HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş NTV canlı yayınında Oğuz Haksever, Mete Çubukçu, Mustafa Karaalioğlu ve Murat Yetkin'in sorularını yanıtladı.
Demirtaş'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
(Evinin polis tarafından basılması): Kapıyı aç da bir yüzünü görelim diyor. Ben de kapıyı açamam diyorum. Kapının arkasından kimlik gösteriyor ama.
Akşam 8.30-9.00 suları. İki kızım ve eşimle evdeyiz. Çok ısrar ediyorlar ama. Ben de 'polisseniz bu evin kime ait olduğunu biliyor olmanız lazım' diyorum. 'Ben vali beyle görüşeyim' diyorum, 'valiyi arayacakmış' diyorlar. Ben de 'kötü niyetliyseniz herhalde kim olduğumu biliyorsunuz. Birazdan kapıyı açtığımda şok olacaksınız herhalde' dedim.
Koruma görevlisi arkadaşlarım yukarı çıktılar. Ben kapıyı açınca görünce şok oldular. Birinci, benim evime gelen ekibin hatası var. O evde kim oturuyor 30 saniyede kim olduğunu anlarlardı. Telsizle sorabilirler, bunu da sormuyorlar. Normal bir yurttaşın kapısına da gitseniz o şekilde davranılmaması lazım.
Sonra koruma görevlisi arkadaşlar müdahale edince, kendilerini net olarak tanıtacak kimliği çıkarmıyorlar. Polis olduklarını tanıtacak bir şey yok. Biri bana bakarak sakız çiğniyor. 'Bu nasıl polis' dedim ya, böyle polis mi olur? 'Benim adım şu' diyor... 'Kusura bakmayın gideceğiz' dediler. Vali bey ilgilendiler, gelenler resmi polis fakat anlaşılıyor ki onlar da yanlış yönlendirilmişler.
Seçime bir ay kala bu şekilde bir olayın yaşanması tesadüf olmayabilir, iyi araştırılması lazım. 155'te görevli, ihbarı alan polisin açığa alındığı söylendi.
Beş gün önce yaşanmış olay ben bunu gündemleştirmedim de. Özel olarak gündeme de taşımadım ben. Seçime bir tansiyonu yansımasın diye. Ama iyi soruşturulması lazım. Şahsımla ilgili mevzu değil bu sadece.
Ertesi günde şöyle bir şey yaşanıyor. Benim oturduğum sitede bir kaç tane HDP bayrağı asılı. Polis ekibi geliyor 'indireceksiniz' diyor.
Güvenlikçiler de diyor 'burası genel başkanın oturduğu site'. 'Hayır' diyorlar, 'genel başkan falan tanımayız, yasak asamazsınız'. Bir saat sonra emniyet il müdür yardımcısı arıyor, kusura bakmayın yanlış anlaşılmış, sayın genel başkana söyleyin, böyle bir şey olmayacak diyor. Bir tuhaflık bir yerde bir şeyler var.
Soru: Buraya gelirken, sizinle kadınlar selfie çektirmeye çalışıyorlardı.
Hayır erkekler de vardı. Yuvamı yıkacaksınız.
Soru: Biz hafif kıskançlıkla da bakıyoruz. Başak hanım ne diyor?
Eşim çok memnun değil doğrusu. Bu kadar ilgi görüyor olmak herhalde hiçbir eşi çok memnun etmez. Siyaseten oy getirmesi eşimi memnun eder, şahsen ilgi görüyor olmam... Şahsen ben de memnun olmam diye düşünüyorum.
Soru: Baraj meselesi… Kamuoyu yoklamaları yaptırılıyor. Baraj geçildi mi geçilmedi mi sorusu. İkincisi, sizin bir demeçlerinizde yer verdiğiniz kalıcı olarak HDP'ye oy verecek bir kitle, bunlar kim? Bir de sizin talep ettiğiniz barajın aşılması için "emanetçi" kesimler kimler? Hangi kesimlerden oy bekliyorsunuz?
Bizim yaptığımız araştırmalarda yüzde 10'un biraz üstü görünüyor. Ama kanaatimce yüzde 12-13'leri bulmak lazım. Barajın altında değiliz ama sınırda, kritik bir nokta diyebileceğimiz bir yerde duruyor HDP.
