HABERLER>GÜNCEL
3 Ocak 2012 Salı - 12:11

Hayali heykel yapmaktı, ama o temizlik yapıyor...

Güzel sanatlar fakültesi heykel bölümünü okurken birgün atölyesini kurup hayatını, yapacağı heykellerle kazanmayı hayal ediyordu. Maddi imkânsızlıklardan dolayı atölye kuramadı. Buna uzun süreli işsizlikle de eklenince çareyi TOBAV (Devlet Tiyatroları Opera ve Bale Çalışanları Yardımlaşma Vakfı)’da çaycılık ve temizlik işi yaparak kazanmaya başladı.

Hayali heykel yapmaktı, ama o temizlik yapıyor...

MEHMET EMİN AL/İZMİR - Martıgül Kalkan’ın Özel hayatına girmemeye özen göstererek Türkiye’de sanatçının ve ekonomik koşulların sosyolojisini vermeye çalıştık. İnsan emeğinin “yüce” bir “değer” olduğuna inandığımızı hatırlatarak işlerin yolunda gitmediğine tanıklık etmek için verdik…
 
“Ben böyle bir dünya hayal etmemiştim”

Gecede yıldızlar ve bir de bizim gibi aç bir köpek duruyordu son otobüsü beklerken durakta. Uzunca bir süre sustuk. Karanlığın içinde birer yanık gibi duran yıldızlara, sokak fenerlerine ve içimizdeki çaresizliğin boşluğun baktık uzun bir süre. Sol yanımda duruyordu, profilden yüzüne bakmaya çalıştım. İşsizdi, beş parasız. Saygın ve büyük bir üniversitenin eğitim fakültesi mezunuydu… Birden bire yüksek ve ağlamaklı bir tonla “Ben böyle bir dünya hayal etmiyordum” dedi. Kelimeler, birer kar topu gibi kederle yuvarlanarak büyüdü kıyısında durduğumuz umutsuz boşluğa doğru. Suda sekti sözcükler, halkalar şeklinde büyüdü sessizlikle derinleşen gecede… Gözleri doldu, belki içindeki hüzne yer açıyordu göz kapakları… Hayal ettiği dünyanın yerinde onu işsizlik ve umutsuzluğun uzun replikleri ve siyah taşlardan yapılma bir sahne bekliyordu… Otobüs geldi, binip gitti. Bir daha hiç görmedim ve haber alamadım.



Bir heykeltıraşın çaylarını içerken

Aylar sonra hayatını müziğe adamış bir arkadaşla sanatçıların içinde bulunduğu durumu konuşurken birden bire “Tanıdığım heykeltıraş bir kadın atölyesini kurmadığı için, parasızlıktan kısacası işsizlikten şimdi çaycılık yapıyor” deyince Türkiye’de işsizliğin ve ekonomik zorluğu anlatan güzel bir fotoğraf olacağını düşünerek bağlantı kurduk. Daha önce de haberlerini yaptığım TOBAV(Devlet Tiyatroları Opera ve Bale Çalışanları Yardımlaşma Vakfı) Yönetim Kurlu Başkanı müzisyen ve eğitmen İsmail Bilen hocamızla görüşüp durumu sordum. Oldukça insani ve duyarlı davranan Bilen, “Haberi kabul ederse incitmeden, kırmadan yapalım” şeklinde yaklaştı. Aynı duyarlılığı taşıdığımızı ekleyerek üçümüz biraya geldik. Karşımda beş dakika önce bize çay ikram eden bir heykeltıraş duruyordu.

“Sorun çaycılık değil, heykeltıraşın çaycı olması”

Nasıl işe başladığını sormadan önce nasıl işe alındığını daha çok merak ederek TOBAV Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Bilen’e soruyorum. Bilen “Bize çay yapacak, sınıflarımızdaki masa sandalyeleri düzenleyecek ve bu sınıfların temizliğini yapacak bir elaman ihtiyacımız vardı. Bu doğrultuda ilan verip gelen CV’lere baktım. İçinden Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü mezunu görünce diğerlerine şans tanıma olasılığımız olamazdı. Daha sonra çağırıp konuştuk. İşsiz olduğunu, iş bulamadığını ve acilen çalışmaya ihtiyacı olduğunu söyleyince çalışmaya başladık Martıgül Hanım ile. Biz bu durum karşısında aslında bir kez daha toplum olarak içinde bulunduğumuz koşulları daha somut bir şekilde gördük. Bir insanın çaycılık yapması asla yadırganacak bir durum olmadığı gibi toplumda çay yapana da balerine de ihtiyacımız var. Ancak burada sorun yıllarca heykel eğitimi gören bir sanatçının çaycılık yapmak zorunda kalması. İçinde bulunduğumuz ekonomik durumlar ve sanatçının geldiği nokta bizi rahatsız ediyor. Kimsenin çaycılık yapması ya da temizlik işi yapması bizi üzmez. Biz insan emeğinin yüce bir değer olduğuna inanırız. Çay ve temizlik işlerinde bize yardım etmesi için aldık ama bunun yanı sıra bize manevi değer katıyor. Armonisinden entelektüel birikiminden faydalanıyor. Her şeyden önce aramızda bir heykeltıraş arkadaşımızın olması bizi mutlu ediyor” sözleriyle anlatıyor.



