Türkiye’’nin gerek Mağrip ülkeleri(Kuzey Afrika’’nın Batı Kısmı) halkları, gerek Ortadoğu ülkeleri halkları, gerek Balkan ülkeleri halkları, gerekse Kafkasya ülkeleri halkları arasında inanılmaz derecede itibarı, sevgisi vardır.
Müşterek bir tarihin, geçmişin, din-dil-ırk birliğinin oluşturduğu bir sevgi ve itibardır bu. Osmanlı İmparatorluğu ile başlayan bu sıcak yaklaşım, Cumhuriyetimizin kurulması esnasında atalarımızın verdiği Kurtuluş Savaşımız sayesinde zirveye ulaşmıştır. Büyük Atatürk’’ün önderliğinde verilen Kurtuluş Savaşımız bu bölgelerdeki tüm insanların gönüllerinde ’“Özgürlük’” , ’“Bağımsızlık’” ateşini yakmıştır. Sonrasında Atatürk’’ün kurduğu çağdaş devlet ve modern hayat tarzı, özellikle kadınlara verilen haklar ve kadın-erkek eşitliği tüm bölge insanlarının kalbine ’“Türkiye Sevgisini’” çıkmayacak şekilde yerleştirmiştir.
Bugün herhangi bir Avrupa ülkesi, örneğin Hollanda milyarlarca dolar harcasa dahi Azerbaycan, Mısır, Filistin halklarının kalplerindeki Türkiye sevgisine benzer bir sempatiye asla ulaşamaz. Bu, ülkemizin lehine olan bir moral değerdir ve çok önemlidir.
Türkiye sevgisini bu insanların kalbine yerleştiren kişi, emperyalizme karşı cesurca savaşan Atatürk’’tür. Ve onun kurduğu ’“Modern Türkiye’” gerçeğidir. Yani Demokrat, Laik, Sosyal Hukuk Devleti yapısıdır. Çoğu, diktatörler veya göstermelik seçimlerle işbaşına gelen ’“seçilmiş diktatörler’” ve tarikatlar tarafından ezilerek yönetilen bu milyonlarca mazlum insanın özlemleri Türkiye gibi özgür ve demokrat bir ülkede yaşamaktır. Nitekim Tunus, Mısır ve Libya’’daki son olayların kökeninde de insanların özgürlük ve bağımsızlık özlemleri vardır.
Bizleri yani Türkiye’’de yaşayan insanlarımızı bir arada tutan ve bizi ’“Millet’” yapan sihirli formül de, Devletimizin Demokratik, Laik, Sosyal Hukuk Devleti yapısı, Bağımsızlık ve Özgürlüğümüzdür.
Mısır’’da, Libya’’da, Tunus’’ta, Balkanlarda, Ortadoğu’’da, Kafkaslarda yaşayanlar bu güzelliğin, bu zenginliğin, bu nimetin farkındalar ama 9 yıldır ülkeyi yöneten AKP İktidarı acaba farkında mı?..
Anayasa Mahkemesi tarafından; ’“Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu’” gerekçesiyle mahkûm edilen bir siyasi parti ve onun iktidarı bu rejimin güzelliğinin farkında değillerse Türkiye’’yi hangi rejime götürmek istemektedirler?
’“Demokrasi benim için araçtır, amaç değil. Demokrasi istediğim yere gidinceye kadar bineceğim araçtır’” diyen bir kişinin bu nimetin farkında olması mümkün müdür?Bu anlayışın Türkiye’’yi götürmek istediği rejim hangisidir?..
31 Mart 2003’’te Wall Street Journal gazetesinde yayınlanan makalesinde, Irak’’ta Müslüman kadınların ırzına geçen, çoluk çocuk demeden yüz binlerce Müslüman’’ı öldüren Amerikan Askerleri için, ’“Cesur Amerikan Askerlerinin en az kayıpla ülkelerine dönmeleri için dua ediyorum’” diyebilen
Türkiye Başbakanının kafasındaki rejim hangi rejimdir?...
Afrika çöllerinde çadırda yaşayan bir Bedevi; demokrasi, özgürlük, modern ve çağdaş yaşam için, kadın-erkek eşitliği için isyan ediyor ve diktatörlerin baskılarına, kurşunlarına, paralı askerlerine direnebiliyorsa Türkiye’’yi yönetenlerin, rejimimizin kıymetini bilip ona göre davranmaları gerekmez mi?
Ayrıca Türkiye’’nin bu zorlu coğrafyada varlığını sürdürmesinin ve itibar görmesinin en büyük sebebi de modern çağdaş ve güçlü Türk Ordusudur.
Umarım ve temenni ederim ki AKP İktidarı, yaklaşmakta olan tehlikenin ve kendi yanlış tutumunun farkına varacak ve kendine çeki-düzen verecektir.
AKP’’nin yapacağı şeyler bellidir. Bir kez daha söyleyelim;
Cumhuriyetin temel değerlerine ve Anayasamızın ilk dört maddesine sahip çıkacaksınız. Ulus Devlet’’i ve Üniter Yapımızı koruyacaksınız. İnsanların inancını kullanmayacaksınız, kullanan ve sömürenleri derhal yargıya teslim edeceksiniz. Milli Ordumuzu yıpratma faaliyetlerine asla geçit vermeyeceksiniz. Güvenlik güçlerinin arasına nifak sokma gayretlerini derhal engelleyeceksiniz. Bağımsız Yargıya saygı duyup onu koruyacaksınız’…
Bunları yaparsanız, önümüzdeki aylarda başımıza gelebilecek dertleri def etmemiz mümkün olabilir.
Aksi takdirde, moral olarak yıpratılmış bir TSK ve cemaatin emrine girmiş bir Polis teşkilatıyla, birbirine ürkerek ve şüpheyle bakan bölünmüş bir toplum yapısıyla, dış istihbarat örgütlerinin ve bölücü örgütün kışkırtmasıyla oluşacak bir kalkışmada bu aziz milletin çocuklarının canları çok yanar!...
Bunun tarih ve millet önündeki sorumluları bellidir ve bunlar asla böyle bir felaketin hesabını veremezler..
Ne bu dünyada, ne de öteki dünyada’…