“Kent Sohbetleri”nin bugünkü konuğu deneyimli siyasetçi Aytun Çıray oldu.
“Yeni İmralı” açılımı ve muhalefetin aldığı pozisyonun yanı sıra CHP’deki ön seçim sürecini gazeteciler Fatih Yapar, Ender Aldanmaz ve Muhittin Akbel’e değerlendiren Aytun Çıray, muhalefetin yeni bir siyaset mühendisliğine, toplumsal katmanları bir araya getirecek söylemlere ihtiyacının olduğunun altını çizdi.
ŞU ANDA TARAFSIZ KALMAYI DAHA DOĞRU BULUYORUM
Yılların siyasetçisisiniz ve siyasetinizi çeşitli çatılar altında yaptınız. Bugün Aytun Çıray partisiz. Neden?
- Siyasi hayatımda, uzun süre, değerli ve deneyimli siyasetçilerle birlikte olma, hatta onların yardımcılıklarını yapma şansına sahip oldum. 4 yıl müsteşarlık, yedi yıl da Başbakanlık danışmanlığı yaptım. Türkiye'nin geldiği bu aşamada eğer şartlar müsait olsaydı, Cumhuriyet Halk Partisi'nde devam etmek isterdim. Çünkü CHP'den ayrılışım, bir siyasi mühendislik içindi. O siyasi mühendislik sonucunda ortaya çıkan Millet İttifakı, ilk aşamada yani 2018 ve 2019'da başarılı oldu. O sayede Sayın Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Millet İttifakı sayesinde sadece bir oy birleşimi ortaya çıkmadı, aynı zamanda bir moral, motivasyonu ortaya çıktı. Ekrem Bey, ilk seçimi 14 bin oyla kazandı. Böylece önü açılmış oldu. 2019 yerel seçimleri, Türkiye'de bir dönüm noktasıdır. O seçimlerde 11 Büyükşehir Belediye Başkanlığı kazanıldı. Nitekim son yerel seçimlere giderken de CHP, aynı adaylarla Hatay hariç 10 ilde büyükşehir belediyelerini kazandı. Yani 2019 yerel seçimleri bugünkü seçimlerin mayasıdır. Eğer 2023'te cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşadıklarımız olmasaydı, bugün CHP'nin Genel Başkanı bu ülkeyi yönetiyor olacaktı.
Soruya dönersek; Ömrünü siyasette ve devlette geçirmiş biri olarak bir siyasi parti içinde olsaydım, her görüşten insan üzerinde etkili olamayabilirdim. İkincisi parti disiplini nedeniyle istediklerimi söyleyemeyebilirdim. O nedenle şu anki tarafsız konumumun önemli olduğunu düşünüyorum.
BENİM ÖMRÜM BOYUNCA MANEVİ ÜYESİ OLDUĞUM CHP, BUGÜNKÜ CHP DEĞİL
Bir röportajınızda, ben hayatım boyunca, CHP'nin manevi üyesiyim, dediniz. Madem öyle, şu soruyu sormam gerekiyor; orada siyaset yapmanıza bir engel mi var, bir dirençle mi karşılaştınız?
- Hiçbir dirençle karşılaşmadım, tam aksine davet de aldım. Hatırlayalım; CHP'den ayrılıp İYİ Parti'nin kurulması aşamasında yazdığım ayrılış mektubunda, -ben buna istifa mektubu demiyorum- 'ben, hayatım boyunca, CHP'nin manevi üyesiyim!' sözüm var. Oradan geri adım atmadım. Benim sözünü ettiğim Cumhuriyet Halk Partisi, Altıok'a sahip, Atatürk ilkelerinden asla taviz vermeyecek, laik Cumhuriyete ve Anayasal devlete inanan Cumhuriyet Halk Partisi'dir. O hepimizin CHP'sidir. Esasen Türkiye'de tüm siyasi görüşlerin doğduğu yer, CHP'dir. Demokrat Parti, CHP'den doğmuş yan bir nehirdir. O partiyi kuran Celal Bayar, Atatürk'ün Başbakanıdır. Adnan Menderes, Atatürk'ün milletvekilidir. Ortak aidiyetimiz Atatürk ilkeleridir. 2011 yılında Ecevit'in ölüm yıldönümünde Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmacı olarak Süleyman Demirel'i davet etti. Demirel o konuşmasında, 'biz Bülent Bey'le rakiptik, yarıştık ama bizim ortak noktamız Cumhuriyet ve Atatürk ilkeleriydi', dedi. Özellikle bugünkü otokratik tek adam sisteminde taraf olunacaksa, Atatürk ilkeleri, Cumhuriyet, demokrasi ve laiklik yönünde taraf olmak lazımdır. Tüm bunlara dört elle sarılan bir Cumhuriyet Halk Partisi'ne muhtacız. Benim kast ettiğim ve ömrüm boyunca manevi üyesi olduğumu söylediğim CHP, işte budur.
