İZMİR - Bu yıl teması çevre ve sağlık olarak belirlenen 14. Gaziemir Uluslararası Çocuk Şenliği kapsamında “Güncel Çevre Sorunları ve Sağlığımız” konulu bir panel düzenlendi. En güncel çevre konusu olan nükleer santrallerin ele alındığı panelde konunun tarafı bilim adamları çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Gaziemir Atatürk Kültür Merkezi’ndeki, Ege Üniversitesi (EÜ) Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ümit Erdem’in moderatörlüğünü üstlendiği panele konuşmacı olarak EÜ Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ercan Tatlıdil, EÜ Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilimdalı öğretim üyesi Prof. Dr. Fethi Doğan ve EÜ Nükleer Bilimler Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Nurullah Kumru katıldı.
Prof. Doğan’dan dehşet verici iddia
Kendi yaptığı bir araştırmadan bahseden Prof. Dr. Fethi Doğan şöyle konuştu, “İzmir’de nükleer malzeme kullanan 7’si resmi 11 adet özel teşhis ve tedavi merkezi var. Bu merkezlerin radyoaktif atıkları iki türlüdür sıvıdır ve katı. Bu teşhis üniteleri kullandıkları radyoizotopların atıklarını, artıklarını kurşun kaplar içinde İstanbul’daki merkeze göndermek zorundadır. O merkezin arabası dolaşmaz siz göndereceksiniz. Ama yaptığımız araştırmada hiçbirinin göndermediği ortaya çıktı. Katı atıkları biri götürür ağaç altında piknik yaptığınız yere gömer, sıvı atıkları da kanalizasyona atar. Ege Üniversitesi Hastanesi’nde de böyle. Orada görevli fizik mühendisi bile katıları gömdüklerini sıvıları kanalizasyona attığını söyledi” Prof. Dr. Doğan, radyoaktivitenin iyi amaçlarla kullanılırsa faydalı ama kötü amaçlarla kullanılırsa felaket olacağını da vurguladı. Gaziemirliler’in büyük ilgi gösterdiği panelin ardından Gaziemir Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Maraba, katılımcılara teşekkür ederek plaket sundu.
Panelde ayrıca nükleer santaraller konusunda farkıl görüşler ortaya koyan bilim adamları da konuştu. Panelde diğer konuşmacılar şu konulardan bahsetti.
“Geleceğimiz tercihlerimizdir”
Panelde ilk sözü alan çevre ve kent sosyoloğu aynı zamanda EÜ Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi olan Prof. Dr. Ercan Tatlıdil, dünyanın tahmin edilemeyen bir hızla ölmeye başladığını ifade ederek, “Artık daha az tüketerek dünyanın yaşamasına olanak sağlayalım düşüncesi hakim olmaya başladı” dedi.
Çevreye karşı en bilinçli en duyarlı kesimin çocuklar olduğunu belirten Prof. Dr. Tatlıdil, bir firmanın düzenlediği çevre konulu resim yarışmasında 7-14 yaş arasındaki çocukların eserlerini değerlendiren bir çalışma yaptıklarını anlatarak şunları söyledi: “Büyük kentte yaşayan çocuklar doğa özlemini resimlerine yansıtmış. Evi ve okulu arasına sıkışmış çocukların, yeşil alanlar, doğal parklar, oyun bahçeleri ve rekreasyon alanlarının olmamasının yarattığı rahatsızlığı çizimlerine yansıttıklarını gördük.”
“Alsancak’ın göbeğine bile nükleer santral yapılabilir”
Daha sonra söz alan Prof. Dr. Mehmet Nurullah Kumru ise nükleer yanlısı açıklamaları ile salonu dolduran izleyicileri şaşırttı. Çevre kirliliğinin temelinde enerji ihtiyacının bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Kumru, “Nükleer enerji dışındaki enerji kaynakları çevre kirliliği yaratıyor. Güneş ve rüzgar enerjisinin alternatif olduğu belirtiliyor ancak rüzgar enerjisi yetersiz güneş enerjisinin de depolanması için yine çevreye zararlı pillerin kullanılması gerekiyor. Bu nedenle nükleer enerji alternatif değil, enerji kaynakları arasında en temiz olanıdır” dedi.
Nükleer santrallerle ilgili zararlı kanısının bilgisizlikten kaynaklandığını ileri süren Prof. Dr. Kumru, “Radyasyon, duyu organlarımızla algılayamadığımız, hissedemediğimiz ve hakkında yeterince bilgimiz olmadığı için bizi korkutuyor” dedi.
