Bugün; Nisan'ın altısı…

Seçim gecesinin üstünden beş gün…

Yani, 120 saat geçti…

Hala oylar sayılıyor…

Korkarım, en az bir hafta daha '7 gün 24 saat' sayım sürecek…

Görevliler oy torbalarının üstünde uyukluyor!

Ummadığınız yerlerde oylar yeniden sayılıyor!

Ve yine…

Ummadığınız yerlerde yeniden sayılmasına…

Gerek olmadığı kararı çıkıyor…

Ne zaman normale döner?

O belli değil…

***

An itibarıyla…

Türkiye'nin 31 Mart ve sonrasında yaşadıklarına…

Daha önce tanık olduk mu?

Zaman Tüneli'ne giriyoruz…

Yıl; 1946…

Türkiye ilk kez 'çok partili' seçimi yaşadı…

O tarihte, hakim filan yoktu…

Bırak onu; il, ilçe seçim kurulları bile yoktu!

İktidarda CHP vardı; kuralı koydu:

'Açık oy, gizli tasnif!'

Bu ne demek?

Senin verdiğin oyu herkes görecek ama…

Tasnif / değerlendirme 'kapalı kapı' arkasında olacak…

Rezalet bi'şi…

Doğaldır; seçimi CHP kazandı…

Bi'sürü bölgede sandıklar kaçırılıp saklandı!

Gazetelere göre seçimlerde hile yapılmıştı…

Demokrat Parti çok öfkelendi…

'Sine-i Millet' lafı ilk kez o günlerde söylendi…

Demokrat Parti, sonuçlara itiraz etti; hava aldı!

Yine de Meclis'e 62 milletvekili sokmayı başardı…

***

Memleket anlamıştı neler döndüğünü…

1950 seçimlerini Demokrat Parti kazandı…

'Çoğunluk Sistemi' diye bir garabet getirildi…

O ilde hangi parti 'bir oy fazla' çıkarıyorsa…

Tüm milletvekillerini alıyordu…

1954'te inanılmaz bir ekonomik kriz patladı…

Türk Lirası dibe vurdu…

Millet kahveye hasret kaldı; nohut tozu içti…

Atlar için nal çivisi bile bulunmaz hale geldi…

Karaborsa hortladı!

***

Çaresiz Demokrat Parti genel seçimi öne çekti…

Vatandaş, 27 Ekim 1957'de sandık başına gitti…

Aaaa, o da ne?

Seçim saat 17.00'de bitecekti…

Gelgelelim Devlet'in tek radyosu…

Saatler 14.30'u gösterirken…

Ve dahi…

Oy verme işlemleri sürerken…

'Kırat'ın kazandığı illeri açıklamaya başladı…

Rahmetli İnönü itiraz etti…

Rahmetli Menderes duymamazlıktan geldi…

CHP Yüksek Seçim Kurulu'na başvurdu…

YSK radyo yayınını kestirdi ama…

İş işten geçmiş, Demokrat Parti istediğini almıştı…

Sadece bir örnek ibretliktir!

O gece Gaziantep'te CHP'nin 700 oy farkla kazandığı ilan edildi…

Fakat…

Ertesi gün köylerden 'sayılmamış, unutulmuş oylar' getirildi…

Ve bin kadar oyla seçimi bu kez DP'nin kazandığı açıklandı…

CHP itiraz etti, itiraz kabul edildi…

Ertesi gün oylar yeniden sayılacaktı ki…

Oyların ve tutanakların kilit altında tutulduğu adliye binası…

Gece yarısı yandı…

Ne oy kaldı, ne de tutanak!

DP'nin Gaziantep 'zaferi' resmiyet kazandı…

***

Bugüne dönelim, yeniden…

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz…

Seçimden kısa bir süre önce…

'Dünyada seçim güvenliği işini en iyi yapan belki de biziz!' demişti…

Önceki gün ise…

'Demokrasi tarihimizin en büyük şaibelerinden biridir bu seçim!' diye açıklama yaptı…

'Şaibe' ne demek?

'Leke' demek…

'Kir' demek…

Eğer 31 Mart 'şaibeli' ise…

1946'ya…

1950'ye…

1957'ye…

Ne diyelim?

Aradan 70 yıl geldi, geçti…

21'inci Yüzyılı yaşıyoruz…

Neden 'seçim' dedikçe…

Aklımıza hala 'kir, pas, leke' geliyor?

***

Bugünkü seçim…

Tarihe nasıl geçecek?

Tekrar sayımı gerektiren durum için yasa çok açık…

Delil lazım…

Gerekçe lazım…

Hangi sandık ya da sandıklara itiraz edilecek, o lazım…

Bir ilin…

Bir ilçenin toplam oylarına gidiyor vaziyet…

İzmir'de 25 ilçenin 'geçersizleri' sayıldığı için…

Mazbatasını alamayan başkanlar var…

Vicdanlar burkuluyor, kalpler kırılıyor…

***

Bir hukuk kuralı…

Ülkenin her yerinde ve herkese…

Aynı şekilde uygulanır…

Bu evrensel bir gerçektir…

Mesela…

Türkiye'nin ilk ve tek TKP'li Belediye Başkanı…

Fatih Mehmet Maçoğlu'na…

Tunceli'de seçimi kazandıktan sonra…

'Gel mazbatanı al' dediler ama…

Çağırdıkları gün vermediler…

'Bugün git, yarın gel' deyip…

Ertesi gün mazbatasını toka etmek zorunda kaldılar…

Aradan geçen 24 saatin…

Hikayesi çok 'derin' bir mevzuya mı dayanıyor?

Bilelim, yani…

***

Bitiriyoruz…

Neyle?

Özdemir Asaf'tan şahane minik bir şiirle…

Çok bilen çok yanılır…
Az bilen daha çok…

Hiç bilmeyen…
Yanıldığını bile bilmeyecek…
Bu kadar mutlu kişiyi…
Kim seçmeyecek?

Nokta!

Sonsöz: 'Gözlerinin gördüğünü yüreğinin gördüğüne değişiyorsan eyvallah! Yüreğinin gördüğünü gözlerinin gördüğüne değişiyorsan eyvah, eyvah! / Hz. Mevlana…'