Yazının başlığına bakarak, bugün yazmış olduğum yazımdan belki de ilginç bir başka konudan bahsedebileceğimi düşünüyorsanız, hemen itiraf etmeliyim ki, yanılıyor olacaksınız. Çünkü geçtiğimiz hafta içinde bir doktora öğrencim yapmış olduğu sunumunda bu başlığa yönelik iş hayatında yaşanan bazı sevimsiz duyguları ve sendromlardan bahsettiğinde, bu konuda muhakkak pek çok kişinin de mağdur kaldığını düşünerek yazmaya karar vermiştim.

Malum Türkiye, o kadar hareketli bir ülke ki, yazdığım konu başlıkları bile bazen yaşanan durumlar ile örtüşebiliyor. Ancak bu yazımda, iş hayatımızda 'diktatör bir organizasyon yöneticisi' ile karşılaştığımızda neler yapmamız gerektiği konusunda sizleri bilgilendirmek istiyorum.

Harvard Business dergisinde Christine Porath'ın yazdığı makaleye göre geçtiğimiz 20 yıl içinde binlerce çalışanla yapmış olduğu anketler sonrasında bu kişilerin %98'inin iş yerlerinde, yöneticilerinin 'kaba davranışlarına' tanık olduklarını tespit etmiştir. Porath'a göre, çalışanların kaba davranışlara maruz kalmalarının 'çalışma hafızasına' ve de 'bilişsel beceriye' zarar verdiği görülmüştür. Ayrıca çalışanların bağışıklık sistemlerine de zarar vererek, sağlık sorunları ile de ciddi sorunlar yaşamalarına neden olmasının yanında, kendi ailelerini de etkileyerek, ilişkilerin bozulmasına neden olduğu ortaya konular bulgular arasındaymış.

Son yıllarda, tıp bilimi nasıl odağını hastalıklarla savaşmaktan, sağlıklı yaşamayı teşvik etmeye kaydırıyorsa, organizasyonel davranış alanındaki araştırmalar da faili veya yıpratıcı ilişkisini değiştirmektense, ofisteki sağlığınızı iyileştirmeye başlamanın çirkeflik karşısında en etkili çare olduğunu göstermeye çalışıyor. 'Duygusal sağlamlık kazanmak' bize belki böyle durumlarda biraz zor anlaşılır bir durum gibi gelebilir. Çünkü, eğer Porath'ı dinleyecek olursak: 'işyerindeki kaba davranışları, bulaşıcı bir patojen, bir virüs gibi düşünmek faydalıdır' diyor. Buna karşı savunmanız, büyük ölçüde enerjinizi nasıl kullandığınıza bağlı... İyi beslenmek, uyku ve stres yönetimi gibi hastalığı etkileyen faktörlerin aynı zamanda nezaketsizliğin tehlikeli etkilerini de engellemeye yardımcı oluyor.

Uyku konusunda fazla söyleyecek sözüm yok iş hayatımda ama biliyorum ki, 'spor' gerçekten sadece bana olumsuz sinyaller veren ve beni iş hayatımdan bezdiren kişilere karşı sessiz kalmamda çok etkileyici bir yöntem oldu. Spor, kişinin hem bilişsel hem de ruh halini geliştiriyor, bizi kaygılarımızdan uzaklaştırıyor, kas gerginliğini azaltarak ve direncimizi geliştiriyor. Bütün bu yazdıklarımdan sonra bana dönerek: 'iyi de bizim spor yapmaya hiç vaktimiz olmuyor ki' gibi bir söz söyleyebilirsiniz. Ben de bu sözlere alışık birisi olarak, hemen savunmaya geçerim. Biliyor musunuz, her gün bir saat erken kalkarak haftada 7 saat, 30 günde ise 30 saat kazanma şansınız var diyebiliyorum. Gerçekten yaşamımızdan çaldığımız o kadar gereksiz vakitlerimiz oluyor ki, geriye dönüp baktığımızda nerede hata yaptığımızı sorgulamasak bile, hiç olmazsa gelecek zaman diliminde kendinize spor yapma alışkanlığını edindirerek,' yatırım yapabileceğinizi' söyleyebiliyorum. Yıllar önce spor yapmanın ve denizde yüzmenin beni ve bedenimi dinlendiren çok önemli bir parçası olduğunu fark ettim.

Yüzerken her halde 'tuzlu suyun' gücü yada yüzerken denizin dibini belki görmem benim iç dünyamın birden pozitif yönde sinyaller almasına neden olduğunu hissettim. Bunu tekrarladığım zaman da kendimi daha iyi hissetmeye başladım. Yapılan araştırmalar göstermiş ki, düzenli olarak egzersiz yapan kişilerin daha az surat astıkları ve olumsuz etkileşimler karşısında daha çabuk toparlandıkları bilinen bir gerçekmiş.

Zorbalığın bedeli büyük ise o zaman ne yapmak gerek derseniz? Tükenmişlikten kurtulmak kişinin kendi elinde. İş hayatında iki alternatif var her zaman. Ya ne yazık ki, 'katlanmak zorunda' kalarak işe devam etmek. Bir diğeri de her ne kadar katlanmak zorunda kalsak da hayattan ve bulunduğun ortamdan zevk alarak, 'inadına' yaşamak ve başarılı olmak.

Bunu söylemek kolay mı, şüphesiz hayır. Ama imkansız mı 'hayır'. Yani bu ne demek? Terbiyesizliğin Panzehiri; sadece 'sevmek'. Kimi? Sizi üzen kişileri mi? Hayır, peki neyi yada kimi?

'İŞİNİZİ' …. Başarmak için ve tepkisiz kalmak ve her baskıya, kötü muameleye karşı direnç göstermek için 'işinizi sevin'. Yaptığınız işi daha fazla odaklandığınızda, hem dedikodulardan uzak, hem de maruz kaldığınız mobbing'den uzak durmuş olacaksınız.

Gerisi tamamen size kalmış. Haydi bakalım yeni bir iş hayatı temposunu denemeye hazır mısınız? Ben başarılı olduysam, siz neden olmayasanız..