EGEDESONSÖZ - Türkiye Kalp ve Sağlık Vakfı Başkanı, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öztekin Oto, SON SÖZ TV'de Gazeteci Yazar Muhittin Akbel'in sorularını yanıtladı. 29 Eylül gününün Dünya Kalp Günü olduğunu hatırlatan Prof. Oto, Karabağlar, Karşıyaka ve Bornova belediyelerinin katkılarıyla bu önemli günde farkındalık yaratmak istediklerini söyledi. Kalp ve damar hastalıklarında ölümlerin dünyada bir numaraya çıktığına işaret eden Prof. Oto, 'Kanser ve trafik kazalarında ölümler, daha sonra geliyor. Dolayısıyla kalp konusunda herkesin çok dikkatli ve duyarlı olması lazım' dedi.
KALP KRİZİNDEN ÖLÜMLER, KANSER VE TRAFİK KAZASI ÖLÜMLERİNİN DE ÖNÜNDE
Dünya Kalp Günü'nde, kalp hastalıklarına dikkat çekildiğini belirten Türkiye Kalp ve Sağlık Vakfı Başkanı Prof. Dr. Öztekin Oto, 'Böyle bir güne neden gerek var? Dünya Kalp Federasyonu üyelerden mümkün olduğunca kendi bulunduğumuz yerden halka aktarmamızı istiyor. Biz de hem federasyona karşı olan görevimizi hem Türk insanına olan görevimizi yapmak üzere bu önemli günü öne çıkarmaya çalışıyoruz. Amaç bir farkındalık yaratmak. Başta kalp krizi olmak üzere kalpten ölümler ertelenebilir ya da önlenebilir durumdadır. Gecikme zarar veriyor. Çok büyük olasılıkla Türkiye'de en fazla öldüren bir numaralı hastalık kalp hastalığıdır. En fazla görülen hastalık da kardiyovasküler hastalıklar. Türkiye'de kanser ve trafik kazaları ikinci üçüncü sırada. Bu durumun tekrar tekrar konuşulması gerekiyor. Risk faktörlerinden uzaklaşılması ya da kontrol altına alınması konusunda önlem alınması gerekiyor' dedi.
ÜÇ İLÇE BELEDİYESİ DÜNYA KALP GÜNÜ'NE DESTEK VERDİ
Dünya Kalp Günü nedeniyle kentteki önemli binaların kırmızı ışıkla aydınlatılacağını, etkinliklere katılanların kırmızı kravat takarak, kırmızı kıyafetler giyerek fark yaratacaklarını belirten Prof. Dr. Öztekin Oto, şunları söyledi:
'Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu, Bornova Belediye Başkanı Mustafa İduğ, Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay'a, desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Karabağlar Belediyesi, bilboardlarında Dünya Kalp Günü'ne dikkat çeken afişlerle insanlarımızı bilgilendirdi. Diğer başkanlarımız da ilçelerindeki binaları kırmızı ışıkla aydınlatarak bizlere destek sağlayacak. Dünya Kalp Günü konuşulsun istiyoruz. Biri 'neden kırmızı giydin' dediğinde, Dünya Kalp Günü nedeniyle giydiğini söylerse, hafızalarda kalır. hem belediyelerin ortamlarında konuşmalarda, televizyonlarda, dijital ortamlarda bilgilendirmeler yapacağız. Aydınlatılacak binaların başında Nasrettin Hoca heykeli, belediye binaları, Karşıyaka'da ve Bornova'da bir iki heykel kırmızı ışıkla ışıklandırılacak. Kalp hastalıklarını ve şikayetlerini bir süredir ertelemekte olan bir hasta bugün vesilesiyle etkilensin ve bir doktora başvurarak muayene olsun istiyoruz. Türkiye Kalp ve Sağlık Vakfı sitesinde yer alan bir anket var. O ankete katılacak olursanız soruları cevaplarken esasında kendi eksikliğinizi fark edeceksiniz.'
