İZMİR - Aktif olarak üretmeyi bıraktığı son 2 yıl öncesine kadar tüm ömrünü büyük bir disiplinle çalışarak geçiren 90 yaşındaki ressam, neyzen, tezhip ve minyatür ustası, mimar ve çevreci Ahmet Yakupoğlu'nun kalbi, ailesiyle dinlenmeye çekildiği İzmir'de hala sanat ve doğduğu şehir Kütahya için atıyor.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın bir süre önce evinde ziyaret ederek elini öptüğü ve teşekkür belgesi verdiği Yakupoğlu'nun yakınları, başta Kütahya ve İstanbul olmak üzere Türkiye'nin dört bir yanının doğal güzellikleri aktaran ressamın eserlerinin sergileneceği Ahmet Yakupoğlu Müzesi'nin mümkün olan en kısa sürede hayata geçirilmesini bekliyor.
Yakupoğlu'nun manevi kızı ve öğrencilerinden Havva Sökmener, sanatın sadece bir alanında değil birçok dalında en üst noktaya ulaşan Yakupoğlu'nun Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli sanatçılardan olduğunu söyledi.
Yakupoğlu'nun sadece bir sanatçı değil ''bir derviş'' olduğunu ifade eden Sökmener, ''Yakupoğlu bugün bazı sanatçılar kadar popüler değilse bu onun tercihinden, yaşam felsefesinden kaynaklanıyor'' diye konuştu.
DOĞADA YAPILAN TABLOLAR
Yakupoğlu, 2 yıl öncesine kadar sürdürdüğü resim çalışmaları sonucunda tamamı açık alanda yapılmış, çoğunlukla Kütahya, İstanbul, Bursa ve Konya'nın doğal güzelliklerini anlatan 3 bini aşkın tabloya imza attı.
Hocasının ''eşsiz bir çalışma disiplini'' olduğunu ifade eden Sökmener, her gün saat 08.00'de çalışmaya başlayan Yakupoğlu'nun resim yapacağı yerlere yürüyerek gittiğini, gün boyunca çalıştığını, bu sırada yalnızca yanında götürdüğü bir dilim ekmeği yediğini kaydetti.
Sökmener, Yakupoğlu'nun kendisine ''Bir gün yemek yiyerek resim yapmaya gittim, o gün de resim yapamadan geri döndüm'' dediğini, ilerleyen yaşına rağmen yoğun çalıştığını, dinlenmesi gerektiğini söylediklerinde de ''Beni yatmam için okutmadılar''diye yanıt verdiğini söyledi.
EN BÜYÜK KATKI, DOĞDUĞU KENT KÜTAHYA'YA
Yakupoğlu, doğduğu kent Kütahya'ya doğasını anlattığı binlerce resmin yanı sıra mimarisi, inşaatı ve çinileri kendisine ait Çinili Cami'yi armağan etti, şehir müzesinin ve kütüphanesinin kuruluşuna önderlik etti, yıllarca müze müdürlüğü yaptı.
Kütahya'da yaşadığı yıllar boyunca birçok tarihi eserin restore edilmesine öncülük eden, kentte onlarca neyzen yetiştiren Yakupoğlu, doğaya ve yeşile aşık bir insan olarak 7 dönümlük bahçesinde aralıksız çam fidanları yetiştirdi, civar köylerin sakinleriyle görüşerek ağaçlandırma çalışmalarına ikna etti, Kütahya çevresinde 70 bin dönüm arazinin çam ormanı olmasını sağladı.
Yakupoğlu, Kütahya'da üniversite kurulması çalışmalarına da öncülük etti.
TÜM ESERLERİNİ BAĞIŞLADI
Sahip olduklarını Kütahya'ya bırakmak isteyen Yakupoğlu, bir süre önce kendi adına kurulan vakfı feshederek camisini, evini, diğer mal varlıklarını, 3 bin kitaptan oluşan sanat kütüphanesini, bin 500'den fazla tablosuyla tezhip ve minyatür eserlerinden oluşan diğer tüm çalışmalarını Dumlupınar Üniversitesine bağışladı.
Eserlerini üniversiteye ''sergi dışında kalıcı şekilde il dışına çıkarılmamaları'' koşuluyla bağışlayan Yakupoğlu, üniversite yönetiminden tüm eserlerin sergileneceği müze yaptırılması sözü aldı.
Havva Sökmener, Yakupoğlu'nun yakınlarının ve onun eserlerinin önemini bilen herkesin bir an önce müzenin yapılmasını istediğini belirterek, şunları kaydetti: ''Hoca evini, camisini, tüm taşınmazlarını, kütüphanesini ve eserlerini vakfı kapatarak üniversiteye bağışladı. Buradaki en temel amaçlar, eserlerin korunması ve insanlara ulaşabilmesiydi. Yakupoğlu'nun evi, tüm eserlerin sergilenmesine olanak tanımıyor. Ayrıca, eserlerin çoğu çok sağlam, kaliteli malzemeyle yapılmamış. Bunun için ısı ve nem kontrolü olan mekanlarda muhafaza edilmesi gerekiyor. Tüm beklentimiz, modern bir müzenin yapılması ve eserlerin teşhir edilmesi, bu eserlerin yaşaması, herkesin görebilmesi. Yakın çevresindeki herkesin arzusu, bu müzenin açılış kurdelesini hocanın kendisinin kesmesi. Bugün ya da yarın, gelecekte bu müze mutlaka yapılacaktır ama arzumuz Yakupoğlu'nun hayattayken müzeyi görmesi.''
Sağlık sorunları nedeniyle Yakupoğlu ise Türkiye'de birçok doğal güzelliğin resmini yaptığını ancak kendisi için Kütahya ve İstanbul'un yerinin ayrı olduğunu söyledi.
Yakupoğlu, yıllarca hava koşullarının izin verdiği her gün sabah resim çantasını alarak çalışmaya gittiğini, havanın izin vermediği günler ile akşamları ise mutlaka tezhip veya minyatür çalışarak zamanını değerlendirdiğini belirtti.
Kendisinden ney dinlemek veya çalışırken izlemek isteyen çok sayıda konuğu ağırladığını, yıllar içinde farklı alanlarda yüzlerce öğrencisi olduğunu ifade eden Yakupoğlu, ''Hala gelirler fikir almak için, hala onların hocasıyım'' diye konuştu.