“Keman ve piyano sesi duyunca mutlu oluyorum burada”

Daha sonra İsmail Bilen bizi Martıgül Hanım ile bırakarak söyleşimize başlıyoruz. Elinde bir dosya ve CD var. Dosyada yıllar önce öğrenciyken ve daha sonra imkân buldukça yaptığı heykellerin fotoğrafları… Söyleşimize başlarken heykeltıraş olduğunu ancak şu anda çay ve temizlik işi yaparak hayatını kazandığının nasıl bir duygu olduğunu sordum. Konuşmasına kendinden oldukça emin ve rahat bir biçimde “Heykel yapmıyorsam ne iş yaptığımın bir önemi yok. Ancak TOBAV olması beni mutlu ediyor. Arada çocuklar şarkı söylerken bir ezgi duymak, bir keman ya da piyano sesi duymak beni ayakta tutuyor aslında. Ancak tatbikî heykeltıraşım ve sanatımla uğraşmayı çok istiyordum. Hala çok istiyorum” diye başlıyor konuşmasına. Görevinin tam olarak ne olduğu ve günün nasıl geçtiğini soruyorum. Heykeltıraş Marıgül Kalkan “Sabah geliyorum. Etrafı, sınıfları temizleyip toparlıyorum. Çay demliyorum. Burada herkes çayını kendisi alıyor ancak misafir geldiğinde çay servisi yapıyorum. Sabah 09.00 civarı geliyorum akşam saatlerinde de işim bitiyor ve gidiyorum” şeklinde bir günü özetliyor görevi ile beraber.

Başa dönmeden heykeltıraş olma hikâyesini merakla soruyorum. Nasıl başladığını… Anne baba öğretmen olduğu için ve babasının da resim konusunda yetenekli olduğu nu hatırlatarak resime daha çok zaman ayırdığını ekliyor. Sonra çamurdan söz ediyor. Manavgat’ta ilkokulda ce çocukluk yıllarında çamurdan yaptığı heykelleri anlatıyor. Konuşmamızda “Ben aslında heykel bölümünü kazandığımda güzel sanatlar fakültesinin ne olduğunu bilmiyordum. Ancak küçükken çamurdan heykeller ve oyuncaklar yapardım. Resim dersim de iyi olduğu için… Bir gün İzmir’den TRT’de çalışan dayım güzel sanatlar fakültesinin sıvaları yapıldığını ve benim bu sınava girmemi tavsiye etti. Geldim ve kazandım. 1992 yılında kazandım. Evlilik ve çocuk araya girince okul uzadı ve 2000 yılında bitirdim” diyor.

Hayallerin yıkımı heykelin yıkımından ağırdır

Fakültede aldığı heykel eğitimi ile beraber okul sonrası kendi atölyesini kurarak heykeller yapmayı planlıyormuş. Hatta son sınıfta okulu bitirme sergisi Karşıyaka Ziya Gökalp Kültür Merkezi’nde açarken duygulandığını ve güzel hayaller kurduğunu ifade ediyor. Araya girerek “Hayalleriniz neydi?” diye sordum. Gözleri doldu... Ardından “Ben böyle bir dünya hayal etmiyordum” cümlesini kurdu. Bu cümleyi tanıyordum… Bir süre sessiz kaldık. “Aslında hayallerim yıkıldı” diye eklerken kaç yaşında olduğunu sordum. 37 yaşındaymış. Sorumun cümlesi hayallerini tasvir ederken nasıl da birer heykel gibi yıkıldığını düşündüm. Asıl yıkım bir heykelin değil, o heykelleri yapan heykeltıraşın hayallerinin ne kadar büyük bir yıkım olduğunu düşündüm birden bire…



“Birkaç heykel yaptım”

Birgün yeniden fırsatı olmasını umut ettiğimi söylerken kullandığı umutsuz cümlelerin satıraralarında aslında hala umutlu olduğunu hissettiğimi söyledim. Hafif gülümseyerek “Aslında hiçbir zaman çok para kazanıp zengin olmayı düşünmedim. Sadece kendime bir atölye kurup az da olsa hayatımı yaptığım heykellerle kazanmayı hayal ettim. Birkaç heykel yaptım. Örneğin Manavgat Belediyesi’ne Atatürk büstü yaptım. Kuş heykeli, benzeri heykeller yaptım ancak ekonomik olarak iyi olmak gerekiyor iş yapabilmek için. Benim bu imkânım olmadığı için yapamadım” diyor.

“Kızımın heykeltıraş olmasını istemem”
Az önce yıkıldığı hayallerinin içinden umut kırıntılarını ayıklar gibi birgün olabileceğini üstü kapalı bir şekilde anlatıyor aslında. Sorum üzerine, asgari ücretle çalıştığını ve öğretmen emeklisi anne ve babasından ekonomik destek aldığını belirtiyor. Bu koşullarda güzel şeyler hayal etmenin zorluğuna değiniyor. Özel hayatına girmemeye özen göstererek lise ikinci sınıftaki kızının heykele ve sanata bakışı açısını, yaklaşımını ve bu yönde yetenekli olup olmadığını soruyorum. “Kızım resim ve müzik konusunda çok yetenekli ancak bazen resimlerine bakıp çizdiklerinin sadece resim olarak kalmasını söylüyorum. Asla hayatını resim, heykel ve müzik ile kazanmaya çalışmasın. Kesinlikle benim gibi zorluk çekmesini istemiyorum çünkü korkuyorum” bu cümlelerle endişesini ekliyor kızının hayatı ve geleceği konusunda.

Mutluluk heykeli
 
Son olarak neler eklemek istediğini soruyorum. “Heykel yapmak istiyorum. Hayatımı yapacağım heykellerle kazanmak istiyorum. Heykel yaparken mutluyum” diyor. Gülümsüyoruz. Fotoğraflar için yandaki atölyeye geçiyoruz. Bu şekilde “hayal” etmediği “dünya” ile fotoğraf çekiyoruz. Birgün çekilen bu fotoğraflarına bakıp bakışlarının asılı kaldığı boşlukta bir “umut” heykeli yapmasını temenni edip vedalaşiyoruz…

 
 
Kılıçdaroğlu’ndan adaya saldırı sonrası ilk açıklama
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Pedagog Canay'ın canının bedeli 6 yıl!
Karşıyaka’da tek yön olan yolda otomobiliyle geri geri gitmeye çalışırken, ...
Çiğli'de şüpheli ölüm
Çiğli İlçesi'nde şüpheli görülerek polise ihbar edilen bir otomobilin ...
'Yanlış oda' mağduru kadın konuştu!
Yanlış odaya girip taciz eden işadamı tutuklandı! 'Tecavüze uğradım' diyen ...
 
Önce sevgilisini, sonra kendini vurdu!
Çiğli’de, birlikte yaşadığı 1.5 aylık hamile Pınar Ş.'yi, kendisinden ...
Ankara'daki Oyak Güvenlik’e Danıştay baskını
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma kapsamında Danıştay ...
Piyango bileti kalmayınca zengin oldu
Sayısal Loto’nun yılbaşı akşamına denk gelen geçen cumartesi günü yapılan ...
 
İlk bedellilerden askerlik pozu
Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden vatani görevlerini yapmak üzere Burdur’a ...
10 milyon kazanan Yusuf amca ortadan kayboldu
Dörde bölünen 40 milyon liranın İstanbul’da yaşayan talihlisi 75 yaşındaki ...
İki şişe rakı çalan iki kişi tutuklandı
Urla’da bir marketten rakı çalan iki kişi tutuklandı.
 
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Atatürk’ten rövanşı alacaklar da…
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Halkın gerçek gündemi sahnede!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Şimdi ne olacak?
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (10) 'Bak Postacı Geliyor'
Serdar DEĞİRMENCİ
Serdar DEĞİRMENCİ
Sonbahar
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Başıboş canileri toplamak!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Bu da geçer
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Yemek kitabı değil Kültürel Miras!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Son nefeste Göztepe!
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Townç Sowyer'in maceraları
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva