'Dokuz Eylül Üniversitesi James Bond yetiştirecek…'

Başlığı görünce gülme krizi geldi!

Haberin devamı şöyle:

'Dokuz Eylül Üniversitesi yönetimi; istihbarat, güvenlik, terör ve strateji gibi bölümlerin yer alacağı güvenlik bilimleri fakültesi kuruyor… Rektör Vekili Prof. Dr. Erdal Çelik, dört yıllık fakültede her bölüme 20 öğrenci alacaklarını açıkladı…'

Rektör Vekili Çelik, bir adım daha ileri gitti…

İstihbarat bölümü mezununlarının 'ajan' olabileceğini de söyledi…

***

Hah, dedim; bir bu eksikti memleketimde…

Demek ki, en fazla 30 yıl sonra…

Kısa adı MİT olan Milli İstihbarat Teşkilatı, 'üniversite mezunu ajanlar'la renklenecek…

Kötü bi'şi mi?

Bence değil…

Amma velakin, şu 'ajan' işinin memleketimdeki geçmişine bakmakta yarar var…

Tabii, bi'de şu 'James Bond' efsanesine dalmak farz oldu…

Karanlıkta kalmasın…

***

Efendim…

Bizim 'yerli ajan' hikayemiz Padişah İkinci Abdühamit'e kadar uzanıyor… 33 yıllık saltanatında memleketin dört bir yanında görevlendirdiği üç bine yakın jurnalcisiyle ünlü İkinci Abdülhamit, 'Yıldız Teşkilatı' kuruyor… Bu teşkilat, bence bugünkü MİT'in atası!

Çünkü, İngilizler o tarihte 'sportif ve kültürel' faaliyetler adı altında İstanbul'da istihbarat topluyorlardı… Amaç, Osmanlı'yı içinden vurmaktı…

İkinci Abdülhamit, karşı atak yaptı…

İngiltere'de Porsmouth adıyla bir futbol kulübü kurdurdu… İnanamazsınız, futbolcular aslında ajandı…

Bununla da kalmadı padişah…

Bize diz çöktürmeye çalışan İngilizler'e misilleme yapmak için…

İngiltere'nin başına iki asır bela olan IRA'yı…

Yani 'İrlanda Kurtuluş Örgütü'nü bizzat destekleyerek kurdurdu…

Teşkilatlanmasında emek harcadı…

Neden biliyor musunuz?

Padişah Abdülhamit Hicaz demiryolunu kendi kaynaklarıyla inşa ederken İngilizler bu yolun Müslümanları birleştireceğinden endişe etmiş ve bölgede karışıklık çıkarmaya başlamıştı… Birinci Dünya Savaşı'nda bölge cepheye dönüşünce ünlü İngiliz Casus Lawrence bölgede çıkarılan karışıklıklarda başrolü oynadı… Abdülhamit, en güvendiği ajanı Kuşçubaşı Eşref'i Hicaz'a yolladı… Kuşçubaşı, Lawrence'ın anasından emdiği sütü burnundan getirdi… Ancak, Hayber'de yaralı olarak İngilizler'e tutsak oldu… Esirken bile Lawrence'a ne dedi biliyor musunuz?

'Eyyy Lawrence, kazandığını sanıyorsun... Fakat henüz hiçbir şey bitmedi... Başınıza öyle sıkıntılar saracağız ki, iki asır uğraşsanız bitiremeyeceksiniz…'

Bazı tarihçilere göre Kuşçubaşı Eşref'in kast ettiği 'İrlanda Bağımsızlık Mücadelesi'nden başka bir şey değildi…

***

İşte, ajanlık böyle bir şeydi…

Daha sonra Cumhuriyet'le birlikte…

MİT devreye girdi; doğrudan Cumhurbaşkanlığı'na bağlandı…

Ancak, ezeli ve ebedi düşmanımız İngilizler'le…

'Casus Savaşlarımız' hiç bitmedi…

***

Dönelim başa…

Hani Dokuz Eylül 'James Bond' yetiştirecek diyorduk ya…

O'nu da biraz açalım…

***

James Bond Efsanesi'ni yaratan İngiliz yazar Ian Fleming'tir…

İstihbaratçı olarak yetiştirilmiştir…

Kısa hayatında (56 yaşında öldü) 20 James Bond romanı yazdı…

22 Bond filmi çevrildi…

Ne ilginçtir ki…

O İngiliz yazar Fleming, 1955'te İstanbul'da gazetecilik de yaptı…

Hem de…

Cumhuriyet Tarihimiz'in en utandıran sayfasını teşkil eden…

'6-7 Eylül Olayları'nın göbeğinde…

***

62 yıl önce, Selanik'te Atatürk'ün evine Yunanlılar tarafından bomba atıldığı haberinin yayılması üzerine, İstanbul başta olmak üzere İzmir ve Adalar'da yaşayan Rumlar ve gayrimüslimler hedef haline getirildi… Linç ve yağma başladı… İstanbul perişan oldu… Olayların ardından birçok Rum ve gayrimüslim, sahip oldukları her şeyi geride bırakarak Türkiye'yi terk ettiler…

***

İstiklal Caddesi başta olmak üzere İstanbul'un birçok yeri o utandırıcı 6-7 Eylül olaylarının bütün dehşetini yaşarken, İngiltere Hükümeti'nin İstihbarat ve Karşı İstihbarat Servisi M 16'nın bir görevlisi olan ve 'Majesteleri'nin hizmetinde' bulunan James Bond tipinin yaratıcısı İngiliz yazar Ian Fleming, gerçekten de 6-7 Eylül olayları bütün İstanbul'u yakıp yıkarken Türkiye'deydi… Üstelik Beyoğlu'nda İstiklal Caddesi'nde ve bir 'rastlantı' olarak olayların tam göbeğindeydi…

***

Fleming bunu hiç saklamadı… Yine 'tesadüfen' aynı tarihlerde İstanbul'da yapılan bir 'Interpol' toplantısına İngiltere Denizaşırı İstihbarat Teşkilatı adına katıldığını, 5 Eylül gecesi oteline dönerken de Galatasaray'da ortalığı yakıp yıkan kalabalık bir grubun tam ortasında kalakaldığını söyledi… Tabii, buna kimseler inanmadı…

***

Şimdi farkına vardınız mı?

Casusluk

Ya da kimilerine göre Ajanlık

İşte böyle bir şeydi…

İzmir'den 'hayırlı ajanlar' yetiştirmek dileğiyle…

Sonsöz: YÖK, bu 'Ajan Fakültesi'ne izin verir mi; vallahi meraktayım…