Ozan EKİZ / EGEDESONSÖZ – İzmir Ticaret Borsası (İTB) Ekim Ayı Olağan Meclis Toplantısı, İzmir Ticaret Odası (İZTO) Meclis Toplantı Salonu'nda gerçekleştirildi. Meclisi, İTB Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer yönetti.

Meclis açılış konuşmasını yapan Tuncer, ülkedeki güncel gelişmeler hakkında görüşlerini aktararak, 'Konuşmama başlamadan önce, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii - TUSAŞ'a yapılan hain terör saldırısında şehit olan vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum, milletimizin başı sağolsun. Ülkemizin kalkınma ve büyüme yoluna engel olmak için ortaya çıkan her türlü şiddet ve terör eylemini kınıyorum. Ayrıca, 2024 yılı Nobel Ekonomi Ödülü'ne layık görülen Türk profesör Dr. Daron Acemoğlu'nu tebrik ediyor, kurumların oluşumu ve refaha etkilerine ilişkin çalışmalarının başarılara vesile olmasını temenni ediyorum' dedi.

ABD SEÇİMLERİ TÜRKİYE'Yİ NASIL ETKİLEYECEK?
Tuncer, ABD'de 5 Kasım'da yapılacak olan seçimlerin sonuçlarına göre Türkiye ekonomisine sebep olabilecek ekonomik değerlendirmelerde bulanarak, 'Bu ayki konuşmamda dünya gündeminde yaşanan gelişmelere kısaca yer vermek istiyorum. Bildiğiniz gibi 5 Kasım'da ekonomi devi olan Amerika Birleşik Devletleri'nde başkanlık seçimi gerçekleşecek. ABD seçimleri Türkiye ekonomisi için doğrudan etkiler barındırmasa da dış ticaret, savunma iş birliği ve finansman konularında dolaylı etkiler yaratması bekleniyor. Bunu biraz açacak olursam; Kamala Harris'in başkanlığı kazanması halinde ABD'nin ticaret politikalarının biden yönetiminde olduğu gibi devam edeceği bekleniyor. Bu durumda Çin'e yönelik sert politikalarda süreklilik olabilir. Bu da Türkiye'nin Çin ve ABD arasındaki ilişkilerde yeni politikalar geliştirmek zorunda kalabileceği ihtimalini doğuruyor. Öte yandan, Donald Trump'ın kazanması halinde NATO ülkeleri üzerindeki savunma harcamaları baskısının artabileceği tahmin ediliyor. Ayrıca, ABD seçimleri sonucunda dolar kurunda olası dalgalanmalar ve bu etkiyle Türkiye'nin dış borç yükünde değişmeler de yaşanabilir. Seçim sonrası ABD Merkez Bankası'nın faiz politikalarında yapabileceği olası değişiklikler, Türkiye gibi gelişen piyasalar için finansman maliyetlerinde değişiklikler yaratabilir. Söz konusu tüm olasılıklara hazırlıklı olmak ve yeni dünya düzenine uyum sağlamak zorundayız' ifadelerini kullandı.

'DÜNYA TİCARET HACMİNDEKİ ÜLKEMİZİN PAYI YÜZDE 1'
Küresel ekonomik ölçütlere ve bu ölçütlerin ülke ekonomisine dair değerlendirmelerde bulunan Tuncer, 'Küresel ekonomiye etki eden ve 2020 yılıyla başlayan pandemi, devam eden savaşlar, ülkeler arası gerginlikler, jeopolitik riskler, tedarik zinciri kesintileri, iklim krizi, afetler ve ülke içindeki ekonomik belirsizlikler global ekonomide daralmaya sebep oldu. Bu süreci yönetmek ve ekonomideki durgunluğu hafifletmek için ülkeler öncelikle geniş çaplı parasal genişleme politikaları uyguladı, ardından yükselen enflasyonu düşürmek için de faiz oranlarını yükseltti. Kısacası, son 4-5 yıldır tüm dünyada makro ekonomik verilerde dengeler bozuldu. Doğal olarak bu durum uluslararası ticaretin daha riskli hale gelmesine neden oldu. Bizim gibi gelişmekte olan ekonomiler söz konusu risklerden en fazla etkilenen ülkeler olmaktadır. Bunu daha önceki global krizlerde yeterince deneyimledik. 2008 küresel finans krizinde işsizlik ve covid-19 pandemi krizinde likitide ve tedarik zinciri aksamalarını hep birlikte gördük. Artık, sürdürülebilir ekonomik modellere ihtiyacımız olduğunu biliyoruz ve bu yönde çalışıyoruz. Türkiye olarak arzu ettiğimiz ekonomik gelişmeyi sağlayabilmek için, küresel pazardaki alanımızı büyütmeli ve dış ticaretimizi ama özellikle ihracatımızı artırmalıyız. Bakınız…1950'den günümüze yüzde 4500 kat büyüyen ve bugün 31 trilyon dolar civarında olan dünya ticaret hacminden, ülkemizin aldığı pay sadece yüzde 1 seviyelerinde. Doğru ve uzun vadeli planlanmış dış ticaret politikalarıyla bu oranı arttırabilir ve ekonomik potansiyelimizi ortaya çıkarabiliriz' diye konuştu.

UÇAK: YÜKSEK ENFLASYON TRAVMASINI ÜZERİMİZDEN ATMAMIZ KOLAY GÖRÜNMÜYOR
Tuncer'in konuşmasının ardından İTB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Uçak, sözlerine ülkedeki ekonomik durumdan bahsederek, 'Ekonomimiz son birkaç yılda ne yazık ki büyük tahribata uğradı. Geçen yıl atılmaya başlanan rasyonel adımların nihayet çalışmaya başladığını, enflasyondaki gerileme ve cari açıktaki azalma başta olmak üzere, önemli göstergelerde izliyoruz. Ancak, ihmal edilmiş tehditleri temsil eden 'gri gergedan metaforu' misali hayatımıza yeniden giren yüksek enflasyonun yarattığı derin travmanın etkilerini daha uzun süre üzerimizden atmamız kolay görünmüyor. Ekonominin tüm aktörlerinde büyük bir stres var ve bu stres, fiyatlama alışkanlığından yatırım iştahına kadar her şeyi negatif etkiliyor. Bu nedenle ekonomide günlük telaşın ötesine geçip üretim hayatımızı yüksek katma değer, ileri teknoloji ve sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde radikal bir dönüşümden geçirmemiz şart. Türkiye için tarladan sanayiye her alanda kalıcı bir iyileşmenin yolunun, ancak böyle bir değişimden geçtiğini asla aklımızdan çıkarmamalıyız' yorumlarında bulundu.

'CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA TARIM EKONOMİSİ SANAYİ HAMLELERİNE ÖN AÇTI'
Uçak, cumhuriyetin ilk yıllarında tarımsal ekonominin önemine değinerek, 'Cumhuriyetimizin 101. kuruluş yıl dönümünü her zamanki coşku ile kutladık. Cumhuriyet, bizim için sadece bir yönetim şekli değil, aynı zamanda tarihimizin en kapsamlı çağdaşlaşma hamlesi, toplumsal ve siyasal değişim projesidir. 101 yıl önce ihracatımızın yüzde 80'ini tarım ürünlerinden oluşuyordu. Buradan sağlanan gelirle de art arda önemli sanayi hamleleri gerçekleştirildi. Bu ülke tarım ile ayağa kalktı; tarım ile yükseldi ve gelecekte de tarımla fark yaratacak; bundan eminim. Yeter ki doğru adımları atalım ve tarımı yeniden ülkemizin lokomotif sektörü yapalım. Bu vesile ile Türk tarımının babası, istiklal mücadelemizin büyük önderi, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşları başta olmak üzere bütün şehit ve gazilerimizi saygı, şükran ve rahmetle anıyor; Cumhuriyet Bayramı'mızı bir kez daha kutluyorum' ifadeleriyle cumhuriyetin 101. yılını kutladı.

'İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİLERİNİ TARIMDA HİSSEDİYORUZ'
Uçak, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2024 yılı bitkisel üretim tahminlerini yorumlayarak, 'Türkiye İstatistik Kurumu 2024 yılı bitkisel üretim ikinci tahminlerini geçtiğimiz günlerde yayınladı. Buna göre yem bitkileri hariç tarla ürünleri olan tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerin üretiminin 2023 yılına göre yüzde 5,2 azalacağı; sebzelerde yüzde 6, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde yüzde 3,5 oranında artış olacağı tahmin edildi. Son 5-10 yılda olduğu gibi, bu yılda iklim değişikliğinin etkilerini tarımda çok net hissettik. Birçok bölgemizdeki yetersiz yağışlar veya don ve dolu gibi hava olayları verim ve kaliteyi olumsuz etkiledi. Örnek vermek gerekirse tahıl üretimi kuraklıktan çok etkilendi' ifadeleriyle iklim değişikliğine değindi.

'İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ SOFRALIK ZEYTİN VE PAMUKTA DA HİSSEDİYORUZ'
Azalan yağışların ve iklim değişikliğinin Ege Bölgesi'nin önemli üretimleri olan zeytin, pamukta hissedildiğine değinen Uçak, 'Zeytin üretiminde rekor bir yıl yaşasak da yetersiz yağışların sofralığa ayrılacak zeytin miktarını düşürdüğünü söyleyebiliriz. Bölgemizin önemli ürünlerinden çekirdeksiz üzümde son iki yıldır uzun yıllar ortalamasının çok altında bir üretimle karşı karşıyayız. Bu durumda iklim şartlarının önemli etkisi olduğunu biliyoruz. Kuraklığın etkisini bir diğer ürünümüz pamukta da hissettik. Borsamız koordinasyonunda gerçekleştirilen Ege Bölgesi 2024 yılı pamuk rekolte tahmin çalışmasının sonuçlarını geçtiğimiz günlerde açıkladık. Buna göre pamuk ekim alanlarının yüzde 10 artarak 115 bin hektar, ortalama kütlü verimin yüzde 5 düşüşle dekara 420 kilogram, kütlü üretimin ise yüzde 5 artışla 484 bin ton olmasını tahmin ediyoruz' dedi.

'AYDIN'DAKİ PAMUKTA SULAMA İMKANSIZLIKLARI YAŞANIYOR'
Pamuk üretiminin etkili olduğu Aydın'ın Söke ilçesindeki sulama imkansızlıklarına değinen Uçak, 'Çırçır randımanının yüzde 39 olacağı öngörüsü ile de mahlıç pamuk üretiminin geçen yılın biraz üzerinde gerçekleşerek 188 bin ton olmasını öngörüyoruz. Özellikle üretimin yoğun yapıldığı Söke ilçesinde sulama imkanlarının yetersizliği nedeniyle, Aydın genelindeki verim düşüklüğü diğer illere göre daha yüksek oldu. İklim değişikliği küresel bir sorun ve ülke olarak sadece bizim üstesinden gelebileceğimiz bir durum değil. Bu nedenle, iklim değişikliği ile mücadele yanında olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik çalışmalar yaparak 'uyum' sağlamaya çalışmak da bir o kadar önemli. Kıt su kaynaklarının daha verimli kullanılması, toprak kalitesini artırıcı onarıcı tarım faaliyetleri, susuzluğa ve sıcaklığa dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi ve belki de en önemlisi israfının önlenmesi, iklim değişikliğine uyumda öne çıkan tarımsal önlemler. Bunları yaparken de teknolojiyi etkin bir şekilde kullanmamız gerektiğini düşünüyorum' dedi.

Mandalina üreticiyi güldürdü! Mandalina üreticiyi güldürdü!

'ÜRETİCİ FİYATLARDAN MEMNUNİYETSİZ'
Üreticilerin fiyat artışındaki memnuniyetsizliklerini dile getiren Uçak, 'Tarımsal üretimde olduğu kadar, ürün piyasalarında da önemli sorunlarla karşı karşıyayız. Üreticilerimizin birçoğu fiyatlardan, dolayısıyla kazançlarından memnun değil. Bu duruma birkaç üründe örnek vermek istiyorum. Bölgemizin önemli ürünlerinden olan sanayi tipi domatesin geçen sezonki ortalama kilogram fiyatı 2,9 lirayken, bu sezon çok küçük bir artışla 3 lira olarak gerçekleşti. Geçtiğimiz yıl Ekim ayında ortalama 12,1 lira olan sütün kilosu bu yıl sadece yüzde 16 artış ile ortalama 14,3 olarak işlem görüyor. 2023 yılı Temmuz ayında Borsamızda ortalama 8,2 lira olan TMO'nun müstahsilden buğday alım fiyatı bu yıl aynı ayda sadece yüzde 8 artış ile ortalama 8,8 lira olarak gerçekleşti. Fiyatlardaki memnuniyetsizliğinin temel sebebi üretim maliyetlerinin yüksek olması, hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısı' diye konuştu.

'ENFLASYON RAKAMLARINA BAKINCA ÜRETİCİ PAMUKTAN VAZGEÇEBİLİR'
Tüketici Fiyat Endeksi rakamlarına değinen Uçak, 'Eylül ayı itibariyle Tüketici Fiyat Endeksinin yıllık yüzde 50, tarımsal girdi fiyat endeksinin ise Temmuz ayında yıllık yüzde 42 olduğunu düşündüğümüzde üreticimize hak vermemek elde değil. Kendi işim olan pamukta da fiyatlar üreticimizi memnun etmedi. Geçtiğimiz sezona ortalama 18,7 liradan başlayan çiğitli pamuk fiyatları bu sezona ortalama 23,5 liradan başladı. Artış oranı yüzde 25 olmakla birlikte son iki yıldır fiyatların üretim maliyetinin altında kalması ve az önce bahsettiğim enflasyon oranları göz önüne alındığında, üreticimizin pamuk üretiminde vazgeçebileceği endişesini beraberinde getiriyor' dedi.

'ÇİFTÇİMİZE POZİTİF AYRIMCILIK YAPILMALI'
Tarımsal üretimin pozitif yönde ve istikrarlı bir şekilde devam etmesi için çiftçilere pozitif ayrımcılık yapılması gerektiğini belirten Uçak, 'Üreticilerimiz tarımsal üretimden para kazanmalı, geçimini devam ettirebilmeli ki üretime devam etsin. Ekilmeyen tarım arazilerimizin artması, köylerimizin boşalması, ortalama çiftçi yaşının yükselmesi, gençlerin bu sektörde gelecek görmemesi tarımdaki kazançların istikrarsız olmasından kaynaklanıyor. Tarım ve gıdayı stratejik bir sektör olarak tanımlıyorsak, üreticiyi tatmin edecek gelir seviyesinin oluşmasını da sağlamak durumundayız. Ekonomide sıkıntılı bir dönemden geçtiğimizin, kaynaklarımızın yetersiz olduğunun farkındayız ama gıda güvencesini temin etmek için çiftçimize pozitif ayırımcılık yapmak durumunda olduğumuzu düşünüyorum. Bu anlamda desteklemeler büyük öneme sahip' çağrısında bulundu.

'VERİLEN DESTEKLERİN MİKTARI KADAR ZAMANI DA ÖNEMLİ'
Son olarak çiftçilere verilen tarımsal destek rakamlarına değinen Uçak, şu ifadeleri kullandı:

2024 yılı için Merkezi Yönetim Bütçesinden tarımsal desteklemeler için yaklaşık 91 milyar lira pay ayrılmıştı. Mecliste görüşmelerine başlanan 2025 yılı bütçesinde ise desteklemeler için yüzde 48'lik artışla 135 milyar lira ayrıldığını görüyoruz. 2025 yılı sonu itibariyle hedeflenen enflasyon oranının Orta Vadeli Programa göre yüzde 17,5, piyasa beklenti anketlerine göre yüzde 25-30 aralığında olduğunu düşünürsek destekleme bütçesinde önemli bir artış öngörüldüğünü söyleyebiliriz. Ancak toplam bütçe kadar ürünler bazında verilecek destek, hatta bu desteğin ödeme zamanı da çok önemli. Örneğin pamukta son üç sezondur kilo başına 1,6 lira olarak verilen prim miktarı özellikle bu sezon için üreticimizin beklentisinin çok altında kaldı. Gelecek yıl pamuk primi ne kadar olacak? Gerçekten üretimi ve üreticiyi teşvik edecek bir destekleme yapabilecek miyiz? İlk defa uygulanacak yeni bitkisel üretim destekleme modeli ile tüm bunları 2025 yılında görmüş olacağız.