'Siyasetten anlamıyorum', 'Siyaset ilgimi çekmiyor', 'Siyaseti sevmiyorum' gibi sözleri duymaya tahammül edemiyorum. Derinliği, felsefesi olmaya sözler, boşa geçmiş bir hayatın özeti gibi...

Kendinden başka kimseye faydası olmayan zihin yapısı, nabza göre şerbet vererek aşağılama, dün söylediğini bugün yalanlarken utanma duygusunu da kaybetmek, halka tepeden bakmak ve kibir bir insanın başına gelebileceklerin en tehlikeli olanlarıdır bence.

Neden mi?

Çünkü ülkede yaşanan her şey siyasetin parçası ve her şey hepimizin hayatına öyle ya da böyle sirayet ediyor.

Çünkü iktidarlar siyaseti kendi kudretleri için kullanmak istediklerinde siyaseti anlamaktan uzakların sırtında yükselirler ve tüm ülkenin kaderini belirlerler.

Çünkü bugün kurduğun hayaller iyi bir siyasi yönetimle mümkün. Bugün canını sıkan her şey kötü bir siyasetin sonucu.

Sen ve ben halkız. Ve aklımızla dalga geçilmesini istemiyorsak önce kendi aklımıza sahip çıkacağız. Ülkede olan bitenleri muhakeme edecek bir zihin olgunluğuna ulaşmak zorundayız.

Siyasetten anlamak için çabalamazsan işler umduğun gibi gitmediğinde sorumluyu da kader bellersin. Kolayına kaçarsın.Herkesten saklansa da vicdanından kaçamaz insan.

Misal bugün ülke freni kopmuş otobüs misali yokuş aşağı gidiyor. Yolun bir tarafı dağ diğer tarafı uçurum. Üstelik şoför koltuğunda oturanların bu işin ne kadar ehli olduğu tartışmaya açık. Bunu siyasetten bağımsız düşünebilir miyiz? Elbette ki hayır...

Çünkü karşımızda kendi gibi yaşamayanları, düşünmeyenleri ve bunu yüksek sesle dile getirenleri, ' vatan hainliği', 'terörist', 'illet ve zillet', 'alçak', 'beka sorunu', 'hırsızlar', 'ihanet çeteleri' gibi çok ağır ithamlarla yargılayan bir otorite var.

Toplumu, 'bizden olanlar ve ihanet çeteleri' olarak ikiye bölmek ve elbette ki hiç hak edilmeyen bir noktaya çekmek halka fayda sağlamayacaktır.

Halkın yaşam koşullarını iyileştirmeye odaklı olmayan siyaset, sadece kendisinin ve çevresindekilerin yaşamına odaklıdır. Siyaseti, militanlaştırma ve fanatik duygular üzerine inşa etmeye çalışmak da bunun en kestirme yoludur.

DEMOKRASİ ÇOK RENKLİLİKTİR

Ne kadar mutsuz, umutsuz insanlara dönüştüğümüzü sizler de fark ediyorsunuz değil mi? Çünkü halk, siyaseten yanlış atılan tüm adımların faturası kesilen taraftır.

Elbette farklı siyasi görüşte, yaşam tarzında, bakış açısı ve inançta olabiliriz. Olmalıyız da. Demokrasi, çok ses ve çok renk demektir.

Yüzyıllardır içinde yoğrulduğumuz Anadolu toprağını zenginleştiren farklı kültürler, inançlar, değerler, siyasi görüşlerdir. Bunu özümseyeli, içselleştireli çok oldu. Farklılıklarımızla bir bütünün parçasıyız.

Bizim asıl sorgulamamız gereken şey, toplumun içine çekildiği bataklık... Düşünmeyelim, sorgulamayalım, suya sabuna dokunmayalım, haksızlık karşısında ses çıkarmayalım diye uygulanan baskılar...

Toplumun adalete ve hukuka olan inancının bunca sarsılmasının kötü sonuçlarını hepimiz yaşayarak görüyoruz. Okuyarak, araştırarak değil yaşayarak deneyimlemeye hazır bir toplumun ödeyeceği bedeller çok daha ağır oluyor.

Şöyle kalabalık yerlerden geçerken insanların yüzlerini incelemenizi rica edeceğim. Kimse kimsenin yüzüne bakmıyor ve herkesin mutsuzluğu yüzünden okunuyor.

Bir işi olmadığı için mutsuz olanların yanına kölelik şartlarında çalıştırılanların mutsuzluğunu ekliyoruz. İş yerindeki tuvalete gidip gelmek için saniyelerle yarışanlar var misal. Mesai alamayan, yıllık izinlere çıkamayan, 'Keşke beni atsalar da tazminatımı alsam' diyecek kadar bıkanlar...

İşte bunlar da örgütlü toplum olamayışımızın sonuçları... Siyasetten anlamak için sorgulama bilincini devreye sokmak zorundayız.

Atanamayan öğretmen intihar ederken torpille bir yere gelenler, işe gitmeden maaş alanlar yahut halkın parasının cemaatlere aktarılması sadece muhalif olanları kahretmiyor değil mi? Seni de kahrediyorsa zaten siyasi bir olgunluğa erişiyorsun.

Bir kesim saltanat içinde yaşarken çöplerden kağıt toplayan o gençlerle sohbet ettiğimde ben insanlığımdan utanıyorum. O kadarnaif, o kadar gözü tok ve onları bu noktaya getiren sistemin farkındalar ki...

Hayatı tanımanın yolu hayatın içinde olup bitenlere duyarlı olmaktan geçiyor kısacası. Hayatı tanımayanların hayal kırıklığı da derin olur. Dil yarası gibidir, asla iyileşmez.

Tahammülsüzlük, ön yargı, karşındakini dinlememek, anlamamak, empati kurmamak çok yaygın. Ülkenin en tepesinden başlayan şiddet ve öfke dili toplumun tüm kesimlerine sirayet etmiş durumda ne yazık ki. O yüzden sağduyuya sahip çıkmak hepimizin görevi.

Siyasetten anlamak bunları fark edebilmektir ve halkın siyaseti sevmemek, siyasetten anlamamak gibi bir tercih seçeneği değildir.

O yüzden hayatımızı ilgilendiren her konuda mutlaka temeline doğru ve bilimsel bilgiyi koyarak fikir sahibi olmaya özen gösterelim.

En içten sevgi ve saygılarımla...