiye’’ye örnek olacağız’’ diyordu medya mensuplarına. Bugün tüzük değişikliğinden eser yok. Çarşaf liste desen çoktan çarşafa dolandı. Gerekirse ’‘genel başkan seçimli kurultay da yapabiliriz’’ diyen Cesur Yürek Kemal de sırra kadem bastı.

Yoksa tüm bunların ardında, örgütsel nabzı düşürüp, zamansız operasyona demokrat bir kılıf bulmak isteyen klasik siyasetçi mi vardı?

Eğer öyleyse foyalar, boyalar yakında dökülür’… Şapka düşer, kel görünür. Ve Türk siyaseti sözünde durmayan, nabza göre şerbet veren, duruma göre vazife alan tipleri sevmez, barındırmaz. Alt kademede belki ama CHP’’nin başında asla...

 ’‘Delege isterse’’ demek, ’‘ben istemiyorum’’ demektir. Vekil adaylarının belirlenmesine birkaç ay kala çoğunluğu zaten ’‘aday olan ya da bir adayı destekleyen’’ hangi delegenin yüreği yetebilir genel başkanın istemediğini istemeye?  

Referandumun ardından Başbakan Erdoğan’’a çağrıda bulunup, ’‘Türkiye’’ye bir haftada Anayasa yaparız’’ diyen Kılıçdaroğlu’’na soruyorum.

Koskoca Türkiye’’ye Anayasa yapmaktan daha mı zor CHP’’ye demokratik bir tüzük hazırlamak? Yoksa Baykal’’ın kendisi için hazırlattığı tek adam tüzüğü hoşunuza mı gitti?

Gelinen nokta o kadar vahim ki, CHP Genel Başkanı kendi verdiği sözleri tut(a)muyor. Unutuyor, unutturuyor, uyutuyor. Bu da ona karşı ciddi bir güven kaybına neden oluyor.

Ve bunları sırf Gürsel Tekin’’i ya da birkaç yakın adamını korumak/kollamak adına yapıyor. Ve büyük bir yanlışın içine sürükleniyor.  

Belki bugün susabilir hatta alkışlayabilir insanlar’… Delegeler korkabilir. Medya grupları ’‘Başbakan’’a karşı ellerini güçlendirmek için’’ sessiz kalabilir. Ama yarın’… Seçim kayıp olduğunda’… Geldikleri gibi giderler. Tüm sorumluluğun altında kalırlar. En azından iktidar ortağı olmak dışında hiçbir oran kar etmez, delegeyi, kamuoyunu yatıştırmaya.

*

Ve kurultayı gereksiz bulmamın başka bir nedeni daha’… Siyaset sonuç alma işidir. 80 kişilik PM için kaç aday var dersiniz şu anda? En az 800 aday olduğundan eminim. Sadece İzmir’’den en az  15-20 ismin gönlünden PM üyeliği geçiyor. Seçim öncesi kurultaydan çıkacak PM’’nin tamamının milletvekili olması bekleniyor çünkü. Vekil adaylarının tamamı da sırf Kılıçdaroğlu’’na bir adım daha yaklaşmak için PM’’yi zorluyor. Sonuçta 80 kişi yazabilecek Kılıçdaroğlu. Başka bir deyişle 700 kişiyi yazmamış olacak.  

Ve de olası bir seçim yenilgisinden sonra ilk taşı, bu seçmediği 700 kişiden yiyecek. Sanıyorum siyasetin bu acı gerçeğinden hareketle ne Sav ne de Baykal, Kılıçdaroğlu’’na tek bir isim bile önermeyecek. Onu kaderi ve iktidar sorumluluğuyla baş başa bırakmak için’…

**

Sonuç olarak; umarım bu kurultayda Kılıçdaroğlu, Baykal ya da Sav değil, CHP kazanır.

Türk siyaseti adına tek temennim budur.