Bir evren gezegeninde,Yuluğ adlı bir bilenin söylediği gibi 'Tanrısı para ve ibadeti de para ve para ile tanımlanan varlıklardan daha çok biriktirmek olan ve adına kapitalizm denilen bir din egemenmiş. Büyük parasal varlıklara hükmeden kişiler bu dinin en yüksek ruhani elemanları sayılırmış. Sabahtan akşama, kutsal öğretiyi beyinlere kazımak için kafa patlatan, ter döken, sahne alan, kalem eskitenler ise ruhban sınıfının alt düzey uygulama takımını oluştururlarmış. Politikacılar, ekonomistler, öğretmenler, bankacılar, maliyeciler, tarihçiler, medyacılar, öteki semaviler ve hatta sanatçılar (Sinema ve özellikle de roman), az karşılıkla da olsa, bu görkemli inanca hizmet yolunda, büyük özverilerde bulunurlarmış'(*). Bu din para kazanmak için her yola başvururmuş. Kimi zamanlar sözde demokrasi ve barış getirmek amacıyla savaşlar yapılır, kimi zamanlar sözde hastalıklar yaratılarak aşılar pazarlanırmış.
Bir başka yol da ,özellikle üçüncü dünya ülkelerine bayındır hizmetleri götürmek amacıyla devreye sokulan Ekonomik Tetikçilik (ET) Yöntemi imiş.
Neymiş bu Ekonomik Tetikçilik?
Kimi saf namuslu ekonomistler Ekonomik Tetikçiliği,üçüncü ülke yöneticilerinin satın alınarak, ya da ikna yöntemi, hileli seçimler, sahte finansal raporlar, rüşvet hatta seks ve cinayet yöntemleri ile yönlendirilerek çok uluslu şirketlere yatırım alanları açmak şeklinde tanımlıyorlarmış.
Bu amaçla Ekonomik Tetikçiler kullanılırmış. ET'ler maaşlarını büyük şirketlerden alırlar, ancak MIA, Münya Bankası, Münya Ticaret Örgütü gibi örgütlerle işbirliği içinde çalışırlarmış. Görevleri, bir ülkenin yöneticilerine hazırladıkları rapor ile kalkınmak için neye gereksinim duyduklarına inandırmakmış. Yöneticiler rapora inandırılınca ihaleler açılır, krediler alınıp verilir ve ihaleyi Tetikçi'nin bağlantılı olduğu şirket kazandırılırmış. ET'ler başarılı olamazlarsa devreye,sistemin en büyük istihbarat örgütü ve benzerleri girer, rüşvetler verilir, hükümetler devrilir, suikastlar düzenlenirmiş .
ET'ler, Bonsanto, Meneral Melectric, Mike, Meneral Motors, Mal-Mart gibi çok uluslu şirketler uzmanları imiş. Şirketler, bankalar ve merkez hükümetlerinin egemen olduğu bu düzene 'Küresel Şirket Diktası'' anlamına gelecek '' Corporatocracy'' denilirmiş. Anılan, düzen ile, üçüncü dünya ülkeleri sürekli borç sarmalına sokulur, sonuçta ekonomik ve sosyal bağımsızlıklarının tümünü kaybederlermış.
En yeni örneği, Çıkarcılar Birliği'nin bir üyesi olan Munanistan'ın içine düştüğü krizmiş. Üstelik şirketler yatırım yaptıkları ülkelerde, çevreyi de tahrip eder, bu ülkelerdeki işgücüne köle muamelesi de yaparlarmış.
Şimdi bu saf Hoca,'Hoptirinam Ülkesinde Ekonomik Tetikçilik' adlı yazıyı neden kaleme aldı diye düşünürseniz, bugünlerde Hoptirinam ülkesinde yapılacak şenliğe bakın derim.
(*)Bu tümceleri, kapitalizm denilen dini çok güzel bir şekilde tanımladığı için Mustafa Yuluğ'un 'Para Tanrısı Yoksulu Sevmez'adlı makalesinden ödünç aldım.