Fakat 'HDP'ye oy verebilirim' diyenlerin oranı yüzde 30 oranında. 'HDP'ye sempati duyuyorum' diyenlerin oranı da yüzde 52 civarında. Bu çok kıymetlidir bizim için.
Bunları oya dönüştürmek önümüzdeki 25 gün boyunca bizim görevimiz, işimiz. Ama bahsettiğiniz bir kaç nedenle HDP'ye oy veren kesimler var. Birincisi mücadelemize yürekten inanan ve çok gerekçeden dolayı partimize oy veren kitle var. Bunlar yüzde 9-9,5 civarında HDP'ye oy veriyordu.
Son 1-1,5 aydır seçim beyannamemizden dolayı da 'evet ben HDP'ye oy verebilirim' diyen yüzde 1 kadar seçmen kitlesinin partimize yöneldiğini görüyoruz.
Bir de "HDP'nin programı fena değil ama HDP barajı aşsın ve Türkiye HDP'siz bir parlamentoya uyanmasın, AKP de bedavadan milletvekili kazanmasın" diyen bir kitle var. Fakat bunlar HDP'ye nefret duymuyorlar tabii ki.
Soru: Seçim beyannamemiz deyince, siz ısrarla Diyanetin kaldırılması meselesine neden bu kadar ağırlık veriyorsunuz? Türkiye’den böyle bir talep mi tespit ettiniz? Bu ısrarınız neden? Taksim-Kudüs meselesi de oldu.
Bizim öne çıkardığımız başlık Diyanet değil. Yüzlerce başlıktan birisi o. Biz din ve Diyaneti gündeme taşımadık. Cumhurbaşkanı başbakan ve AKP sözcüleri tarafından çarpıtıldığı için doğrusunu anlatmak zorunda kaldık. Aksi takdirde biz kampanyamızı din Diyanet üstüne çıkarmadık. Fakat yalanlara iftiralara da cevap vermek olmazdı.
Taksim, zorunlu din dersi, Diyanet meselesinde çarpıtıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalı, inanç hizmetleri başkanlığı kurulmalı. Hükümetten emir almayan, kendi yapısı içinde devletten korkmayan bir din organizasyonuna ihtiyaç var. Bu dini ibadeti özgürleştirmektir. Dine yapılacak en büyük hizmetten söz ediyoruz. Yoksa biz din hizmeti yapmayacak, dini bitirmeye çalışıyoruz, bunu ne ima ettik ne bildirgemizde var. Hep böyle söylemeye çalıştılar. İşte bunlar kafirler, inancımızı, mezheplerimizi sorgulayan yuhalatan. Eleştirebilirsiniz, 'Hayır diyanet lazım bize. Sizin önerdiğiniz inanç hizmetleri kurumu yetersizdir' buradan eleştirebilirsiniz.
Daha iyi din hizmetlerini toplumda nasıl eşitlikçi şekilde verebiliriz politikasını tartışabiliriz. Ama böyle tartışılmıyor. "Bunlar din karşıtı, bunlar dinimize saldırıyorlar" deyip eline Kuran-ı Kerim'i de alıp meydan meydan dolaşmak, tam da eleştirdiğimiz konu budur.
Soru: Eğer barajı aşarsanız koalisyon konuşuluyor. Var mısınız?
Biz barajı aşarız ben buna eminim. Ama biraz daha yüksek oy alırsak bu ihtimal ortaya çıkar. Sayın cumhurbaşkanı birinci partiye görevi tevdi edecek. CHP ile AKP anlaşır mı bilemiyorum. Ama büyük olasılıkla ilk üç parti kendi içinden koalisyon çıkaracaktır diye düşünüyorum. Bizim AKP ile ortak hükümet programında anlaşmamız neredeyse imkansızdır.
Biz bütün geçmiş suçların, günahların ortaya çıkarılmasını isteyeceğiz. AKP bizimle nasıl hükümet kuracak? Türkiye hükümetsiz kalmamalı diyoruz. Kaos yaratabilir. Ekonomiyi, esnafı, çalışanları olumsuz etkiler. Dolayısıyla koalisyonlardan korkmamak lazım. Koalisyon bir felaket değildir. Ben hani diğer üç partinin bir hükümet kurabileceklerini, azınlık hükümetini, koalisyon hükümeti olabilir Türkiye’nin devam edeceğini düşünüyorum.
Soru: Sanki Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidar olamayacak ve sizinle kurarsa zor kurarız dediniz.
Tek başına hükümet olamayabilir.
Soru: Bu varsayımınızla sizinle olmazsa kiminle kurar?
Parlamentoya girme ihtimali olan dört parti görünüyor. Bizim dışımızda AKP, CHP, MHP’dir.
Soru: CHP, MHP, HDP koalisyonu zor görünüyor. Sizin CHP-MHP hükümetine destek vermeniz olabilir mi?
O da çok zor bir seçenektir. Ama şunu hep söylüyoruz. HDP sorumluluk duyan bir partidir. Ve seçim sonrasında 'Türkiye bir kaos yaşamasın' diye, hükümetsiz kalmasın diye biz üzerimize düşen fedakarca tutum sergileriz. Şartlarımız ilkelerimiz olur. Örneğin, oluşacak hükümet acil sivil bir anayasa yapmalıdır. Yapma sözü vermelidir. Parlamento derhal çalışmaya başlamalıdır. Barajı derhal kaldırmalıdır yeni hükümet. Erken seçim vaadiyle kurulmalıdır bu hükümet. Barajsız, yeni anayasası yapılmış bir Türkiye erken seçime gider.
Soru: Barajı aşarsanız zaten seçim sonrası, bu barajın anlamı kalmıyor.
Kalkması herhalde AKP’nin de işine gelecektir.
Soru: Sayın Erdoğan’ın bütün her şeyi başkanlık sistemi. Yeni anayasadan anlayışlar bu kadar farklılaşırsa nasıl olacak?
Şüphesiz ki temel konularda uzlaşma sağlanamadığı için yeni anayasa geçen dönem yapılamadı. Vatandaşlık tanımı, devletin idari modeli, ana dil meseleleri, yargının düzenlenme şekli, dört parti konsorsiyum sağlayamıyor. Ve AKP tek başına hükümet değilse, güç kaybederek girmişse, başkanlık sistemi tartışma dışıdır. Bir defa başkanlık sistemini kenara bırakacak AKP. Sonra oturacağız anayasayı nasıl yapacağımızı konuşacağız. Programda kendim yazdım diyor, hiçbir yerde de bize oy verin başkanlığı getireceğiz demiyor. Bana oy verin başbakanlıktan kurtulayım diyemez herhalde.
Soru: Yurt dışında ne tür çalışmalarınız var? Gidecek misiniz? İkincisi, bu seçimde siyaset konuşuyoruz ama alanlarda ekonomik ve somut vaatler yer tutuyor.
Bizim için bir parti için, barajı aşmak için hayati bir mevzu. 400 bin hedefi koyduk. Bu hedefi tutturabileceğimizi düşünüyorum. Avrupa programlarımızı önemli ölçüde tamamladık. Sakın kullanmamazlık etmesinler. Fakat oy güvenliğiyle ilgili kaygımız var. İsviçre Bern’de oylar kullanılıyor. YSK’ya itirazda bulunduk. Oyların sandığın akşamları saklandığı odanın üç kilidi var. Biri AKP, biri MHP biri konsolosluk temsilcisinde bulunuyor. O gün ne hikmetse AKP temsilcisi mitinge gidiyor unutuyor. O olmadan üç anahtar aynı anda olmadan kapının açılmaması lazım. "AKP’li üye yok" diyorlar. Konsolosluk görevlisi "bende yedeği var açalım" diyor. Meğerse bütün anahtarların yedeğinin konsolosluk görevlilerinde olduğu ortaya çıkıyor. Böyle bir rezalet olamaz!
Ekonomik programlarla ilgili meydanlarda adaylarımız çok konuşuyoruz. Medya seçicilik yapıyor. Polemikler daha çok öne çıkıyor. Din Diyanet tartışmaları öne çıkıyor.
Biraz önce bir tekstil atölyesinden geldim. "1800 lira asgari ücret keşke kabul edilse en azından nefes alırız" diye bekliyor. İşveren de onu dinliyor. İşçiden emek ücretini yükseltince, en azından o küçük üreticinin vergi yükünü azaltmak lazım. Ucuz enerji sağlamak lazım.
İşveren külfeti çalışanın üstüne yığıyor. Yani biz bunu anlattıkça, gençlere genç yaşam kartından söz ediyoruz. Biz iktidarda olsak da olmasak da bunu yapması lazım. Gençlerin cebinde çay içecek, internete girecek para yok. 15-25 gencin cebinde yaşam kartı olsun diyoruz. Türkiye’ye maliyeti de çok değil. En azından işsizse, öğrenciyse, her genç bilsin ki "cebimde 200 TL kart var" en azından.
Vicdani ret gençlerin çok arzuladığı bir şey. Zorunlu askerlik kalkmalı. Buradan asker sayısı yarı yarıya düşer diyoruz. Bu kadar askere de ihtiyaç yok Türkiye’de. Buradan askeri harcamaların kısılmasıyla birlikte 60 milyar tasarruf sağlanabiliyor. Asker sayısını yarı yarıya azaltınca, maliyet düşüyor. Bir de o gençler sosyal kamu hizmetinde gönüllü çalışıyorlar. Kreşte, okulda, huzur evinde, yetiştirme yurdunda gönüllü olarak hizmet sunuyorsunuz. YÖK’ün, üniversite sınavının kaldırılması, öğretmenlerin atanması kolay gerçekleştirebilir şeylerdir.
Soru: PKK’nın silah bırakmadığı ve bırakmayacağız diye açıklamalar yaptı. PKK’nın silah bırakmadığı bir ortamdan söz ediyoruz Sayın Demirtaş…
Elbette ki seçim bildirgemizde o da var. Biz her koşulsa silahsız bütün sorunları çözeceğiz. Baraj altı baraj üstü bizim şartımız şurtumuz değil. HDP başarılı olursa bu silahların geri plana itilmesi konusunda büyük bir heyecan yaratacak. Biz zaten başarılı olursak ben silahsızlanma kongresi dahil tamamının tekrar gündeme geleceğini düşünüyoruz. Biz Türkiye’de şiddetsiz silahsız ortamı sağlayacağız. öyle bir ortamda böylesine askeri harcamaya da gerek kalmayacak.
Soru: Başarılı olursak "PKK’nın silahsızlanma kongresi gündeme gelecek" dediniz.
Daha kolay olacak. Ben altını çizerek, barajı aşamazsak da belki biraz daha zorlanırız ama yine başarırız.
Soru: Kandil’den gelen açıklamalar…
Sayın cumhurbaşkanının "masa yoktur", "çözüm süreci yürümez", "Dolmabahçe mutabakatı yanlıştı" söylemleri üzerine açıklamalar yapıldı. Seçim sonrasında herkes tekrar düşünecek. İzleme kurulunun oluşması, 10 madde de dahil herşeyin tartışılması konusunda yeni oluşacak parlamento çalışmalıdır.
Soru: Masa var mı?
Donmuş durumda.
Soru: Seçim sonucu ne olursa olsun siz masada kalmaya devam edecek misiniz?
Bu bizim sorumluluğumuz. Ama ortada taraflar bulunmazsa biz tek başımıza çözemeyiz. Sayın cumhurbaşkanı taraf da yok diyor. Hükümetin seçim öncesi, biz çözüm sürecinden vazgeçmeyiz diyorsa izleme kurulu ve Dolmabahçe mutabakatıyla ilgili ne düşündüğünü de açıklaması lazım.
İmralı ziyaretleri yapılamıyor, heyetlerimiz gidemiyor. Cumhurbaşkanı’nın arkasına dizildiler. Seçime kadar da bu durumun değişeceğini zannetmiyorum.
Soru: İmralı hattı tamamen koptu mu? İlla heyetlerin gitmesi mi gerekiyor?
Devlet cephesinden de bir gidiş yok. Duymadık.