IRKLAR, MEZHEPLER ÜZERİNDEN SİYASET, İLKEL BİR SİYASETTİR
Bu manevi üyelik, İYİ Parti'de de başınıza iş açtı sanırım. Yani İYİ Parti ile siyasal maceranızın bitmesinin faktörlerinden birisi bu olsa gerek.
-O dönemde tüm arayışımız, yaptığımız her siyasi hamle, Türkiye'yi tekrar demokratik, laik düzene geri döndürmek içindi. Dünyada Başkanlık sistemini işletebilen en başarılı ülke Amerika Birleşik Devletleri'dir ancak orada bile sistem krize girmek üzere. Türkiye gibi ülkelerde güçlü parlamento her zaman, otokratik sistemleri engelleyici subap vazifesi görür. Bu nedenle bugün yeni bir Anayasa yapma imkanı olsa, ben Senato'nun da olmasını isterim. Özetle yaptığım her şeyin arkasında, kararlarımın temelinde, Atatürk'e olan bağlılığım ve onun ilkelerine olan inancım yatıyor. Partiler benim için araçtır. Esas olan modern, medeni, bir sosyal refah devletinin hakim olduğu Büyük Türkiye'yi yaratmaktır.
Değişen dünyaya ayak uyduran bir sistemi mi kast ediyorsunuz?
-Dünya değişiyor ama Türkiye hala Türk müsün, Kürt müsün, Çerkez misin, tartışmasında. Irklar ve mezhepler üzerinden siyaset! İlkel bir şey bu. Bu aşılmazsa, Türkiye'nin ayakta kalması çok zor. Senin ayakta kalma garantin ne kardeşim? Sadece çağa ayak uydurmak! Son 15 yıla bakalım. Artık dünyada Irak diye bir ülke yok. Suriye diye bir ülke yok. 'O iş Türkiye'nin başına gelmez, bana bir şey olmaz' şeklinde düşünmek kadar basiretsizlik olamaz. Bunun başına gelmemesi için en büyük savunma silahı demokrasidir. Demokrasinin olduğu ülkelere, hukukun üstün olduğu ülkelere emperyalist ülkeler zor diş geçirir.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ'IN SÖZLERİNDEN İYİ BİR ŞEY ÇIKMAZ
Dış politikayı nasıl görüyorsunuz? PKK'nın silah bırakması, DEM-MHP görüşmesi, Öcalan'ın durumuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
- Selahattin Demirtaş, mahkemede bir konuşma yapmış. Bizim o cenahın makul siyasetçisi diye bildiğimiz Demirtaş demiş ki; 'Türkler, devlet zoruyla Kürtlerin anavatanı Kürdistan'ı çaldılar!' Bu kafadan iyi bir şey çıkmaz. Bu sözler, Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Türkleri aşağılayan, işgalci kabul eden sözlerdir. Toprak talep ediyor. BOP projesine destek bu! Öcalan'ın bir mektubu vardı, çözüm sürecinde Barzani'ye yazdığı... 4 parçalı Kürdistan'ın başkanı, diye başlıyordu. Birinci parça Kuzey Irak'tı, o Özal zamanında halloldu. İkinci parça Suriye, Tayyip Bey zamanında halloldu. Şimdi sıra İran'a geldi. Oraya da bir operasyon bekleniyor. 4. parça da Türkiye'de... Öyle varsayıyorlar. Fakat Türkiye ne Irak'a benziyor, ne İran'a, Suriye'ye benziyor. Şikayet ediyor olsak da demokrasi çarkı öyle ya da böyle dönüyor. Alman Dışişleri Bakanı diyor ki, Türkiye'de bu iş savaşla olmaz; Yugoslavya modelini uygulamak lazım! Yani Anayasa'da ırksal tanımlar olacak ve Atatürk'ün ortaya koyduğu üst kimlik olarak Türklük de alt kimliğe indirgenerek yeni bir Anayasa hazırlayacaklar. Gören gözler için her şey çok açık. Burada amaç; Hatay'dan denize açılan Büyük Kürdistan'ı oluşturmak. Dicle ve Fırat'ı da içine alan bir Büyük Kürdistan! Çünkü böyle bir coğrafya, İsrail güvenliğini yüzde 100 sağlar. Dicle ve Fırat'ı ele geçiren, Ortadoğu'yu da ele geçirmiş demektir. Su, petrolden daha kıymetli. Nihai hedef, Türkiye'den bir parça kopararak bir suni devlet oluşturmak."
LÜTFEN BİRİSİ BANA KÜRT SORUNUNU ANLATSIN
"Muhalefet bunları anlatmak yerine, iktidarın işini kolaylaştırıyor, Kürt sorunu var, diyerek... Lütfen biri bana Kürt sorununu anlatsın! Ne olacak da bir sabah uyandığımızda Türkiye'de Kürt sorunu bitmiş olacak? Bu ülkede sanki hukuk sorunu yok, demokrasi sorunu yok, laiklik sorunu yok ama Kürt sorunu var! Irklar üzerinden siyaset yapmak, çağdışı bir şeydir. Osmanlı’dan bu yana 50 ayaklanma oldu. Kimisi irticai, kimisi milliyetçi Kürt ayaklanmasıydı. 25'i Cumhuriyet'te oldu. Sürekli olarak geriye bakıp sen ayaklandın, sen şunu yaptın ile Türkiye bu işin içinden çıkamaz. Türkiye tarihten ders alarak bunları geçmişte bırakacak ve demokrat bir devlet yapısıyla yoluna bakacak. Şevket Süreyya Aydemir, bir kitabında diyor ki, 'Biz Osmanlı'yı var zannediyorduk, meğer bir haritadan ibaretmiş! Biz sabah uyandık, Osmanlı devleti yok" Biz de bu kafayla gidersek, herkes aklını başına almazsa, bir sabah uyanırız, var olduğunu zannettiğimiz Türkiye yok olmuş! 1998'de Amerika'dan gelen bir şahıstan, Büyük Ortadoğu Projesi'nin haritasını gördüm. Daha sonra Amerikan belgelerinde de gördük. Ülkemizin bölünmek istenmesi dedikodu değil yani. Onların işini kolaylaştıracak siyaset mi yapmalıyız, yoksa önlerini kesecek bir siyaset mi yapmalıyız? Siz sürekli 'Türk, Kürt, Çerkez, Laz kardeştir' demeye devam ederseniz, bir süre sonra bu saydıklarınız kardeş olmaz. Bu bölücü bir söylemdir. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk ilkelerini var gücüyle sahiplenmelidir.
MADEM İKİ KİŞİ ADAY OLMADI, SEÇİMİ İPTAL ETSEYDİNİZ
CHP’nin gündeminde şu anda Cumhurbaşkanı adaylığı var. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
-CHP'nin gündeminde cumhurbaşkanı adaylığı ve cumhurbaşkanlığı ön seçimi var ama Türkiye'nin gündemi bu değil. Siyasette zamanlama çok önemlidir. Lenin der ki, biz devrimi tam gününde yaptık, ne bir gün önce, ne bir gün geç! Demek istiyor ki, biz devrimi en uygun günde yapmasaydık, başarılı olamazdık! Şu anda Cumhur İttifak'ı uluslararası destekli olduğu anlaşılan bir Kürt siyaseti yürütüyor. Bana sorarsanız, Büyük Ortadoğu Projesi'nin şekillenmesi projesi yürütülüyor. Bir taraftan halk eziliyor, büyük bir fakirlik var; diğer taraftan hukukun üstünlüğü tartışmalı, parti genel başkanları hapiste! Türkiye'nin bu büyük gündemi dururken, -sanki zamanıymış gibi- diyorsun ki, ben teknik direktörüm, iki santrforum var! Niye icap etti? Niye iki kişiyi birden arenaya, aslanların ağzına atıyorsun? Bu söylem CHP'yi kendi içinde kavga eder hale getirmez mi? Ortaya bir de önseçim atıldı. Güya Ekrem Bey aday adayı olarak ortaya çıkarsa, ona karşı yürütülen operasyonların duracağı inancı var. Mansur Bey'i sevenler de diyor ki; bu önseçimin bir amacı da Mansur Bey'i siyasetten tasfiye etmek! Bunu ne yapacağız? Madem iki kişi birden aday olmadı, o halde önseçimi iptal etseydiniz kardeşim! Kazanacağı yüzde 100 belli olan bir aday için ne diye önseçim yapılır? Halk bu yüzden CHP'deki önseçimle hiç ilgilenmiyor. Yandaş medya da bundan çok memnun, çünkü hayat pahalılığı konuşulmuyor. Türkiye, bölünmek üzere, halkın haberi yok. Bunları anlatması gereken muhalefet, önseçimle meşgul. Bir akademisyenin çok ciddi bir araştırması var; birinci sonuç şu: Halk, bir lider, peşine takılacağı birini arıyor. İkincisi; siyasete ilgi duymuyor, ilgilenmiyor. Bu çok tehlikeli. Çünkü onun gündemini yakalayamıyorsun demektir.
EKREM BEY GENEL BAŞKAN OLSAYDI, CUMHURBAŞKANI ADAYLIK TARTIŞMASI DA OLMAZDI
İmamoğlu'nun önseçimle sahaya inmesi, sizce bu açığı kapatabilir mi?
- Asla kapatmaz, aksine barutunun önemli bir kısmını da üç sene sonra olacak seçim için şimdiden harcamış oluyor. Bugün Ekrem Bey'i önseçimle seçtiniz, bu senin adayın, çünkü resmi bir aday değil. Resmi aday ne zaman belli olacak? Yüksek Seçim Kurulu seçim tarihini açıkladığı zaman! Seçim yaklaşırken CHP'den birisi çıkıp, ben de aday adayıyım dedi. Ne yapacaksınız o zaman? Bunu engelleyebilir misiniz? Ekrem Bey için üzülüyorum, çünkü yıpratılıyor. Defalarca beyanat verdim, ciddi bir şey yapılmak isteniyorsa, Özgür Bey bir fedakarlık göstersin, genel başkanlığı bıraksın, Ekrem Bey o koltuğa otursun. Zaten kimin delegeye hakim olduğu ortada! Ekrem Bey genel başkan olsun. İşte o zaman Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı'na karşı operasyonları yapmak zorlaşırdı. Ana muhalefet başkanının farklı bir ağırlığı olur çünkü! İkincisi, Ekrem Bey partiye genel başkan olsaydı, 'ben genel başkanım, genel başkanın adaylığı doğal haktır,' der ve aday tartışması biterdi. Bunu yapmak yerine, DEM Parti'dekine benzer eş başkanlık gibi bir görüntü veriliyor. İşin üzücü tarafı, şimdi de 'önseçime' katılım sağlanması tartışılıyor. Yahu sandığa CHP'liler gidecek! Partililer dışında birileri de sandığa gidecek olsa, öyle bir çabayı normal karşılarım ve önseçime CHP'lilerin katılmayacağı yönünde bir şüphe varsa, parti kendi içinde birbirinden şüphe eder hale gelmiş demektir."
GELİN, ŞU KAFAYI DEĞİŞTİRİN, DİYE ELEŞTİRİYORUM CHP'Yİ...
Sizi iktidardan çok CHP'yi, hatta muhalefeti eleştirmekle eleştirenler var. Buna ne diyorsunuz?
- Ben de onlara şu cevabı veririm: 4 dönem milletvekilliğim boyunca, son 2023 ve sonrasında AK Parti'ye, yeryüzünde yapılması gereken her türlü eleştiriyi yaptım. Yapmaya da devam ediyorum. Benim dışımda AKP'yi çok daha ağır eleştirenler var. Eleştirilerimin ana teması, bu siyasetle giderseniz, asla alternatif muhalefet olamazsın, demek içindir. Gelin şu kafayı değiştirin, diye eleştiriyorum. Vatandaş, CHP'ye, sen bana ne söylüyorsun, diye soruyor. Sözde açılımın perde arkasını halka anlatmak gerekir. Bunun uluslararası bir bölücülük projesi olduğunu, Kürtler ile Türkler arasında hiçbir sorun olmadığını, Kürt'ün Türk'le Türk olduğu için, Türk'ün Kürt'le Kürt olduğu için hiçbir zaman kavga etmediğini, karşı karşıya gelenin PKK terör örgütüyle Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunu CHP anlatmalı. Aksine Özgür Bey, 'son Kürt, benim sorunum kalmadı deyinceye kadar Kürt sorunu vardır,' diyor.
Ben de soruyorum, nedir Kürt sorunu? İki Cumhurbaşkanımız oldu, Kürt kökenli. Başkanlarımız, çok sayıda bakanımız oldu, Kürt kökenli. Kürtler hakim oluyor, savcı oluyor. Bu bir lütuf da değil. Bu ülkenin her vatandaşının anayasal hakkı. Ekrem İmamoğlu, Kürt olduğu için mi siyasi baskılara maruz kalıyor? Ekrem İmamoğlu, Kürt olduğu için mi kazandığı seçim iptal edildi? Sen bunu anlatacağına, bölücülerin ekmeğine yağ sürecek şekilde, 'Kürt sorunu var' deyip duruyorsun. Biraz önce söylediğim gibi, Selahattin Demirtaş gibi bir siyasetçi, Türkiye'ye meydan okuyor. Gördüğünüz gibi bir günde değişiverdi. Irkçı, milliyetçi partiler ve yöneticileri böyledir.
ÇARŞIDA PAZARDA HALKIN CUMHURBAŞKANI ADAYI BAŞKA
Mansur Bey, kendi yol haritam var, dedi. Bu sözü nasıl değerlendiriyorsunuz? Başka bir şekilde aday olur mu?
- Gayet doğal bir şey. Her siyasetçinin kendine ait bir yol haritası olmalı zaten. Onun da yol haritası olabilir. Ben şu anda işimi yapıyorum, Cumhurbaşkanlığı adaylığını konuşmam için erken, diyor. Ben de katılıyorum Mansur Bey'e... Mansur Bey, bir şekilde Cumhurbaşkanı adayı olur mu? Bu soruya, Süleyman Demirel'in, doğmamış çocuğa don biçilmez, lafıyla cevap vermiş olayım. Ne söylersek söyleyelim, varsayım olur. Pazara girdim, orada Cumhurbaşkanlığı seçimi diye bir gündem yok. Orada vatandaşın cumhurbaşkanı adayı da başka. CHP'nin tartıştığı gibi değil işler.
ONLARIN ÇOĞUNUN AK PARTİ'YE GEÇECEĞİNİ SÖYLEMİŞTİM
İYİ Parti'de kongreden sonra krizler çıktı, milletvekillerinin çoğu AK Parti'ye geçti. İYİ Parti yolun sonuna mı geldi?
