Geçen hafta, korona yasakları arasına yenileri eklenmişti.
65 yaş üstü vatandaşların, saat 10.00-16.00 arası sokağa çıkmasına izin veriliyordu.
Mekanların saat 22.00'de kapatılması öngörülüyordu.
En önemlisi de...
Tüm yurtta, sokakta, caddede, insanların kalabalık olduğu çarşı, pazar, park, otobüs durağı, iskele önleri gibi yerlerde sigara içme yasağı getirildi.
Bu yasak, yani sigara yasağı, sanırım doğru algılanmamış olacak ki, çok eleştirildi.
Eleştirilerin, haksız yapıldığını düşünenlerdenim.
Öyle ki...
AK Parti'nin icraatlarını en çok eleştiren gazetecilerden biriyim.
Fakat Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek gerekirse...
Bu yasak, yerindedir.
Amacın, sigara içmeyi yasaklamak olmadığı, apaçık ortada.
Amaç; sigara içmek isterken maskenin çıkarılması yüzünden etrafa koronavirüs mikrobunu saçma yada bu mikrobu kapma ihtimalini azaltmak...
Hal böyleyken, yasağın içeriği, sebebi bu kadar net iken, neden karşı çıkıldı, anlamış değilim.
Gerçi, bu yasağa uyan var mı?
Orası tartışılır.
Sokaklarda sigara içen içene...
En kalabalık kaldırımlar, pofur pofur sigara içenlerle dolu.
Denetim?
Sıfır!
Yasaklı yerde sigara içenlere acaba yaptırım uygulandı mı, bilmiyoruz.
Zaten vatandaş, o yasağı benimsemediyse...
İflah olmaz bir sigara tiryakisiyse...
Cezasını çeker, basar 900 lirayı, sigarasını içer.
Sigara yasağı doğru ama yeterli olmadığı kanısındayım.
***
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 'gönüllü karantina' kavramını ortaya attı.
Gönüllü olarak, evlerinizde kalın, mecbur kalmadıkça dışarı çıkmayın, demek istedi.
Tunç Başkan'ın bu güzel mesajının ne kadar ciddiye alınacağını bilemiyorum.
Çok da umutlu olmadığımı itiraf etmeliyim.
Oysa söz dinlesek...
Bakanın, başkanın çağrılarına kulak versek...
Bir şey kaybetmeyiz, çok şey kazanırız.
***
AVM'lerdeki kalabalıkların önüne geçilemezse...
Toplu taşım araçlarında sırt sırta, sosyal mesafeden uzak yolculuk yapılıyorsa...
Kafeler, restoranlar, ağzına kadar doluysa ve müşteriler koronaya meydan okurcasına dip dibe oturuyorsa...
Dolmuşlarda ayakta yolcu almanın önüne geçilememişse...
Markette, pazaryerinde insanlar disiplin altına alınamadıysa...
Piknik alanlarında, kendin pişir kendin ye, tesislerinde herkes çılgınca mangal partisi yapıyorsa...
Korona partilerinde sabaha kadar dans ediliyorsa, eğleniliyorsa...
Siz caddelerde, sokaklarda, bulvarlarda, meydanlarda sigara içmeyi yasaklasanız, ne yazar!
***
Peki, kuralları çiğnediğimiz, aldırmadığımız zaman başımıza gelecekleri biliyor muyuz?
Pekala herkes biliyordur.
Koronaya yakalanma riski çok fazla.
Daha katı kuralların getirilmesi, toplumsal hareketliliği neredeyse sıfıra indirecek kararların alınması, an meselesi...
Öyle ki...
Yapılan bir anket, 11 Mart'tan 1 Haziran'a kadar süren, hepimizin canını sıkan, oflatıp puflatan sokağa çıkma yasağının istendiğini ortaya koyuyor.
Soru şu:
Sokağa çıkma yasağı kısıtlaması, yeniden uygulanmalı mı?
Cevap:
10 kişiden 8'i, hafta sonunda sokağa çıkma kısıtlamasının yeniden başlamasını istemiş.
Diğer bir deyişle, toplumun yüzde 84'ü, tüm ülke genelinde olmasa bile, İzmir, İstanbul gibi salgının çok bir hızla büyüğü illerde sokağa çıkma yasağını istiyor.
Vatandaş, böyle bir beklentinin içindeyse...
Devleti yönetenler de aynı isteği, uygun görürse...
O zaman...
Hafta sonu evlerimize kapanmamızın yolu açılmış olur.
O zaman...
Hafta sonları hiç kimse, bir yere gidemeyecek, demektir.
Hiçbir yerde yemek yiyemeyecek, eğlenemeyecek, demektir.
Böyle bir yasaklı durumu, özgürlüğüne düşkün hiç kimse istemez sanırım.
O halde...
Şu korona illetinden kurtuluncaya kadar...
Kurallar neyi emrediyorsa, aynen uyalım.
Maskemizi takalım, sosyal mesafemizi oluşturalım ve hijyen kurallarına uyalım.
Mümkün olduğunda evde kalalım, izole yaşayalım.
Yok başka çare!
Aksi takdirde...
Gönüllü karantina, yerini zorunlu hapis, alır.
Ona göre!