Gönül Soyoğul
Aziz Bey, kimin heykelini İnciraltı’’na dikecek?
21 Ağustos 2009 Cuma

Aziz Kocaoğlu röportajını okuyanlara; üzerine, ’“orta şekerli kahve/sakızlı lokum’” niyetine ufak tefek notlar’… ’¶
 
Yer Kültürpark’’ın içindeki İZFAŞ binası. Psikopat bir meslektaş yüzünden gazeteciliğe veda edip Mehmet Refik Soyer isimli şeker gibi bir adamın yanında çalıştığım, 4 ay sonra onun belediyeciliğe ’“bayyyy’” demesini fırsat bilip arkama bile bakmadan yine gazeteciliğime kaçtığım yer burası.
O gün çalışma arkadaşlığı yaptığım sevgili Doğan İşleyen, şimdi İZFAŞ’’ın patronu.
12-13 yıl önce ’“peynirciler bile fuarcılık yapıyor’” diye yazdığım, sonrasında gösterdiği dostlukla beni pek çok utandıran Taşkın Aydoğan da burada.
Danışmadan en yukarı kata kadar pek çok çalışanla hala selam sabahımız var. Bu bina, içinde rahat ettiğim, çardak altı ise kendimi adeta evimin bahçesinde gibi hissettiğim bir mekan.. Samimi bir söyleşi için, bundan iyisi şamda kayısı’…

* * *

Başkan Kocaoğlu’’nun bu binadaki çalışma odasına ise ilk girişim.
Diva’’da birlikte çalıştığımız, şimdilerde serbest fotoğrafçılık yapan Haggay Baysel, bizden önce gelmiş ve çekim alanlarının/ışığın hesaplarını yapıyor.
Başkan’’ın basın danışmanları sevgili Hanzade Ünuz ile Reşat Yörük de çoktan yerlerini almış. Hanzade Aziz Bey’’in yakınından kesecek durumu, Reşat uzaktan. Başkan, makamda değil, masanın önündeki koltukta oturacak. Çünkü orayı seviyor(muş). Ümit, Fahrettin ve ben de uygun bulduğumuz yerlere konuşlanıyoruz.
Başkan da bizi çok bekletmiyor zaten.
* * *
 
Aaaa! Aziz Bey şişmanlamış! Yanaklar tombişleşmiş, göbek kendini ufaktan salıvermiş. Yanık tenle çok sağlıklı görünüyor falan ama, şaşırıyorum. Yakın zamanda seçimden çıkmış biri olarak bunca kiloyu nasıl aldığını soruyorum. ’“Sigara’” diyor; ’“Sigarayı bıraktım, böyle oldum. Seçime hazırlanırken verdiğim kiloları aldım, üstüne de gördüğünüz gibi 5-6 kilo ekledim. Vereceğim ama. Sevmiyorum kiloyu.’”
’“Gazeteci misin, tartı mısın kardeşim’” demiyor iyi ki. Kibar adam.
Röportaj sırasında kiloları nasıl aldığının şifresini çözüyorum bu arada. Bir yandan konuşuyor, bir yandan da kesinlikle farkında olmadan masanın üzerindeki çerezleri, kayısıları, üzümleri götürüyor. Sigara boşluğu. İyi anlarım bu derdi’…

 * * *
 
Bizim Ümit, ’“kurt politikacılar’”la yata kalka ’“şaşı kurt’” olmuş ya’… Sorulara direk siyasetten dalıyor. 29 Mart seçim sürecinden. O süreçte ben evde örgü örüyordum, fıstıklı dolma doldurup kafayı, beşamel sosun niye istediğim kıvama gelmediğine takıyordum. Onun için hiç ilgilenmiyorum soru/cevaplarla. Hatta çaktırmadan esniyorum. Aklımda soru falan yok, akşam evde çoluk çocuğa ne pişireceğim var!
 
 
* * *

Röportajın havasına ancak Ümit’’in ’“yüzde 56.7’’lik zaferden sonra yürüyüşünüz değişti mi’” sorusuyla giriyorum. İşte beklediğim an; insanı keşfe çıkmak! Hiç iplemediğim ’“o oldu/bu oldu, o onu, bu bunu dedi’” muhabbetlerinden sıtkı sıyrılmış biri olarak, yürüyüş sorusuyla birlikte topa dalıyorum. Şut çekmek kolay da, karşımızdaki kaleci, gol yiye yiye artık kıvama gelmiş. İlk beş yılındaki gibi kevgire dönüşmeye hiç niyeti yok. Toplarımız ya taca çıkıyor, ya da auta gidiyor. Vay canına!