GÖBEĞİNİZİ SIKTIĞINIZDA ELİNİZE YAĞ GELİYORSA, MUTLAKA KALBİNİZDE DE VARDIR
Prof. Dr. Öztekin Oto, dünyada ve ülkemizde kalp krizi vakalarının ve damar hastalığı problemlerinin artmasının sebeplerini şu sözlerle anlattı:
'Stresli yaşam, kalp krizini ciddi şekilde etkiliyor. Stres, yaşam koşulları bağımsız risk faktörü değil. Bağımsız risk faktörü, şişmanlık ve sigara. Erkeklerde göbek çevresi eskiden 105 cm iken şimdi 103 cm üstündeyse tek başına bir risk faktörü... Kadınlarda göbek çevresi 86 cm altında olmalı. Obezite başlı başına bir risk faktörü. Hastalarıma söylediğim şey; elinizi göbeğinize atın yağ varsa kalbinizde de vardır. Sigarada ise endüstrinin katkısı var. O markayı içsin diye tütünün içine bağımlılık yapan madde ekleniyor. Sigara endüstrisinin baskısıyla sigara içenlerin sayısı artıyor. Tüm yaş gruplarında dünyada ve Amerika'da biraz azalma varken genç kadınlarda azalma yerine artış var. Bağımsız risk faktörü koroner arter hastalığının oluşmasında etkili. Bunun ötesinde tabii ki diyabet, kolesterol yüksekliği önemli bir faktör. Bu ikisi de genetikle çok ilişkili. Dikkat ederseniz kontrol edilebilir risk faktörleri kan yağlarını düşürebilir. Hipertansiyonu göz ardı etmemek lazım. Yükseldiği zaman damar içini dövüyor ve damarın iç yüzünde hasar oluşturuyor. O hasar üzerinde tansiyonun yüklediği damarın iç çeperinde değişiklikler oluyor ve damar sertleşmesine neden oluyor. Yeni doğan veya trafik kazasında şişman 12 yaşında bir çocuğun karnında yağlanma çizgileri görülebiliyor ve bu böyle kalabilir. Bu yağlanma çizgileri ilerleyen yaşlarda artabiliyor.'
EĞER ŞU SORUNLARLA KARŞI KARŞIYA KALIRSANIZ...
Ne gibi şikayetler oluştuğunda insanların kalbindeki rahatsızlıktan şüphelenmesi gerekir şeklindeki soruya Prof. Dr. Öztekin Oto, şu yanıtı verdi:
'Hastanın şüphelendiği şey ne olursa olsun, mutlaka doktora gitmesi lazım. Örneğin yürürken kola vuran hafif bir ağrı varsa. En çok karışan bilgilerden biri olan yemekten sonra maden suyu içeyim geçsin düşüncesi varsa 40 yaşın üzerindeki bir erkekte.. Doktora gitmesi lazım. Reflü sıkıntılarıyla kalp sıkıntıları benzerlik taşıdığı için karıştırılabiliyor. Kadında ise bir aile faktörü olması lazım, böyle şikayetler varsa aile doktoruna muayene olması gerekir. Bir erkek genel müdür olmuş 4 paket sigara içiyor, gece gündüz çalışıyor, 'benim midem ağrıyor sırtım ağrıyor' dediğinde hemen pomat yazılmaması lazım. Bu hasta belli ki namzet kalp hastası. Doktora başvurması lazım. Kadınlarda daha az görünüyor diyoruz bu yüzden tüm dünyada kadınlar kalp hastalığı için geç başvuruyorlar. Kadınlarda az görülüyor dendiği için kadınlar bir ağrısı varsa bile kalple ilgili değildir diye düşünüyor. Özellikle menopozda eşitleniyor. Eğer ailede varsa kadında da çıkabiliyor.'
TANIYI ARTIK ANNE KARNINDA BİLE KOYABİLİYORUZ
Yeni doğan bebeklerde bile kalp rahatsızlıklarının görülmesiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Öztekin Oto, 'İnsanlık tarihinde ölüm ortalamalarının 30-50 yaş civarında olduğu yüzyıllar geride kaldı. Türkiye'de bile ölüm yaş ortalaması 50 yaştı eskiden. Şu anda 72-75 yaş arası. Şimdi tanı koyabilme kapasitesiyle durum değişti. Örneğin mor bebekler ilk 24 saat içinde ölmek zorunda olan bebek grubundaydı. Temiz kanı taşıması gereken damar ters taraftan çıkıyorsa, akciğere gidecek olan kan temiz kan damarından çıkıyorsa, hızlı bir şekilde tanı konulması gerekiyor. Anne karnında açık kalıp onu yaşatan damara damla damla verilen ilaçla yaşıyor, ondan sonra ameliyat ediyoruz. Sonuç olarak tanı kapasitesiyle önlenebilir. Gebelik sırasındaki beslenme, fiziksel kötü şartlarla temasa etkilemiyor diyemeyiz. Kanseri oluşturan nedenlerle bebekte doğuştan kalp anomalisini oluşturan nedenler aynı diyebiliriz. Bu konuda beslenme alışkanlıkları önemli. Tanıyı artık anne karnında koyuyoruz. O zaman o çocuğun uygun bir merkezde doğması sağlanır' diye konuştu