- AK Parti'ye ve CHP'ye geçen milletvekillerinin çoğunu tanımıyorum. Biz partiyi kurarken ve kurduktan sonra bunlar ortalıkta yoktu. Bunlar, Meral Hanım'ın tartışmalı atamalarıyla geldiler. Seçimden önce listeler belli olduğunda, listedeki isimlerin çoğunun AK Parti'ye gideceğini söylemiştim. Partiyi bilen birisi olarak söyledim bunu. Tahmin ettiğim gibi oldu. Çoğu İYİ Partili değildi çünkü.
MÜSAVAT BEY'İN 'AÇILIM'LA İLGİLİ POLİTİK TAVRINI DESTEKLİYORUM
Müsavat Bey'in açılımla ilgili tutumunu nasıl buluyorsunuz?
-Müsavat Dervişoğlu Grup Başkanvekiliyken parlamentoda, DEM için yasal olarak, meşru bir partidir, siyasal olarak değil, demişti. Anayasa Mahkemesi kapatmamışsa, devlet yardımı alıyorsa, o hukuken meşru bir partidir, dedi. Bence bu çizgisini koruyor. Eğer DEM doğrudan doğruya bir siyasi görüş alışverişi için randevu talep etseydi, Müsavat Bey o randevuyu verirdi. Fakat söz konusu randevu terörist başı Abdullah Öcalan'ın mesajlarını iletmek için olduğundan, Öcalan'ı meşru hale getirmemek amacıyla DEM'e randevuyu vermedi. Ben de bu politikasını, bu tutumunu destekliyorum.
Araştırmacı Ümit Yaldız'ın, açılım barış için çözüm olacaksa, Müsavat Bey sürece katkı koyar, sözü var.
-Çözüm; 16 Nisan Anayasası’nın mutlak güçler birliğini sağlayan maddelerini değiştirmektir. Hukukun üstünlüğünü sağlamaktır. Yasama organını yürütmeyi denetleyen organ haline getirmektir. Anayasa'nın 10. maddesini işletseniz, Türkiye'deki birçok sorunu çözersiniz. Nedir 10. madde? 'Din, dil, ırk, cinsiyet farkı gözetmeksizin, Anayasa ve yasalar önünde tüm Türk vatandaşları eşittir!' İki; Anayasa'nın 90. maddesini bu hükümet değiştirdi. O maddede deniyor ki, Türkiye'nin usullere uygun olarak imzaladığı uluslararası anlaşmalar, iç hukuk kabul edilir. Eğer Türkiye'deki hukuk, o anlaşmalara ters ise içeride olan uluslararası hukuk geçerlidir! Bu ne demek? Ben Avrupa'daki demokratik hukuku kabul ettim demektir. Bunlara rağmen hala şikayetçiyiz. Neden? Çünkü ülkeyi yönetenler, Anayasa'ya ve hukuka uymuyorlar! Anayasa ve hukuka uyulmayacaksa, yeni Anayasa yapmanın ne alemi var? Oldu olacak, bu kadar ayrıntıya gerek yok; Tayyip Bey'in söyledikleri Anayasa olsun, diye bir madde yazılsın, bitsin! Anayasa'nın 10. maddesini anlatamayan bir muhalefet olabilir mi?
CHP'NİN YEPYENİ BİR PROJE, SÖYLEM VE SLOGAN YARATMASI LAZIM
Muhalefetin yeni bir siyaset mühendisliği üretmesi gerektiğini söylediniz. Bunu biraz açar mısınız?
-Muhalefetin yepyeni bir proje, söylem ve slogan yaratması gerekir. Bülent Ecevit, ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen, dediğinde yer yerinden oynadı. Toprak işleyenin, su kullananın, dediğinde ortalık ayağa kalktı. Gardırop Atatürkçülüğünü bırakın, dedi. Süleyman Demirel çıktı, nurlu ufuklar, diye bir söylem ortaya attı. Demokrat Parti, yeter artık, söz milletin, dedi. Toplumu arkasından sürükleyecek üç büyük slogan, bir büyük lider ve bir program koyacaksınız. Toplum, kitaplar halindeki projeleri okumaz, slogana bakar. Altılı masa, muhteşem bir bildirge yazdı. Kim okudu? Onlar, iktidara geldiğinde yapacağın şeylerdir.