Habertürk Gazetesi yazarı Murat Bardakçı ülke gündeminden düşmeyen İzmir üzerine ilgi çekici ve bilinmedik bir öykü anlattı.
Bardakçı köşesinde dünyaca ünlü unutulmaz Hollywood yıldızı Audrey Hepburn'ün İzmirli olduğuna tanıklık eden ilginç rastlantılar zincirini kaleme aldı.
İşte o yazı’…
İzmir'de meydana gelenlerin günlerden bu yana tartışılması, bana aynı şehirde bundan 90 sene önce yaşanan bir çocuk kaçırma hadisesini hatırlattı. İşte, içerisinde "Roma Tatili"nin unutulmaz oyuncusu Audrey Hepburn ile Koç ailesinin gelini Caroline Koç'un dedelerinin, Çerkes Edhem'in ve İttihad ve Terraki'nin liderlerinden Rahmi Bey'in yer aldığı bu tuhaf rastlantılar zincirinin kısa öyküsü...
Türkiye günlerden buyana İzmir'i tartışıyor ya, bu hafta İzmir'de bundan tam 90 sene önce yaşanmış olan ve Hollywood'un çok meşhur bir ismiyle İttihad ve Terakki'nin lider kadrosuna kadar uzanan pek bilinmeyen bir hadiseyi nakletmek istedim. 1919 ilkbaharında noktalanan bu hadise, oldukça karmaşıktır. Bir baskın girişimiyle başlar, sonra fidye maksadıyla bir çocuğun kaçırılmasıyla gelişir ve fidyenin büyük kısmının İzmir'de yaşayan yabancılar tarafından ödenmesiyle son bulur.
Ama, 90 sene önceki bu hadisenin kahramanları, sadece Türkiye'nin tanıdığı kişiler değildir; aile bağlantıları taaa Hollywood'a, sinema tarihinin en meşhur isimlerinden Audrey Hepburn'a kadar uzanmaktadır.
İşte, İttihad ve Terakki'nin Merkez-i Umumî yani "politbüro" üyesi olan Rahmi Bey'den Audrey Hepburn'a kadar giden hadisenin kısa öyküsü: Rahmi Bey, İttihad ve Terakki'nin liderlerindendi ve 1913 ile 1918 arasında İzmir valiliği yapmıştı. Mütarekeden sonra valiliği bırakmak zorunda kaldı, partinin öteki önde gelenleriyle beraber tutuklanıp Bekirağa Bölüğü'ne kapatıldı, İstanbul'un işgalinden sonra da İngilizler tarafından Malta'ya sürüldü.
İzmir'de valilik ettiği sırada aldığı bir tedbir, Rahmi Bey'i tutukluluğu sırasında büyük üzüntülere düşürecekti: Cumaovası'nda, von Heemstra adında Hollandalı bir barona ait geniş, zengin bir çiftlik vardı. O senelerde Ege taraflarında bulunan ve tarihe daha sonraları "Çerkes Edhem" olarak geçecek olan Edhem Bey'in adamları, çiftliği basıp haraç almayı planlamışlardı.
FİDYE, 53 BİN LİRAYDI
Planı haber alan Rahmi Bey, çiftliğe jandarma gönderip baskına engel oldu ve Edhem Bey için çalıştığı bilinen birkaç kişiye de güzel bir dayak attırdı.
Edhem Bey ise, onurunun zedelendiğini ve Rahmi Bey'den intikam almak zorunda olduğunu hissetti ve intikamın yolunu hadiseden birkaç sene sonra buldu: 1919'un 12 Şubat'ında, Rahmi Bey'in Bornova'daki bir İngiliz okuluna giden sekiz yaşındaki oğlu Alparslan'ı kaçırtıp dağa kaldırttı ve Rahmi Bey'den fidye istedi.
Rahmi Bey, o tarihte artık İzmir'de vali değil, İstanbul'daki Bekirağa Bölüğü'nde siyasi tutuklu idi. İttihad ve Terakki'nin iktidardan düşmesinden sonra İngilizler'in tutukladığı İttihadçı liderler arasında o da vardı ve Malta Adası'na gönderilmek üzere Bekirağa'ya kapatılmıştı. Nesi var nesi yoksa satışa çıkartırken akrabalarıyla arkadaşlarını İzmir'e gönderdi ve fidyeyi bulmaya çalıştı.
Sabık vali, İzmir'de kendisini halka sevdirmişti. Fidyenin ödenebilmesi için yardım kampanyası başlatan İzmirliler, Ege'nin önde gelen zenginlerinden de borç istediler. Caddelere yardım sandıkları kondu ve paranın üçte biri halktan sağlandı. Geri kalan meblağı ise Rahmi Bey'in Mahmut ve Nazmi adında iki arkadaşıyla Bornova'da fabrikatörlük eden Henri Giraud adında bir Fransız temin etti. Çerkes Edhem'e o zamanın parasıyla çok büyük bir servet olan tam 53 bin lira ödendi ve küçük Alparslan 6 Mart günü, bugünkü MİT'in atası olan Teşkilat-ı Mahsusa'nın kurucularından Kuşçubaşı Eşref Bey'in Salihli'deki çiftliğine bırakıldı. İşin asıl ilginç olan tarafı, bu kaçırılma hadisesinde ismi geçen ailelerin sonraki senelerde ne oldukları, nerelerde neler yaptıklarıydı...
AVRUPA'YA DÖNDÜLER
Çerkes Edhem'in basıp haraç almak istediği çiftliğin Hollandalı sahibi, savaştan sonra karısıyla ve kızıyla beraber Türkiye'den ayrılıp memleketine döndü, kızını bir İngiliz bankerle evlendirdi ve 1929'da bir torunu oldu. İsmini "Edda" koydular. Tam adı "Edda Kathleen van Heemstra Hepburn-Ruston" idi ama bütün dünya onu "Audrey Hepburn" diye tanıdı. Başrol oynadığı "Roma Tatili", "Tiffany'de Kahvaltı" ve "My Fair Lady" sinema tarihinin gelmiş geçmiş en önemli filmlerinin başında yer aldı. Sonra oyunculuğu bıraktı, zamanını ve mesaisini dünyanın dört bir yanında sefalet çeken çocuklara ayırdı, UNICEF'in iyiniyet elçisi oldu ve 1993'ün 20 Ocak'ında İsviçre'de bağırsak kanserinden hayata veda edince, ardından milyonlarca kişi gözyaşı döktü.
Çerkes Edhem'in küçük Alparslan için istediği fidyenin bir bölümünü ödeyen Henri Giraud, ailesiyle beraber Türkiye'de yaşamaya devam etti. Torununun çocuğu olan Caroline, Koç ailesinin veliahdlarından biriyle, Mustafa Koç ile evlendi. Şimdi onu herkes Caroline Koç olarak tanıyor.
Ve, hadisenin asıl kahramanı olan küçük Alparslan... Almanya'da okudu, Avrupa'da senelerce yaşadıktan sonra Türkiye'ye döndü, "Arslan" soyadını aldı ve dünyadan 78 yaşında, 1988 Mayıs'ında İzmir'de ayrıldı. Tek çocuğu olan kızı Melekşah Arslan, çocuklarıyla ve torunlarıyla beraber şimdi İstanbul'da yaşıyor.
ÇERKES EDHEM'İN ÖZÜR MEKTUBU
Çerkes Edhem, küçük Alparslan'ı serbest bırakmasından sonra, Rahmi Bey'in eşi ve Alparslan'ın annesi Nimet Hanım'a bir özür mektubu gönderip "Kabahat bende değil, kocanızda. Bizi küçümsedi" demişti.
İşte, Edhem Bey'in mektubundan bugünün Türkçesiyle bazı cümleler:
"Muhterem hemşire,
Hadisenin ilk günü vuku bulan iki-üç çatışma, yavrunuz için tertip edilen istirahatin teminine engel oldu. ...Kocanız bizi ve Çerkesliği küçümseyip milletin kaderiyle oynadı.
...Şükrediniz ve lutfen kocanıza söyleyiniz: Biz, haysiyetimizin ve izzet-i nefsimizin iadesi için içerisine girdiğimiz şu musibette iken vicdanı var ise o müteessir olsun. Bizler onun üzüntüsünü hissettikçe gezeceğimiz yalçın, haşin, korkunç dağlar arasında teselli bulmaya çalışacağız. Hürmetlerimi gönderir ve yavrucuğunuzu kucağınıza iade etmekle şeref kazanırım efendim. Şüphesiz, boş yere telaş etmiş olacaksınız. Ciğerparenizin ...kulağına bir çizgi vurmaktan başka fıtratımız hiçbir şeye müsaade etmezdi"
İZMİR'DEKİ AVRUPALILAR'IN İMZALADIĞI SADAKAT BİLDİRİSİ
İzmir'de yaşayan Avrupa vatandaşları, Türkiye'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesinden hemen sonra, İzmir Valisi Rahmi Bey'e bir mektup göndermişlerdi. 20 Kasım 1914 tarihli mektupta Türkiye'nin misafirperverliğinden sözediliyor ve verilecek emirlere uyulacağı söyleniyordu.
Mektubun altında, İzmir'de yaşayan Avrupa vatandaşlarının imzaları vardı ve imzalayanlar arasında Audrey Hepburn'un dedesi Baron von Hemstra ile Caroline Koç'un dedesi Henri Giraud da bulunuyordu.
Avrupalılar, mektuplarında şöyle diyorlardı:
"Ekselans, İzmir'deki İngiliz, Fransız ve Rus Kolonilerinin temsilcileri olarak, hemşehrilerimiz ve şahıslarımız adına, uzun bir zamandan beri yaşadığımız misafirperver memleketin içerisinden geçmekte olduğu zor şartlar karşısında duyduğumuz derin üzüntülerimizi size bildirmek istiyoruz. İngiltere, Fransa ve Rusya, Türkiye ile hiçbirşeyin asla bozmadığı ilişkilerini her zaman ve her türlü değişimler sırasında devam ettirmişlerdir.
Bugün, emin olduğumuz üzere, iradeleri aşan olaylardan ne kadar endişe duyduğumuzu size ifade etmek zorunda kaldık. Üstlendiğiniz misyonun gerektirdiği güce ve uzak görüşlülüğe olan güvenimizi ifade etmeyi de bir görev kabul ediyor ve elleriniz arasında olduğu sürece çıkarlarımızın her türlü endişeden uzak bulunacağına inanıyoruz. Kendi açımızdan, iyi niyetimiz ölçüsünde, halklarınızın sükûnetini korumak amacıyla vermekle yükümlü olacağınız emirlere saygılı kalacağımız ve bu emirlere itaat ederek görevinizi kolaylaştıracağımız hususlarında sizi en kat'i şekilde temin etmek istiyoruz.
En derin saygılarımızın kabulünü rica ederiz, Ekselans"