Engin’den Osmanlıca çıkışı: Böyle bir dil yok!

Mehmet İŞLER / EGEDESONSÖZ -  CHP İl Örgütü 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle bir basın toplantısı düzenledi.

İl Başkanı Ali Engin ve İnsan Haklarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Ercan Çınarlı il binasında düzenlenen toplantıda önemli mesajlar verdi.

Başkan Ali Engin ‘10 Aralık’ın tarihsel süreci hakkında bilgi verdiği ve AK Parti iktidarını sert sözlerle eleştirdiği konuşmasında bir de sert Osmanlıca çıkışı yaptı.



İl Başkanı Engin insan hakları için mücadele edilirken geçmişte birçok insanın feda edildiğini belirtti. Engin, “1948’den beri Birleşmiş Milletler (BM) kararıyla oluşturulan bildirge ve bu kararlar tarihte belki daha önceden de belki bin yıllardan beri insan hakları mücadelesinin en temel kararlarından biri. Mutlaka daha önceden de insanlar haklar elde etsin diye birçok insan feda edildi. Ama o tarihten sonra medeni dünyanın öncülük yaptığı ve bizim genç cumhuriyetimizin de sahip çıktığı temel insan haklarına daha fazla önem verildi. Maalesef darbe dönemlerinde büyük hatalar yapıldı. Parti olarak kuruluş amacımız insan ve insan hakları odaklı bir partiyiz.  Her zaman sürekli zayıfın yanında olan politikalar gerçekleştirdik” ifadelerini kullandı.
 
PANELLER VE TOPLANTILAR YAPILACAK
Parti olarak haklarını kaybedenlere bu hakların geri verilmesi için çalışacaklarını belirten Engin, “Kadınların, çocukların savunmasız insanların mücadelesini desteklemek  için her zaman çalışacağız. Broşür bastırdık bütün ilçelerimizde dağıtacağız. Belediyelerimiz, parti örgütlerimiz paneller toplantılar yapacak” diye konuştu.
 
KAMU DÜZENİ KURULMASI ÇOK ZOR
Hükümetin çözüm süreciyle ilgili sert açıklama yapan Engin, “Son 5 yıldan beri hükümet barış getireceğim diye, çözüm süreci diye adlandırılan bir pazarlık yapıyor. Bununla 3 seçim geçirdiler. O bölgede yaşayan asıl mağdur olan insanların oylarını aldılar. Bu süreç devam ediyor. Haziran’da ne yapmaya çalışıyor Tayyip Erdoğan ve AKP?  Anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde etmeye çalışıyor. Bu çözüm değil çözülmeyi getirecek. Biz tüm yurttaşlarımızın dinsel, mezhepsel değerlerine saygılıyız ama bu süreç bölünmeyi getirecektir. Devlet ve hukuk kontrolü kalmamıştır. Kamu düzeninden söz etmek bile mümkün değildir. Yargı ve güvenlik sisteminin eli kolu bağlı hale getirilmiştir. Bu durumda kamu düzeni kurulması çok zordur” dedi.


 
OSMANLICA DİYE BİR DİL YOK!
Son günlerde oldukça tartışma yaratan Osmanlıca ders konusunda da açıklamalarda bulunan Engin, “Hükümetin siyasi mühendisliğinde ve aldatmacada ne kadar hünerli olduğu bu konuda da ortaya çıkıyor. Osmanlıca diye bir dil yok. Osmanlıca Türkçe’nin alfabesi değiştirilmiş bir halidir. Sadece Arapça alfabesi kullanılırken cumhuriyet devrimi muasır medeniyete ulaşma hedefiyle, hem teknolojik olarak hem bilimsel gelişmeleri takip olarak ekonomiyi takip etmek için Latin alfabesine dönüşmüştü. Arap harfleriyle kullanılan Türkçe’dir. Üniversitede bununla ilgili çalışmalar vardır. Ülkede evrensel dillerden olan İngilizceyi öğretemeyen bir eğitim sistemi Arap harfleriyle nasıl eğitim verecek?  100 bin ziraat mühendisiniz var 5 milyonluk İsrail’den tohum alan bir ülkeyiz.  Eğitimimiz buluş yapmaya el verişli değildir, asıl sorun budur. Osmanlıca konusu da seçime giderken oy için manipüle edilen bir şeydir. Eğitim kadrosu yoktur. Öğretecek hocası yoktur, hocanın yetişmesi bile 20, 30 yıl sürecektir. Yazık bu millete. Yüz binlerce diplomalı işsizimiz var. Önce bunlara çözüm bulsunlar. Bunlara bir değer yaratalım. 4+4+4 sistemi de bunun gibi ucube bir sistemdir. Kızlar erkekler ayrı okullarda okutuluyor. Hatta kız ve erkek yurtlarının semtleri değişti, bırakın aynı binayı. Çocuklarımız zaten aynı yerde mi kalıyordu ki? Bunların manevi değerler için yapıldığı söyleniyor. Uyuşturucu AKP döneminde yaygınlaşmıştır. Kadınlara olan şiddetin yüzde 3 bin artmıştır. Camilerimiz, kütüphanelerimizin tahrip edilip otele dönüştürülmüştür. Bu nasıl aile milli, manevi değere sahip çıkmaktır? Bu yalanı iftirayı anlatmamız lazım. Bu bir eğitim söylemi değil siyasi söylemdir” şeklinde konuştu.
 
