İZMİR - İzmir Ekonomi Üniversitesinde II. Girişimcilik Kongresi yapıldı. Kongreye konuşmacı olarak katılan Ahmet Kenan Tanrıkulu KOBİ’lerin önemi ve Türkiye’deki yerinden bahsetti. KOBİ’lerin ekonomide her zaman var olduğunu belirten Tanrıkulu, özellikle Sanayi Toplumu aşamasından Bilgi Toplumu aşamasına geçilirken sahip olduğu önemine dikkat çekti. KOBİ’lerin günümüzde ülke ekonomilerinde sahip oldukları oransal büyüklüğün altını çizen Tanrıkulu, “bununla birlikte toplam istihdam, katma değer, yatırım, vergi, ,ihracat ve krediler içindeki paylarının da önemli boyutlara ulaştığını söyledi.
Günümüzde küresel ekonomik yapının esnek ve çeşit ekonomisi olduğunu söyleyen Tanrıkulu, bunun KOBİ’lerin büyük ölçekli işletmeler karşısındaki öneminin artması anlamına geldiğini söyledi.
KOBİ’lerin dünyada olduğu gibi Türk ekonomisi açısından da çok önemli bir yere sahip olduğunu belirten Tanrıkulu, Türk ekonomisinin başarılı olması KOBİ’lerin başarılı olmasına bağlıdır dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü. “O yüzden, ülkemizde yatırımları ve ihracatı artırmak, istihdamı yükseltmek ve işsizliği azaltmak, ekonomik krizlere karşı dayanıklı bir ekonomiye sahip olmak isteniyorsa, küçük girişimciliği teşvik edecek politikaların izlenmesi gerekmektedir.”
İşte Tanrıkulu’nın konuşmasından öne çıkan bazı başlıklar şunlar:
SANAYİ POLİTİKALARININ BAŞARILI OLABİLMESİ PLANLI VE STRATEJİK ÇALIŞMALARA BAĞLIDIR
Sanayi politikalarının başarılı olabilmesi için, stratejik sektörlerin, teknoloji politikaları ve hedeflerin doğru tespiti, meselelere geniş bir ufuk çerçevesinde, makro açıdan da bakılabilmesi, orta ve uzun dönemli, uygulanabilir politika üretilebilmesi, plan ve stratejilere uyulması ve sonuç almanın öğrenilmesi gerekmektedir.
Bu noktada Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından açıklanan ‘Türkiye Sanayi Strateji Belgesi’; kamuoyunda, girişimcilerimizde ve ekonomi unsurlarımızda, ‘yeni olan’, ‘heyecan veren’ bir etki yaratmamıştır. Kısacası yeni bir dönüşüm ve hedef sunmayan strateji, ‘dar çaplı’ olarak nitelendirebileceğimiz bir etki dahi oluşturmadığına inanmaktayım.
TÜRKİYE SANAYİ STRATEJİ BELGESİ
AB ile yürütmekte olduğumuz müzakereler çerçevesinde 35 müzakere faslından bir tanesi “İşletmeler ve Sanayi Politikası” faslıdır. Bu faslın kapanış kriteri “Türkiye Sanayi Strateji Belgesi” olmuştur. Bu belgenin esas olarak hazırlanması buradan çıkmıştır.
Ancak bu süreçte atlanılan bir konu bulunmaktadır. Ülkemizin; 57’nci Hükümet döneminde 27.06.2000 tarihinde TBMM’de kabul edilen ‘Uzun vadeli strateji ve Sekizinci Beş Yıllık (2001-2005) Kalkınma Planı isminde bir strateji belgesi daha bulunmaktadır.
Bu plan; sadece sanayi sektörümüz için değil, ekonominin bütünü için hazırlanmış bir programdı. 10 yıl önce hazırlanan Program sadece sanayi stratejisini değil, olması gerektiği gibi bilim, eğitim, sosyal politikaların yanı sıra altyapı yatırımları, ülkemizin finans durumu ve vergi sistemi gözetilmişti.
Bu Plânın sonucunda da Türk Sanayisinin uluslararası alanda rekabet gücünün artırılması ve Cumhuriyetimizin 100. Yılı 2023 yılında Lider Ülke Türkiye hedefi ortaya koyulmuştu.
Bugün baktığımızda aradan geçen süreye rağmen sorunların artarak, orta yerde halen durduğu görülmektedir.
“ÇALIŞMALARIN TEMELİNDE ULUSLAR ARASI REKABET GÜCÜ OLMALIDIR”
Bu yüzden yapılan ve yapılacak çalışmaların temelinde ülkemizin uluslararası rekabet gücü olmalıdır. Bugün ekonomilerin gücü ve büyüklüğü rekabetçilikle ölçülmektedir. Türk ekonomisinin rekabetçiliği de önemli ölçüde sanayinin rekabet gücüne bağlıdır. Ülkemiz belgede de belirtildiği üzere 2009 yılında 133 ekonomi içerisinde rekabetçilik açısından ne yazık ki; 61. sırada yer almaktadır.
Diğer yandan açıklanan belgede; kalkınma, sermaye birikimi, yatırımlar, istihdam ve bölüşüm ve benzeri konular stratejide yeterince yer bulamamıştır.
Böyle önemli bir belgede, orta ve ileri teknoloji vurgusu yer almakla beraber öncelikli sektörler yer almamaktadır.
Ülkemiz büyük bir ülke, sanayimiz geniş bir yelpazede yer almaktadır. Kaynaklarımız kıttır. Vizyon ve genel amaçlarımız çerçevesinde muhakkak bir önceliklendirme gerekmektedir.
Rekabet edilebilecek sektörler tespit edilirken, rakiplerin durumu, ikame ürünlerinin varlığı, hammadde fiyatlarındaki olabilecek gelişmeler, teknolojideki ilerlemeler gibi birçok unsur da gözetilebilmelidir.
“STABİL VERGİ SİSTEMİ HAYATA GEÇİRİLMELDİR”
Sanayi stratejisinin başarılı olabilmesi için; para ve maliye, dış ticaret, kredi ve teşvik politikaları, uluslararası standartlarda işleyen bir yargı sistemi, stabil bir vergi sistemi de hayata geçirilmelidir.
Bu yüzden yeni bir anlayış sergileyerek, doğrudan yabancı sermaye girişlerini özendiren düzenlemeler, ortak yatırımların önünü açacak uygulamalar, uluslararası dağıtım sistemlerine girişi kolaylaştırıcı tedbirleri alabilmeliyiz.
Bizim ve ülkemizin Türkiye’nin sanayi stratejisinden beklentilerimizi toparlarsak;
- Yüksek teknoloji üreten, yenilikçilik kapasitesi yüksek,
- İstihdam dostu sürdürülebilir büyüme sağlayan,
- Üretimi ve ihracatın, ithalata bağımlılığının en aza indirildiği, böylece cari açığın azaldığı,
- Öncelikli sektörleri belli,
- Teşvik sistemi gerçekçi olan,
- Girişimcilik kültürünü diri tutan ve
Bunların tamamı ile uluslararası rekabet gücü en yüksek on ekonomiden biri olan Lider Ülke Türkiye vizyonuna uygun olmasıdır.