Bugün Pazar...

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...

Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...

Ulu Önder…

Kısacık yaşamında…

Neden İzmir'i çok sevdiğini…

Birbirinden özel beş örneği okurken…

Daha derinden hissedeceksiniz…

O anılarla ilgili…

Son derece değerli özgün notları bugünlere taşıyan…

'Atatürk ve Unutulmaz Anıları' ile…

'Atatürk'ün İzmir Günleri' başlıklı kitabın yazarları…

Ahmet Gürel ve Bülent Türker'i…

Saygıyla anıyoruz…

***

Aslında…

Ulu Önder'in İzmir anıları ciltlere sığmaz…

Bazıları güneş ışığına çıkmamış olsa da…

Her biri 'Hayatın İçinden' bu anılardan bazıları o kadar anlamlı ki…

Belki, bazılarını ilk kez okuyacaksınız…

Ancak…

'Hayat Dersi'nden farksız bu anıları çok beğeneceksiniz…

***

'KRAL KONSTANTİN NİYE

BU ŞEHRİ ALMAK İSTEMİŞ Kİ?'

İzmir'e girdikten sonra üzerinde sivil elbise, bir kaç arkadaşıyla Kramer Palas Oteli'ne gelir Atatürk… Rum garson: 'Emriniz paşam?' diye sorar… Gazi, garsona: 'Kral Kostantin İzmir'e geldiği zaman buraya oturup bir kadeh rakı içti mi?' diye karşılık verir... 'Hayır Paşa efendimiz...' Gazi Paşa, dayanamaz; 'Yazık' der ve ekler: 'Öyleyse neden İzmir'i almak istemiş?' Bu minik anıyı, minik bir ilaveyle tamamlayalım: Atatürk Kramer'de oturup, grubu seyrederek rakısını yudumlarken, şunları söylediğini unutmayalım:

'İzmir'in Kordon boyunda güneşin batışını seyrederken bir bardak içki içmek, dünyanın en mutlu olaylarından biridir…'

***

'BU ÇOCUKLAR İŞTE BENİM

NESLİM…' DİYEREK AĞLAMIŞTI…

88 yıl önce… Bir bahar akşamı (12 Nisan 1934 / Saat 19.00)… Atatürk, o gece İzmir Palas salonlarında Hakimiyet-i Milliye Okulu çocuklarının yararına verilen baloya katılıyor… Ali adındaki öğrenci ortaya çıkıyor ama heyecandan konuşamıyor... Sonra birdenbire coşuyor küçük Ali… Adeta kendinden geçiyor… Kollarını açarak Gazi Paşa'ya sesleniyor: 'Senin ismini andıkça, senin resmine baktıkça, seni karşımda görünce kanım kaynıyor Atam… Seni doya doya öpmek istiyorum…' Atatürk de kollarını açıyor, 'Öyleyse gel...' diyor… Küçük Ali, Atası'na sarılır da diğer çocuklar durur mu? 'Biz de, biz de...' diye bağırarak koşarlar. Öperler, öperler... Vali Kazım Dirik, paşalar, yaverler, herkes sevinçten ağlamaya başlar… Bir avuç İzmirli yavrunun içten gelen coşku dalgası, Atatürk'ü heyecanlandırmıştı… Gözlerine dolan yaşları zapt etmek için dudaklarını ısırır Atatürk… Sonra heyecandan titreyen sesle yanındakilere dönerek şöyle der:

'İşte benim neslim bunlar... Bunlarla biz akranız (yaşıtız)…'

***

KÖYLÜ'DEN ATA'YA: 'BENİ BU

KADAR MI KÜÇÜK GÖRDÜN?'

Atatürk bir gün (12 Ekim 1925) İzmir'den Nif'e (Kemalpaşa) gidelim buyurdu… Giderken yolu şaşırdı şoför, bir tereddüt geçirdi… Orada bir ihtiyar, çift sürüyordu... Atatürk, 'Şu köylüye sor yolu…' dedi… İhtiyara işaret ettiler geldi… Gözünü Atatürk'e dikti… Bir şey söylemeden gözünün içine bakarak duruyordu… Atatürk, 'Ne bakıyorsun baba gözüme?' dedi… O da, 'Sen Gazi paşamız olmayasın?' karşılığını verdi… Atatürk de, 'Evet, ben Gazi Paşayım…' dedi… İzmirli çiftçi, 'Dur, evvela ben senin ayağını öpeceğim…' demez mi? Açık arabanın hemen kapısını açtı, yığıldı ayağını da öptü elini de Atatürk'ün… Mustafa Kemal, 'Sağ ol baba, biz yolumuzu şaşırdık' dedi… Anlattı yolu köylü... Atatürk Salih Bey'e (Bozok) 'Babaya bir şey ver de çocuklarına bir hediye alsın…' dedi… Salih Bey çıkardı 200 lira uzattı… Salih Bey'in eline vurdu köylü… Atatürk'e dönerek, 'Paşam bu ne, sen bize vatanımızı, ırzımızı, namusumuzu, dinimizi, bütün varlığımızı hediye etmiş adamsın bir de üstüne para veriyorsun… Beni bu kadar küçük mü gördün sen?' dedi… Adam öyle bir heyecanla konuştu ki, Atatürk çok tesir altında kaldı… Gözleri nemlenmişti… 'Çocukların var mı?' diye sordu… İki tane karşılığını alınca, yaverine döndü, 'Salih adresini al babanın, çocuklarını Ankara'ya götürüp orada okutalım', köylüye de, 'Çocuklarını ben okutacağım…' dedi… Yaşlı adam, 'Allah ömür versin' derken, yine sarıldı ayaklarına, kaldırdılar elini öptü, oradan ayrıldı…'

***

O'NU İZMİR'DE HAMALLAR

BİLE ŞAPKAYLA KARŞILADI…

Yazar Falih Rıfkı Atay, İzmir gibi aydın çevreler varken ilk şapkayı niçin Kastamonu'da giydiğini Mustafa Kemal'e sorar… Ulu Önder'in cevabı, ders gibiydi… Şöyle dedi:

'İzmir halkı beni birçok defa gördü… Eğer orada şapka giysem bana değil, şapkama bakarlardı… Beni ilk defa görenler ise şapkamla olduğu gibi kabul ettiler…'

Şapka devrimi yıllarında 11-16 Ekim 1925'de Atatürk Karşıyaka'ya vapurdan başında hasır bir şapkayla çıkmış; İzmirliler de kendisini başlarında şapka ile karşılamıştı… Halk şapka namına ne varsa başına geçirmişti… Silindir şapkalı hamallara bile rastlanmıştı…

***

'BİRAZ DAHA KAZARSANIZ

TÜRK'ÜN ÇARIĞI ÇIKAR…'

Atatürk 13 Nisan 1934'te Bergama'ya gelir… Antik yerler ve Asklepion gezilir, Osman Beyatlı ve Alman arkeologlar açıklama yaparlar… Eski uygarlıklar üzerine hayranlık derecesine varan anlatımlar yapıldıkça Atatürk sıkılmaya başlar ve 'Biraz daha kazarsanız Türk'ün çarığı çıkar…' diyerek yabancı hayranlığı yerine Türk kültürüne ağırlık vermek gerektiğini çok güzel bir biçimde dile getirir…

***

'AÇIN PERDELERİ…

MİLLET NE VARSA GÖRSÜN…'

1926'da İzmir'de Naim Palas'ın alt kat taşlığında kurulan kalabalık sofrada, perdeler kapatılınca, 'Açın! Kapıları ardına kadar açın. Ne varsa millet görsün ve bilsin ki biz işte böyle yemek yiyoruz, böyle içki içiyoruz... Merak ederler önce birikir, bakarlar, sonra görürler anlarlar ve kendi işlerine giderler' demişti… Gerçekten de söylediği gibi çıktı… İzmirliler önce uzanıp baktılar sonra çekilip gittiler… Atatürk, hayatını perdelemeye hiçbir zaman ihtiyaç duymadı…

***

Bitiriyoruz…

İzmir'in Atatürk Aşkı…

Başka aşklara benzemiyor…

Aslında aşklar karşılıklı…

Yıllara dayanan iki temiz örnekle hatırlatma yapalım…

İzmir'in aile şirketi bazı restoranlarında…
Hala…

Mutlaka bir 'Atatürk Masası' ya da 'Atatürk Köşesi' vardır…

Masanın üstündeki kartta şöyle yazar:

'Bu masa sonsuza kadar Atatürk'e rezerve edilmiştir…'

Ve, minik hatırlatma…

Özellikle…

Cumhuriyet Bayramı'nda İzmirlilerin astığı bayrağa dikkat edin…

Mutlaka…

Atatürk'ün kalpaklı fotoğrafı vardır o ay-yıldızlı bayrakta…

İzmir…

Bir asırdan fazladır 'Atatürk Aşkı' ile yaşıyor…

Anacığının kabri bile İzmir'de…

Bir kent…

Kurtarıcısı tarafından ancak bu kadar sevilir!

Nokta…

Sonsöz: 'Ben bütün İzmir'i ve bütün İzmirlileri severim… Güzel İzmir'in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden eminim… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…