Son bir asırdır…

Birinciliği asla değişmeyen bir meslek grubu var…

Dünyanın en değerli…

Aynı zamanda…

'En saygı duyulan' o mesleğin yıldızlarına…

Kısaca…

'Doktor' diyoruz…

Neden, demeye bile gerek yok!

Çünkü…

Can'a can katıyorlar…

Oysa…

Bugün öyle mi?

Çok değil, 20 yıl öncesine kadar…

Odasına girerken…

Milletçe ceketimizin düğmelerini iliklediğimiz doktorları…

Utanmadan…

Dövmeye başladık…

***

Yazıya neden böyle girdim; anlatacağım…

Önce bu başarı öyküsünün yıldızını tanıyalım…

***

'Urfalıyım ezelden…' gibi…

'Şanlı' bir kente yakılmış, modası asla geçmeyen o türküyle büyüdü…

Hele, hele…

Komşu vilayetin unvanı 'Gazi' olunca…

Doktorluk diploması Antep'ten geldi…

Mükemmeliyetçi bir 'insanlık ustası' namzedi olarak…

Hayata ve insana 'kanat' çırpmaya başladı…

Çok çalıştı, az uyudu…

Sağlığına kavuşturduğu insanın kalbine dokunmayı…

Hayatının prensibi yaptı!

(Hoş, kaçımız bunu becerebiliyor şu yaşlı dünyada?)

İzmir'e isteyerek geldi…

Doçentlik unvanı ise Ankara'dan…

An itibarıyla…

Buca Seyfi Demirsoy Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi…

Aynı zamanda…

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Neonatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi…

Yani…

Bir insan yavrusu (çocuk) hekimi…

Peki, kimdir o?

Doç. Dr. M. Yekta ÖNCEL…

Özetle…

Başta Buca olmak üzere İzmir'in kalbini fetheden başhekim!

***

En önemli özelliği 'Empati Uzmanı' oluşu…

Tıp Dünyası'nda…

Ha'ni derler ya, 'Hasta ile hasta olmayı' becermek kıymetlidir…

Yekta Başhekim'in…

En temel özelliği bu…

Hastayı dinliyor, kendini onun yerine koyuyor…

Meslektaşlarına da bunu tavsiye ediyor…

***

Büyük İzmir Depremi'nde

Bir gecede

400 yataklı Buca Seyfi Demirsoy Hastanesi ana binasının…

Tereyağından kıl çeker gibi…

Bir gecede tahliye edilmesini sağladı; kimsenin burnu kanamadı…

***

Seyfi Demirsoy'da şifa bulan bir hasta…

O başhekim için…

Sosyal medyada duygu yüklü tek cümle ile özet yapmış:

'Gözlerinde hep bir ışık, adeta mucize taşır gibi…'

Yeter zaten o nokta atışı…

Bu davranış biçimi…

Herkese şunu dedirtiyor:

'Demek ki, kalbinin sesiyle hala yaşamını biçimlendirenler varmış!'

***

Dört yıl önce İzmir'e yerleşen Doç. Dr. M. Yekta Öncel

Personelin çocuklarına kreş açtı…

Hastane girişinden itibaren sigarayı yasakladı…

Teşhis ve tedavi süreçlerini kısaltmak için yeni üniteleri devreye soktu…

Bebekler için 'Yeni Doğan Takvimi Projesi'ni hayata geçirdi…

Sırasız 'Kan Alma Sistemi'ni kurdu…

Organ bağışı konusunda Bucalılar'ı bıkmadan bilgilendiriyor…

Buca Seyfi Demirsoy'da doğan her bebek için bir ağaç diktiriyor…

Kız çocukları ille de eğitim görsün diye TOÇEV'e katıldı…

Uluslararası seminer ve sempozyumlarda…

Buca'sız konuşması yok…

Alın size, bir 'ilk' daha…

Adını Buca'dan alan 'Forbes' diye bilimsel dergi çıkarıyor…

Günlük hayatta…

En çok kullandığı cümleyi öğrendim hastalarından…

Az buçuk da olsa şaşırırsınız:

'Size nasıl yardımcı olabilirim?'

***

Son büyük başarıdan söz etmezsek, eksikli kalırız…

Türk bilim insanları Koronavirüse yakalanan hamilelerle bir çalışma yaptı ve bu çalışma Avrupa'nın en önemli pediatri dergisinde yayınlandı… Makalenin sonuçları çarpıcı… Virüse yakalanan 125 hamileden maalesef altısı hayatını kaybetti… Bebeklerden beşi kurtarıldı… Doç. Dr. M. Yekta Öncel, işte bu çalışmanın içinde yer alan hekimlerden biriydi…

***

Bitiriyoruz…

Dileğimiz; hekimlere, sağlıkçılara saldırıların son bulması…

Bunu becerebilirsek…

Can'a can katmak için…

Gerekirse canını feda edenleri…

Hayatta aklımızdan çıkarmayalım…

Türkiye'nin Batı'ya açılan kapısı İzmir'in…

Tıp alanında…

En büyük başarıların başkenti olması en büyük dileğimiz…

İyi ki…

Yekta Öncel gibi hocalar, bu kadim kente gönül bağlıyor…

Nokta…

Sonsöz: Gerçek doktor, her hasta ile yaşayıp, ölendir! / Stefan Zweig – Yazar, Gazeteci…'