Dünyadaki nükleer santrallerin fotoğraflarından oluşan sunumu izleten Kumru, “Nükleer santraller hep yeşillikler arasında, tarlalardadır. Bacalarından çıkan duman değil buhardır. Önceleri buhar bacalardan dışarı veriliyordu. Şimdilerde şehir ısıtmaları için kullanılıyor. Nükleer reaktörler şehrin göbeğinde de kurulur. Alsancak’ta da kurulur, yanında oturursunuz, hiçbir şey yapmaz. Almanya’da var binaların arasında ve buharları da şehir ısıtmasında kullanılıyor. Bilmediğimiz için korkuyoruz” diye konuştu.
Nükleer santraller patlamaz iddiası
Dinleyicilerin şaşkınlık nidaları ve itirazlarına rağmen Prof. Dr. Kumru, nükleer santrallerin patlama ihtimalinin de olmadığını ileri sürdü, “Santrallerin nükleer bomba gibi patlamazsında da korkuyoruz. Ama patlamaz, patlayamaz, çünkü reaktörün kalbindeki uranyumun saflık derecesi yüzde 0.7’dir. Atom bombası olabilmesi için bunun % 20’lik saflıkta olması gerekir Bu yüzden hiçbir zaman patlayamaz. Çevreye hiçbir zaman direkt zarar vermeyen nükleer santrallerin güvenliği uluslararası denetime açıktır” dedi.
Nükleer enerjinin yararlarını sıralamaya devam eden Kumru, sözlerini şöyle sürdürdü; “Diğer fosil yakıtlarda etrafa daima kirlilik verir. Nükleerde dışarı sadece buhar çıkar. Nükleer santralin yakıtını depolayabilirsiniz, 100 yıllık yakıtı bir odaya sığdırabilirsiniz. Dışarıya bağımlı kalmazsınız. Atıkları çok azdır. Bir reaktörün yıllık atığı 180 litrelik varile sığar. Denetim tamdır. Uluslararası Atom Enstitüsü’nün denetimindedir, kişilere bağlı değildir. ”
Şu anda İtalya’da 10 tane nükleer santral kurulduğunu, Çin’de izni alınmış 160 tane nükleer santralin kurulması planlandığını anlatan Prof. Dr. Kumru, nükleer santrallerin yerini gösteren dünya haritası üzerinde açıklamalarda bulundu. Kumru, “Amerika ve Avrupa’da çok sayıda nükleer santral var. Rusya’da Japonya’da var. Haritaya bakınca, onlar mı gelişmiş biz mi gelişmişiz, onlar mı çevreci biz mi çevreciyiz ya da onlar mı ahmak biz mi ahmağız diye düşünüyorum” dedi.
Salondakilerin büyük bölümü Prof. Dr. Kumru’yu hem eleştirdi hem de soru yağmuruna tuttu. Paneş moderatörü Prof. Dr. Ümit Erdem, Japonya’dan sonra dünyanın nükleer santrallere bakışında önemli değişiklikler olduğunu ifade etti, “Ben nükleere karşıyım. Mehmet Bey kimsenin anlatmadığı açıklıkla anlattı ancak nükleer santraller bir kere zarar verdi mi, bir kere patladı mı kükürt dioksit gibi yapmıyor, problem orada. Genetik bozukluklara bile sebep olabiliyor” dedi.
EÜ Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Fethi Doğan ise “Türkiye’de radyoaktif tehlike” başlıklı bir sunum yaptı, Prof. Dr. Kumru’ya yüklenen Doğan, “Mehmet Hoca’ya kalırsa nükleeri al koynunda yatır. Bu böyle değil. Biz halk olarak vurdumduymaz bir tabiata sahibiz. Hiçbir tehlikeyi umursamayız veya tehlike varsa bile, bilsek bile onun üstünü örtmeye çalışırız. Örnek vereyim. İzmir’de hava kirliliğini ölçme cihazları nerdedir biliyor musunuz? İzmir Fuarı’nda ağaçların altında, Buca’da Hasanağa Bahçesi’nde yeşillikler arasında, Karşıyaka Koru Parkı’nda yine öyle, bir diğeri de Bornova Ege Üniversitesi kampüsünde yine ağaçların altında. 5 tane var ve hepsi de hava kirliliğinin olmadığı yerde. O zaman hava kirliliği yok deniyor. Nükleere bakış da böyle” dedi.
Çevremizdeki nükleer tehlikelere dikkat çeken Doğan, “Dünyadaki mevcut 434 nükleer santralden 145 tanesi Türkiye’ye 2 bin km mesafede yer alıyor. Dünyanın en önemli denizlerinden Akdeniz’de 500 adet nükleer başlıklı gemi ve 4 nükleer donanma dolaşıyor. Bizim vurdumduymazlığımız bu tehlikeyi daha da arttırıyor” diye konuştu.