'Homeros, İlyada ve Troya. Bu üç ikonik konunun birbirleriyle ilişkisi binlerce yıl geriye gitmektedir; ancak bu süreçte dünya kültür tarihi açısından bazı dönüm noktaları vardır ki; üzerine yüzlerce yıl binlerce kitap yazılmıştır: Homeros'un İlyada Destanı'nı yaklaşık 2700 yıl önce yazıya geçirmesi; antik dönemin en ünlü ismi Strabon'un eserlerinin ilk kez 1469 yılında Latinceye çevrilmesi ve İlyada Destanı'nın 1488 yılında ilk kez kitap olarak basılması. Böylece, özellikle Avrupa ülkelerinde Troya, Homeros ve İlyada'ya duyulan ilgi doruk noktasına ulaşmıştır. İşte bu kültürel anlamda çok derinlerinde gelen Troya kenti bulma ve o ölümsüz kentin havasını solumu pek çok seyyahın hayallerini süslemiştir. Aslında Troya kentinin, Troas bölgesinde olduğu hiçbir zaman unutulmasa da, kentin kesin lokalizasyonu 14. yüzyıldan sonra silikleşmeye başlamıştır.'

Troya Kazıları Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan, 'Bu kitabı neden yazdım?' başlığını açtığı giriş yazısına böyle başlıyor.

Hangi kitap mı? Konusunda benzersiz bir yayın: Prof. Dr. Aslan, son bin yılda seyyahların gözünden Çanakkale ve Troya'yı anlatan İngilizce çalışması A Journey to the Homeric Landscape Troy'u (Homeros'un Coğrafyasına Seyahat: Troya) yazdı ve bir Homeros Araştırmaları Enstitüsü (HAE) yayını olarak okurlarıyla buluştu.

Yalçın Balcı dostumuz on yıllar sonra İzmir'e bir döndü pir döndü. İzmir'de önemli bir eksiklik olan Homeros Araştırmaları Enstitüsü için son derece kıymetli bilim insanlarını ve İzmirle gurur duymaktan başka bir dertleri olmayan başta Filantrop Oğuz Aydemir olmak bizleri yani kent sevdalılarını bir araya getirdi. Yalçın olmasa bu enstitü zor kurulurdu.

HAE'nin ilk yayını olan bu kitabı Balcı şöyle anlatıyor: 'Seyahatnameler, yazıldıkları dönemdeki yerler için adeta bir kültür aynası işlevindedir. Zamanın ve mekanın canlı bir tasviri olmaları, yazıldıkları dönemin yapısını yansıtmaları, bize tarihe farklı bir açıdan bakma imkanı vermektedir. Seyyah yazıları ister uzun ister kısa olsun, antik Troya'dan günümüze kadar kent ve bölge hakkında yazılanlar, çizilenler, gözlemlenenler ve algılananlar önemli belgelerdir.

Bu kitap, Homeros'un destanlarında anlattığı ünlü Troya kentini bulmak ve araştırmak için yola çıkan seyyahların izlenimlerini tek bir cilde sığacak uzunlukta, doğru ve eksiksiz bir biçimde anlatma girişimidir.

Yazımında daha önce araştırmacıların kolaylıkla erişemeyeceği çok sayıda birincil kaynak materyalden yararlanılmıştır. Profesyonel bir akademisyenin mümkün olduğunca objektif ve adil olma yükümlülüğü dışında hiçbir bakış açısını yansıtmaz. Öğretim üyesinden, lise öğrencisine kadar herkes tarafından kolaylıkla okunabilecek bir referans kitabı olacak şekilde yazılmıştır.'

Enstitü 'benzersiz yayınlarını sürdürecek'. Çünkü Homeros Araştırmaları Enstitüsü (HAE); 11 Ekim 2021 tarihinde, Homeros üzerine yurtdışında yapılmış yayınların Türk diline kazandırılması, araştırma konuları ile ilgili kitaplar yapılması, konferans ve toplantılar düzenlenmesi, sergiler açılması ve doktora öğrencilerine ve sonrasında yapılacak akademik çalışmalara karşılıksız burs ve araştırma imkanları sağlanması, toplumsal hayata katkı ve bu doğrultuda kültür / sanat alanlarında faaliyetlerde bulunmak amacıyla kurulmuş bir sivil girişim.



HAE'nin bu alandaki faaliyetleri arasında inceleme ve araştırma yaptırmak, dünyadaki ve ülkemizdeki çeşitli müze, vakıf, dernek, enstitü, sergi merkezleri, araştırma merkezleri, kütüphaneler ve ilgili kamu ve özel kuruluşlarla işbirliği yapmak da yer alıyor. Biz kimleriz merak ediyorsanız: web'de http://www.homerinstitute.org/ taraması yapınız.

Pek yakında çok değerli bir kitabı daha burada tanıtacağım.

Şimdi Troy kitabından tadımlık bir okuma parçası sunuyorum:

Antik Dönemde Troas olarak bilinen Çanakkale bölgesini konu olarak ele alan en eski yazılı kaynak Homeros metinleridir.

İzmir (antik Smyrna) doğumlu Homeros'un günümüzden yaklaşık 2700 yıl önce yazıya geçirdiğine inanılan İlyada Destanı aynı zamanda, Kaz Dağlarından Marmara Denizi kıyısına kadar uzanan coğrafyayı da eşsiz bir şekilde anlatmaktadır.

Bu coğrafyayı ziyaret edip etmediği konusunda araştırmacılar hemfikir olmasalar da, Homeros'un anlatımlardaki, dağlar, nehirler, çiçekler ve hayvanlar gibi ayrıntılar, ozanımızın bu coğrafyayı avucunun içi gibi tanıdığını/bildiğini ortaya koymaktadır.

Homeros'tan sonra bölgeyle ilgili önemli yazılı kaynaklardan bir diğeri 'tarihin yaratıcısı' olarak kabul edilen Bodrumlu (Halikarnasos) Herodot'tur. Bu ünlü tarihçi de eserinde Troas Bölgesi'ndeki kentlerle ilgili verdiği bilgiler yanında, bölgenin neden ve hangi ünlü komutanlar tarafından ziyaret edildiği de öğrenilmektedir. Herodot Tarihinde özellikle Troas Bölgesi Troya mitolojisi ve Troya Savaşı destanı arka planıyla anlatılmaktadır.

Bu bağlamda Antik Troya ya da ikinci ismi ile İlion kenti, hem tarihsel hem de mitolojik anlamda bölgenin en önemli merkezi konumundadır.

Aslında İlion adıyla da bilinen Troya'nın, Antik Çağ'da Troya Savaşı'yla özdeşleştirilmesinin ne zaman başladığı kesin olarak bilinemiyor. Ancak en azından M.Ö. 5. yüzyıla kadar bu görüşün aktarıla geldiğini, Pers kralı Kserkses'in M.Ö. 480'de Batı'ya yaptığı seferi keserek Troya'ya yapmış olduğu geziden anlıyoruz. Kserkes Doğu topraklarından Batı topraklarına, yani Grek yurduna akın etmeden önce Troya'yı ziyaret eder ve o 'kutsal yerde' 1000 tane inek kurban eder.

Bu ziyaret bize Troya'nın konumuyla ilgili çok önemli bir konuya da işaret etmektedir: Troya, Avrupa ve Asya arasındaki en kolay geçiş noktasında bulunmakta ve bu nedenle de hem Batı'ya hem de Doğu'ya aitmiş gibi kabul edilebilmektedir. Yazılanlardan, Kserkses'in bu yere gösterdiği özenden, Troyalıları Asyalı, yani Doğulu olarak kabul ettiği sonucu çıkarılabilir.

***

İyi ki İzmir'in Homeros Araştırmaları Enstitüsü var.