1 GÜNLÜK, 1 KİLOLUK BEBEĞİ DE AMELİYAT ETTİM, 90 YAŞINDAKİ HASTALARA DA
1982'de kalp damar cerrahisi ihtisası aldığını, 1990'da Dokuz Eylül Üniversitesi'nde kalp damar cerrahisini kurduğunu hatırlatan Prof. Dr. Öztekin Oto, 1 günlük, sadece 1 kiloluk bebeği de, 90 yaşındaki hastaları da ameliyat ettiğini belirterek, 'Bugüne kadar 10 binden fazla kalp ameliyatı yaptığımı düşünüyorum' dedi ve ekledi:
'Eskiden belli bir yaşı geçenler kalp ameliyatı olamazdı. Riskli görülürdü. Hatta bir hastam, SSK hastanelerinin olduğu dönemde yaşını küçük söyleyerek kayıt yaptırmış, onun ameliyatını yapmıştım. İyileştiğinde yaptığı tatlı hileyi itiraf etmişti. Fakat şimdi yaş sınırımız yok. Mesela 85 yaşındaysa hasta, böbreği de akciğeri de beyni de 85 yaşında. Kalbi gözden geçirip, diğer organlar da el veriyorsa ona göre ameliyat ediyoruz. Bazı durumlarda ameliyat için onay alırken bazı acil durumlarda yaşı hiç düşünmeden ameliyat ediyoruz. Çok sayıda bebeği ameliyat ettim. İkinci ameliyata geçliğinde tabii ki tanıyamıyoruz, büyümüş oluyor çünkü. Kalbinde delik olan bebek vakaları daha çok olur. Tek kapaktan oluşan kalpte iki kapak yaratmamız gerekiyor. Kalpte delikle birlikte iki kapak yaratıp bölmelere ayırıyoruz. Bu bir yaratıcılık gerektiriyor. Buna bir sanat gözüyle bakıyoruz. Sonuçta çok mutlu oluyoruz.'
AŞININ KALPTEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ 6 HAFTA İÇİNDE KAYBOLUYOR
Covid 19 salgının, kalp krizlerini artırdığı, pandemi döneminde uygulanan aşıların ardından kalp krizi vakalarında yükseliş olduğu iddialarını değerlendiren Prof. Oto, bu konuda önemli bilgiler aktardı:
'Bildiğim kadarıyla söyleyeyim; covid olan hastada kalp üç şekilde tutuluyor. Kalbin etrafındaki zar tutulabiliyor ve ona bağlı sıvı oluşabiliyor. Aynı zamanda kalbin kalp kasında ödem oluyor. Kalbi saran zarında enfeksiyonu, kalp kasının da enfeksiyonu olabiliyor ki bu öldürücüdür. İkinci kalp kasında kalp krizinde kalp damarlarında sülük gibi yumuşak bir tıkanıklık yapıyor. Kalp krizindeki gibi troponin enzimini yükseltmesine sebep olabiliyor ve ölümle sonuçlanabiliyor. Kalp ritim bozukluğu yapabiliyor. Bu etkilerin hiçbiri çok da geçici olmuyor. Miyokardit bayağı bir süründürüyor. Aşıda da benzer değişiklikler oluyor. Bir miktar aritmi olabiliyor miyokardid olabiliyor troponini yükseltecek damarlarda trombüs olabiliyor ama bunların hepsi geçici oluyor. Tüm bu olumsuzluklar en fazla 6 hafta içinde kayboluyor. Pandemi sonrası kalp hastalığı vakalarının arttığı konuşuluyor. Evet artış oldu ancak bunun sebebi, pandemi döneminde insanların evlerinden çıkamaması ve tedavilerini ertelemelerindendi.'
MİNİMAL İNVAZİV YÖNTEMİYLE KALP AMELİYATI HASTAYA KONFOR SUNUYOR
Kalp ameliyatlarının uzunca zamandır 6 santimlik bir kesi yapılarak gerçekleştirildiğini belirten Prof. Dr. Öztekin Oto, bu yöntemi özetle şu sözlerle ifade etti:
'Bu yöntem dünyada başladığı günden beri, bunu uygulayan grupla birlikte hareket ettim. Uluslararası Küçük Kesili Kalp Ameliyatı Derneğinin yönetiminde bulundum. Türk Kalp ve Sağlık Vakfı'nın düzenlediği Uluslararası Kardiyoloji ve Kalp Damar Cerrahisi Yenilikler Kongresi'nde toplantı yaptık. Türkiye'de gelişimine katkım oldu, cerrahları da bu yönteme yönlendirdim. Bir kozmetik avantajı var, minimal invaziv yöntemin... Bir hasta plaja gidemiyorum senin yüzünde diyor, genç bir kadında, çocukta da önemli. Boydan boya göğüs kesilmiyor, küçük bir kesi uygulanarak yapılıyor. Bu yöntemle ameliyat olan hastanın hastanede kalma süresi azalıyor. İyileşme süresi kısalıyor, ağrıları eski yönteme göre çok az oluyor. Bir başka avantajı ise işine iki üç gün, en gez bir hafta içinde dönebiliyor.'