BAZEN YÜZDE 30, YÜZDE 50’DEN BÜYÜKTÜR
17 Aralık yolsuzluk operasyonu hakkında da konuşan Engin, “Biz 17 Aralık’ı hiç unutmadık. Bize ‘ya sadece bununla siyaset yapılır mı?’ dendi. Bu bir memurun yaptığı bir yolsuzluk değil ki. 80 milyon dolardan bahsediliyor. Bu bir devlet ve rejim sorunudur. Bu Türkiye’nin 40-50 yıl değiştiremeyeceği bir utanç sorunudur. Torunlarımızın bu utançla yaşamaması lazım... Bu o kadar büyük bir sorun. İtibarı olmayan bir ülkeye yatırım gelmez. İtibarı olmayan bir ülkenin devlet başkanı konuşurken o salona kimse gelmez. İran dünyadan tecrit edilmiş olmasına rağmen İran devlet başkanını daha fazla kişi dinledi. Tüm bunlara rağmen yine seçimlerde ‘yüzde 50 alıyor adamlar’ denebilir. Bazen yüzde 30 yüzde 50’den büyüktür. Son dönemlerde niye anket yayınlamıyorlar?” dedi.


 
BU DURUM ÜLKE İNSANI İÇİN UTANÇ VERİCİDİR
İnsan Haklarından Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Ercan Çınarlı ise İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinden örnekler verdiği konuşmasında şunları söyledi: Bilim ve teknolojinin, eğitim ve kültürel etkileşimin bu denli gelişmediği o günün dünyasında Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin çok büyük çoğunluğu tarafından imzalanarak kabul edilen 30 maddelik bu bildirgenin temel aldığı hak ve özgürlüklerin bu gün bir çok ülkede özellikle de ülkemiz Türkiye’de altmış altı yıl sonra bile kabul edildiği şekliyle uygulanmıyor oluşu düşündürücü ve insanlık adına utanç vericidir.  Halen 12 Eylül Anayasasıyla yönetilen Türkiye’de imza altına alınan bu bildirgenin emrettiği hiçbir özgürlük yeterince gözetilmiyor, kullandırılmıyor. Kadına yönelik şiddet, tecavüz,  taciz, berdel ve katlediliş ve işsizlik rakamları ortadadır. Her gün ortalama 3-4 kadın eşi, babası veya kardeşi tarafından öldürülmektedir. TÜİK’in Eylül ayı verilerine göre kadınların ancak yüzde yirmi altısı iş bulabiliyor. Kayıt dışı çalışan kadın sayısı dört milyonu aşıyor. Kadınlar üzerinde emek sömürüsü en açık biçimde uygulanıyor. Kadınlar ucuz iş gücü olarak görülüyor. Ev işlerinde, mevsimlik işçi olarak, merdivenaltı konfeksiyon atölyelerinde ve mağaza tezgahtarlığında asgari ücretin altında ve sosyal güvencesiz olarak çalıştırılıyor. Erkek egemen toplumumuzda kadının kıyafetine, yaşam tarzlarına, okuyacağı okula bile erkekler ve iktidarlar karar veriyor. Çocuk işçiliği çıkarılan yasalarla olağan hale getiriliyor. Çocuk mahkumlar dayak, işkence, tecavüz ve tacizlere maruz kalıyor. Sokak çocukları da öyle... Çocuklara eğitimde fırsat eşitliği sağlanmıyor. Sokaklarda ki evsizler, işsizler, açlar altmış altı yıl sonra bile bu bildirgenin temel buyurularından ne kadar uzak olduğumuzu bizlere açıkça gösteriyor. ayrıca seçim barajı, siyasi partiler yasası seçme ve seçilme hakkımızı engelliyor. Yerel yönetimlerin yetkileri kısıtlanıp, merkezi idareye devrediliyor. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri, toplu basın açıklamaları polis ve jandarma şiddetiyle engelleniyor. Hepiniz biliyorsunuz ki ülkemiz olumsuzluklarda bir çok konuda liderlik sıralamasında üst sıralarda yerini alıyor. Bu durum ülke insanı için utanç vericidir. Biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak insan hakları ihlallerinin son bulması için mücadeleye devam ediyoruz.