İSTANBUL - Filmin yapımcısı Fatih Aksoy, "Dünyada iki tür halk vardır. “Biz yapamayız” diyenler ve “Biz yapabiliriz” diyenler. Bu film ikincisini diyen Türk halkının eseridir" diye konuştu.
İşte o aylardır konuşulan film dün vizyona girdi. Filmi izleyen iki yazar görüşlerini köşelerinde yazdı.
Akşam yazarı Ali Saydam: 1453 Fetih, eliti değil halkı tatmin edecek
Filmin hem yönetmeni hem de yapımcısı Faruk Aksoy'un daha önce kah yapımcı kah yönetmen olarak yer aldığı yüksek ticari başarılı işler arasında 3 adet Recep İvedik, iki adet Çılgın Dersane, bir adet de Muhteşem Yüzyıl olduğunu unutmamak gerekirdi.
Bu nedenle aslında sonuç beni fazla şaşırtmadı: Film Türkiye'de estetik kaygıların tavan yaptığı kesimlerde değil belki, ancak halk genelinde ve bazı İslam ülkelerinde çok iyi iş yaparken Hıristiyan alemi onun yüzüne dahi bakmayacaktı...
Cumhuriyet gazetesindeki o resim ve altındaki yazıyı hiç unutmam. Prens Charles uzanmış bir şezlonga kitap okuyor. Resim altı şöyle: Prens Charles 'İstanbul Fethi'ni okuyor... Fotoğrafa biraz daha yakından baktığınızda kitabın adı seçiliyor: 'The Fall of Constantinople'...
Bizim için 'fetih' onlar için 'düşüş'... Filmin Hıristiyan aleminde tutmayacağı gerçeğini bu örnek yeterince anlatıyor sanırım.
Bu filme, sanırım şöyle bir tanım çok yakışırdı: 'Yüksek teknolojinin bol kullanıldığı, şiddetin her türlüsünün şiirinin yazıldığı 300 Ispartalı, Troy, Gladiator tadında, çizgi roman - foto roman - klip kıvamında, 'tinerci olmak isteyemeyen gençleri' odaklayan görsel - işitsel bir şölen'.
Bu milletin tarih bilincini besleyecek, toplumsal kimliğini güçlendirecek, özgüvenini artıracak, 'hamaset' (yiğitlik, kahramanlık, cesaret) yüklü, popüler sanat eseri o kadar az ki... Bu alanda o kadar çok Hıristiyan Batı'nın ürünleriyle 'vaftizlenip' durmuşuz ki, 1453 Fetih kuraklıktan çatır çatır çatlamış bir toprağa düşmüş birkaç damla su etkisi yapacaktır... İyi yapılmış film imiş, kötü yapılmış film imiş, kimin umurunda!...
Hürriyet Kelebek yazarı Cengiz Semercioğlu: Fetih 1453: Bir ilk film...
Ben bu film için başından beri Türk sinemasının dönüm noktası olacağını söylüyorum.
Ya bu film iyi iş yapacak ve diğer yapımcıları bu tür büyük prodüksiyonlar için cesaretlendirecek...
Ya da 'gişede batarak' herkeste derin bir hayal kınklığı yaratacak.
Bence ilki olacak! Bu yüzden Fetih 1453'ü Türk sinemasında bir ilk film' olarak değerlendirmek gerekiyor.
Eleştiriyi de buna göre yapmalıyız.
Filmin aşk hikayesi Troya'ya benziyor diyebiliriz, dövüş ve savaş sahnelerinin benzerlerini Hollywood filmlerinde izlemiştik diyebiliriz falan filan...
Hepsini boşverin, bu bizim 'ilk filmimiz'...
Filmde Hollywood filmlerinden hiç aşağı kalmayan efektler var, görsellik müthiş...
Ben başroldeki üç erkek oyuncuyu da, Fatih Sultan Mehmed (Devrim Evin), Ulubatlı Hasan (İbrahim Çelikkol), Guistiniani (Cengiz Coşkun) beğendim.
Diğer rollerde aynı başan yok, karakterler klişeler üzerine kurulmuş...
Ama dekorlar, kostümler, mekanlar bu açığı kapatıyor.
Film için şurası şöyle olsaydı, burası böyle olsaydı denebilir.
Mesela bana kalsa Fatih'in İstanbul'a girişini çok daha görkemli ve uzun anlatırdım...
Gemilerin karadan götürülmesine ve bu fikrin nasıl oluştuğuna daha uzun yer verirdim...
Yönetmenin tercihi, bunlan kısa geçmiş.
Ama savaşın atmosferini, iki cephedeki havasını başanyla aktarmış. Nasıl Muhteşem Yüzyıl Osmanlı dönemine olan ilgiyi artırdıysa, Fatih 1453'te aynı etkiyi yaratacaktır.
Önümüzdeki dönemde İstanbul'un fethi dönemini çok konuşacağız.
Bu gündemden geri kalmamak için bile Fetih 1453'ü izlemek şart... Kimin ne dediğine kulağınızı kapatın ve bu filmi mutlaka görün...
Filmden çıktıktan sonra aklınızda iyi sahneler kalacak ve etkileyici bir film izlediğinizi düşüneceksiniz...
Demek ki Fetih 1453, üzerine düşeni yapmış.