İZMİR ’– Yurtdışında gazetecilik ve tv eğitimi gören, son olarak İngiltere’’de Apex Magazine Dergisi’’nde röportör olarak görev yapan İzmirli genç gazeteci Aysu Mola, anlamlı günde anlamlı bir söyleşiye imza attı.
Mola, her bayram sorulan soruyu Fatih’’te yaşayan tarihin canlı tanığı 81 yaşındaki Saniye Teyze’’ye sordu’… Saniye Teyze bize eski bayramları anlattı.
Kalkar kalkmaz ninelerin, dedelerin elinin öpüldüğü bayramlar geride kaldı artık. Hatta aile ziyaretleri de tarihe karışmak üzere...
Akraba ziyaretlerinde yaptığımız uzun sohbetlerin yerini kısa mesajlar doldurdu. Arada bulduğumuz üç günlük boşlukta ise kapımızı çekip tatile gider olduk. Bu esnada yalnızlığa terkettiğimiz yaşlı anne, babalarımızı unutmadık elbette. Giderken telefon edip mutlaka ’“İyi Bayramlar’” diliyoruz hayırlı evlat olduğumuzu ele güne göstermek için. Hatırlayanın ’“nerede o eski bayramlar’” klişesine düşmekten kendini alamadığı bayramları arıyoruz.
O günleri ararken Fatih’’in dar sokaklarında pencereden dışarıyı seyreden Saniye Teyzeyi bulduk. Saniye teyze 81 yaşında... Oldukça köklü ve zengin bir ailenin kızı... Önce anne ve babasını, yakın zamanda da yarım asır aynı yastığa baş koyduğu sevgili eşi Ali Bey’’i kaybetmenin acısı var yüreğinde’…
Kurban Bayramı yaklaştıkça sevdikleriyle geçirdiği bayramların özlemi sarmış yaşlı teyzeyi... Eski bayramları anlatırken yeniden çocuk oluyor adeta. Sevinci gözlerinden okunuyor.
Annesinin yaptığı tatlılardan, bayram harçlıklarını alır almaz koştukları seyyar salıncaklara kadar en küçük detayları bile hatırlıyor ve başlıyor anlatmaya: Çok güzel bayramlar geçirdik zamanında. Şimdi nerede o günler? Bayram sabahı babam ve ailenin erkekleri toplanır camiye giderdi. Biz de çocuktuk onlarla giderdik. Babam para verecek ya, biz de onlarla bayram namazına dururduk. Çocuk aklı işte (gülüyor).
Çocukken bayram için özenle seçilen kıyafetleri başucunda uyuyan Saniye teyze, şimdi Ali Amcanın fotoğrafı elinde bekliyor bayram sabahını.
Bayram kahvaltılarında annesinin yaptığı böreğin evi saran kokusunu hala duyuyormuşçasına iştahla anlatıyor. Heyecanla bayramlıklarını giyip bayramlaşmak için akrabalarına gittikleri günler canlanıyor gözünde... Babasının verdiği harçlığı alır almaz, şeker toplamaya çıkan çocuklar da yok artık. Rengarenk şekerler bilgisayar oyunları kadar cezp etmiyor onları.
Saniye Teyze, toprak olmuş yakınlarının kabrini bayramda mutlaka ziyaret ettiklerini anlatıyor. Bayramları tatil bilip beş yıldızlı otellerin kumsallarına koşan günümüz insanlarına sitem ediyor. Bayram yemekleri de onun için ayrı bir özlem konusu. Komşularla toplanıp açılan baklava, soğan yahnisi, rulo köfte ve pilav bayramın vazgeçilmez menüsüymüş. O zamanlar komşulukların tadı da bir başkaymış.
’“Komşuluklar çok iyiydi. Şimdi öyle değil ki. Gelen kavga edip, boşanıp gidiyor apartmandan’…’”
Kapılarının gün boyu herkese açık olduğunu şu cümlelerle anlatıyor:
Bayramda masa hep kurulu olurdu açık büfe gibi. Gelen istediği kadar alır, yer, öyle giderdi. Eskiden her şey boldu. Şimdi bir yere misafirliğe gitsen evin hanımı soruyor. Kaç kişi çay içecek? Eskiden muhabbet vardı, insanlar daha cömertti.
Saniye teyzenin anlattığı bayram tablosu belleğimizin tozlu raflarına kalkalı çok oldu. ’“Nerede o eski bayramlar’” dediğimiz günleri bile özler olduk. Bayramı bayram yapanın biz olduğunu düşünürsek, ’“Nerede o eski insanlar?’” diyesi geliyor insanın.