* * *

Üstüne iyiden iyiye babacan bir hal mi gelmiş ne? Sanki biz dizinin dibine oturmuş onun ne söyleyeceğini dinleyen afacan çocuklarız; o da yaramazlıklarımıza hoşgörüyle bakan, anlayışlı bir tonla hem cevap, hem mesaj yetiştirmeye gayret eden tonton bir büyük. Ümit de yazar zaten hissettiklerini de, benim notlarıma benzeyeceğini hiç sanmam. Kesin ’“Aziz Başkan’’ın şifrelerini çözdüm’” falan diyecektir. Bende ne şifre ne anahtar var; ruhumun yarısı o odada, yarısı hala evimde.

* * *

Bütün röportaj boyunca, en sevdiğim/en önemsediğim cümleleri ’“zaferden sonra yürüyüşünüz değişti mi’” sorusundan sonra gelen şu cevabı:
’“Şimdi gerçekten bu oy, bu güç öyle bir şey ki, bunu ya doğru kullanırsınız, sindirirsiniz, hazmedersiniz. Hem kente hem kentliye, hem size, hem ailenize güç katar. Yararlı olmanız açısından, kente, insanlığa hizmet etmeniz açısından.
Ya da’… Güç öyle bir şeydir ki, siz bunu sindiremezseniz, burnunuz büyürse, o gücü başka yönlerde kullanmaya kalkarsanız, tabiri caizse elinize gözünüze yüzünüze bulaştırırsanız, bu güç hem o gücü size veren insanlara zarar verir; hem de size, kendinize zarar verir. Ve toplumda bırakın kalkınmadaki yaraları, çok daha büyük manevi yaralar açar. Çünkü seçmen size güvendi. Size verdiği oyun, sizin kişiliğinizi değiştirmeyeceğine inandı.’”

İşte budur! Buca’’daki kaosun altında yatan tam da budur. Gücün ’“değişiklik’” yaratması. Hem CHP’’ye, hem Bucalılara zarar vermesi, hepimizi hayal kırıklığına uğratması. (Bu röportaj sırasında henüz Buca olayı çıkmamış, şahsım yumurtalanmamıştı. Ama Aziz Bey’’in bu evrensel sözleri, tabiri caizse, cuk diye Buca’’nın üzerine oturdu.)
* * *
Yazının başında notlar demiştim ama biraz daha uzatırsam, destan olacak. Tadında keselim. Tadında demişken, Başkan Kocaoğlu’’nun öyle 82 yaşına kadar falan başkanlık yapmaya hiç mi hiç niyeti yok arkadaşlar. Kaldı ki, kesinlikle böyle bir mesajı da yok. Şakayla, hatta kimileyin iğnelemek için söylenilen sözleri beyanat farz edip yazsak, bu kentte kimse kimsenin yüzüne bakamaz yahu! 

Allah ömür versin, Aziz Bey 82 yaşına gelirse, tek istediğinin ’“Türkegül Hanım’’la birlikte evin içinde torunlarının koşuşturduğunu görmek’” olduğunu anlamamak için kör bir göz/kör bir yürek lazım. Bunu cümle İzmirli anladı da biz açıkgöz gazeteciler mi anlamayacak, doğrusu pes!

Bu durumda benim de, röportajın son 3. bölümünde okuyacağınız, şahsımla ilgili bir espriyi manşete çekmem lazım ki şimdiden söyleyeyim:
’“Aziz Kocaoğlu, Gönül Soyoğul’’un heykelini İnciraltı’’na dikecek.’”
 
’“Niye Buca’’ya değil de İnciraltı’’na’” diye soran olursa, vururum valla!!!!
Nokta.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Halktan biri olma sanatı!
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (7) 'Yazlık Sinemalar'
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Kartla ödemede 'derin' sorular!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Yolun sonu
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Buraya kadar!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Pişmanlıklar
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Gürgen Kral
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Rüşvet ile jest arasında!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Stoilov’a nazar değdi!
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Kirpi ikilemi – Hayır deme sanatı
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva