Avustralya işçi sınıfı yaktı önce ateşi.
Yıllarca susmuşlardı.
Ücretleri düşük, karınları açtı.
Haftada altı gün, günde on iki saat hiç durmadan çalışmak bellerini bükmüştü.
'Haftada altı gün neyse hiç olmazsa günde sekiz saat çalışalım' diyorlardı taleplerinde.
Sorunlar her yerde aynı olunca isyan ateşi Avrupa ve Amerika' yı da sardı peşinden.
1874 yılının 13 Ocak günü işçinin binlercesi bir araya gelerek ayağa kalktılar.
Sermayenin bekçisi Amerikan polisi öfkeyle saldırdı.
Eylem bastırıldı, yüzlerce işçi yaralandı ve onlarcası tutuklandı.
Bir kez ateş yakılmıştı, isyan ateşi her yandan körüklenecekti kuşkusuz.
Kısa bir süre sonra Pensilvanya'da kömür işçileri de harekete geçti.
Polis yine saldırdı, direniş kanlı bir biçimde kırıldı.
10 işçi lideri asıldı sorgusuz sualsiz idama gönderildi, 14'ü zindanlara atıldı.
Üç yıl sonra tekrar eylemler arttıkça ölümlerde bir birini izledi.
İşçilerin en militanları demiryolu işçileri 12 ölü vermişti ve ezilmişti eylemler.
Ertesi yıl 1 Mayıs 1886 günü Amerikan işçileri genel greve başladı.
80 bin işçi sekiz saatlik işgünü için direnişe geçti.
3 Mayıs'ta Chicago'da direnişçi işçilerin üzerine ateş açıldı.
İşçiler yılmadılar, korkmadılar, ertesi gün yeniden alanlara çıktılar.
Miting sona ererken kalabalığın arasına karışmış bir provokatör elindeki bombayı fırlattı.
Ardından polisler kalabalığın üzerine ateş etmeye başladı.
Meydan kana bulanmıştı. Panik ölü ve yaralı sayısını daha da artırdı.
Açılan soruşturma sonunda katiller değil, dört işçi önderi idam edildi.
1888 yılının Aralık ayında Amerikan İşçi Federasyonu 8 saatlik işgünü elde edilinceye kadar, her yıl 1 Mayıs'ta meydanlarda toplanacağı kararı aldığını tüm dünyaya ilan etti.
Fransız ve Belçika İşçi Sendikaları Konfederasyon'ları da sekiz saatlik işgünü için mücadele etmeye kararlı olduklarını duyurdular.
1 Mayıs artık mücadele günü olarak benimsenmeye başlanmıştı.
Dünya işçi sınıfı örgütleri 14-21 Temmuz 1889'da Paris'te bir kongre toplayarak 2. Enternasyonal'in kuruluşunu gerçekleştirdiler.
2. Enternasyonal katılımcıların coşkulu alkışlarıyla 1 Mayıs'ı İŞÇİ SINIFININ ULUSLAR ARASI BİRLİK ve DAYANIŞMA GÜNÜ olarak ilan ederek tarihin sayfalarına taşıdı.
1890 yılından sonra 1 Mayıs'lar bütün ülkelerde uluslararası işçi bayramı olarak kutlanmaya başlandı.
Bir çok ülkede 1 Mayıs tatil günü ilan edildi.
1919 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) kuruluş kongresi yapıldı ve 8 saatlik işgünü karara bağlandı.
Bugün dünyanın tamamına yakınında 1 Mayıs'lar artan bir coşku ve heyecan ile kutlanıyor.
Ve yine bugün o ülkelerde 1 Mayıs yasal olarak 'İşçi Bayramı'dır ve genel tatildir.
Tüm dünyada bu gelişmeler yaşanırken Osmanlı'da 1 Mayıs kutlamaları ilk kez 1906 yılında yapıldı.
II. Meşrutiyet'in ilanından bir yıl sonra, 1909'da Üsküp'te Bulgar, Sırp ve Türk işçileri 1 Mayıs'ı el ele kutladılar.
1910'da Selanik ve birkaç Rumeli şehri, 1911'de ise, Üsküp, Selanik, İstanbul, Edirne ve Trakya şehirleri işçileri bu coşkuya katıldılar.
1925 yılında çıkarılan bir yasa ile 1 Mayıs Bahar bayramı olarak ilan edildi.
Ancak işçiler tüm baskılara rağmen 1 Mayıs'ı kendi bayramları olarak kutlamaya devam ettiler.
1960'lı yıllardan itibaren işçi sınıfının tüm bölünmüşlüğüne rağmen kutlamalar coşkuyla devam etti.
Her yıl 1 Mayıs'ta başta işçi sınıfı olmak üzere her kesimden yüz binlerce insan meydanları dolduruyor, isyan ateşini körüklüyordu.
1970'li yıllarda bu coşku büyüdükçe büyüdü.
Artık 1 Mayıs ülkenin her yerinde köylerde, şehirlerde, fabrikalarda, hapishanelerde, meydanlarda daha da kitlesel kutlanıyor, buna karşılık egemen güçlerin öfke ve kini artıkça artıyordu.
1976 yılına gelindiğinde 1 Mayıs milyonlarca kişinin katılımıyla kutlanıyor, emekçi sınıflar ve onların müttefikleri 77 1 Mayıs'ına daha bir kararlılıkla hazırlanıyorlardı.
1977 yılı Mayıs ayı yaklaştığında tüm gözler mücadele alanlarında, özellikle Taksim Meydanı'ndaydı.
O yıllarda büyük oranda TKP etkinliği altında olan DİSK Taksim Meydanı'nda yapacağı miting için hazırlıklar yapıyordu.
Günler öncesinden gerici basın boş durmuyor kışkırtıcı yayınlarına hızla devam ediyordu.
'Sol 1Mayıs'ta Halkı Galeyana Getirmek İstiyor', 'Arabalar tahrip edilecek, inşallah aldanırız ama, kanlar akacak', ' Çeşitli solcu gruplar arasında slogan kavgasıdır bu', 'DİSK ve Maocu Gruplar arasında çatışma bekleniyor!' manşetleri sayfaları dolduruyordu.
Provokasyon daha mitingin afişleri asılırken başladı.
18 Nisan gecesi Kocamustafapaşa'da öldürülen Sadık Canaslan adlı öğrencinin sol içi çatışmada vurulduğu söylentileri yayıldı.
28 Nisan sabahı ise İzmir'de yapılan afişlemede İdris Türkoğlu adlı bir devrimci öldürülürken ortam iyice gerildi.
Ve 1 Mayıs 1977 sabahı... Türkiye'nin her yanında işçiler, devrimci ve yurtseverler alanları doldurmuştu.
Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Mersin, Diyarbakır ve tüm illerde alanlar 1 Mayıs Marşı, Enternasyonel ve sloganlarla çınlamaktaydı.
İstanbul Taksim Meydanında 500 bin insan el ele omuz omuza halaya durmuştu.
Saatler 19.00'u gösterirken katılımın umulanın çok üstünde olması nedeniyle miting hala bitmemiş, Anadolu'dan gelen kortejler henüz alana girememişti.
DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler kürsüde konuşmasını tamamlamak üzereydi ki...
İlk silah sesi duyuldu ve çığlıklar.
Ardından alana hakim noktalardan yüz binlerin üzerine kurşun yağmaya başladı.
DİSK'in kürsü sorumlusu Sıtkı Coşkun meydanın etrafını sarmış emniyet güçlerine 'Sular İdaresi üzerinde ateş eden insanlar var. İhtar ediyoruz. Bunları etkisiz hale getirin, alın...' diye sesleniyordu.
İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan toplum polisi amirine 'Bu duvarın üzerinden ateş edildi bize. Bunlar polis midir, görevli midir?' sorusunu sorarken bir yandan da coplanıyordu.
Karanlık güçler çevre binalardan , Inter Continental Oteli'nden ölüm yağdırıyorlardı.
Panzerler kitleyi sıkıştırıyor ve insanları en dar yokuşa, Inter Continental Oteli ile Pamuk Eczanesi arasında kalan Kazancı Yokuşu'na doğru sıkıştırıyordu.
Çığlıklar bir birine karıştığında silahlar susup, panzerler kontak kapatmış meydan kan gölüne dönmüştü.
O gün Taksim Alanı'nda 126 kişi yaralanmış, 37 kişi acılar içersinde can vermişti.
Ölümlerin 28'i ezilmeler sonucuydu.
Kazancı Yokuşu'nda ezilmiş insan bedenleri üst üstte yığılmıştı.
Olayda 2000'e yakın mermi atıldığı saptanmış, buna karşın yalnızca 5 kişi kurşun yarası nedeniyle ölmüştü.
Ertesi gün basın beklendiği gibi sol içi çatışmayı öne çıkarıyor ve 'Maocu vatan hainleri işçi bayramını kana buladı' manşetleri atıyordu.
1 Mayıs 77 bir katliamla tarihe geçmişti artık.
8'i kadın tam 37 kişinin kanı Taksim Alanı'nı kızıla boyamıştı.
Amaç hasıl olmuş, yükselen kitle hareketi boğulmaya, devrimci gelişme önlenmeye çalışılmıştı.
O günden bu güne 1 Mayıs katliamının üzerindeki örtü tüm vaatlere rağmen kaldırılamadı.
Ölenlerin kanı yerde kalırken, katiller belki de ödüllendirildi.
Ancak işçi sınıfı ve yurtsever halkımız şehitlerini asla unutmadı ve sonsuza dekte unutmayacak...
İşte işçi sınıfının bayramlarını Taksim Meydanı'nda kutlama ısrarları bu acılardan geliyor.
Bırakın kutlasınlar bayramlarını, ansınlar şehitlerini.
SELAM OLSUN, SELAM OLSUN TÜRKİYE İŞÇİ SINIFINA.
BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN…