Doç. Dr. Bilge Nur Criss, Türk subaylarının bu füzelere neden 'Deli İbrahim' adını koyduğunu, köylülerin kaldırılan füze rampalarından nasıl yararlandığını anlattı.’
İZMİR - Dünyayı sarsan Wikileaks belgeleriyle tekrar gündeme gelen ABD'nin 49 yıl önce Ege Bölgesi'ne yerleştirdiği nükleer başlıklı füzelerle ilgili ilginç sırlar ortaya çıktı. Kaynaklarda füzelerin, 1960'lı yıllarda "İbrahim II" olarak anılmasının, orta menzilli balistik füzenin İngilizce kısaltması IBRM'nin çağrışımından kaynaklandığı iddia edilirken, siyaset bilimci Doç. Dr. Nur Bilge Criss, "Bence Sultan I. İbrahim 'deli' diye anıldığı için, füzelere karşı çıkan Türk subaylarının kara mizah yaparak 'Deli İbrahim' adını takmış olduğu ihtimali daha yüksek" dedi. Bugün yörede yaşayan köylülerin, yarım asır önce füze rampaları yapılırken, "Bunları minare sanmıştık" sözlerinin dönemin iletişim araçlarının yetersiz olmasından kaynaklanabileceğini kaydeden Doç. Dr. Criss, araştırmalarında konuya ilişkin ilginç ayrıntılar bulunduğunu ifade etti.
RUSYA'YA KARŞI KOZ
1962'de ABD ile Sovyetler Birliği'ni nükleer savaşın eşiğine getiren Küba füze krizi çıktığında, ABD, Türkiye'nin çeşitli bölgelerine nükleer başlıklı Jüpiter füzeleri yerleştirdi. Bu füzelerin 15'i İzmir ve Manisa'daydı. Füzeler konusunda yaşananlar Wikileaks depremiyle tekrar gündeme geldi. ABD'nin, Küba krizini aşmada Rusya'ya karşı koz olarak kullandığı füzelerin 1963'te sökülmesinin ardından yarım asır geçtikten sonra o günleri yaşayan bölge insanı, "Ne kadar safmışız, füze rampalarını minare sanıyorduk" sözleri üzerine Yeni Asır'ın yaptığı araştırmada ilginç ayrıntılar ortaya çıktı.
İKİNCİ ANAHTAR YOK
Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nur Bilge Criss, gazetelerin o zaman roketlerin konuşlandırılacağından bahsettiğini, Sovyetler'in "Aman yapmayın, gelin Balkanları atom-free zone ilan edelim" dediğini kaydetti. Üstelik ABD, Sovyetler ve Türk askeri makamlarının bu füzelerin modasının geçtiğini, pek de etkili olmayacağını bildiğini anlatan Criss, "Bu konuyla ilgili yaptığım araştırmalar sonucunda hazırladığım makalemde de belirttiğim gibi 'bütün bunlar bilinirken neden Ankara bu kadar ısrarcı oldu?' diye merakımı da belirttim. 1997'de bu füzelerin Türk ordusunun komutasında olduğuna dair bir laf dolaştı. Barış zamanında öyle ama savaş zamanında zaten nükleer silah kullandırma yetkisi Beyaz Saray'da. Bu füzeler iki anahtarlı değil. Türkiye ikinci anahtarı istememiş" dedi.
"İBRAHİM" 2. DELİLİK
US National Security Council arşivlerine dayandırdığı bilgiler arasında füzelere "İbrahim" denilmesinin, füze karşıtı Türk subaylarının yaratıcı mizah anlayışından kaynaklandığını söyleyen Doç. Dr. Criss, "IBRAHIM II adının verilmesi Türk subaylarının kara mizahı" diye konuştu. Erler katında İbrahim'in IRBM'ye yakın olmasından kaynaklanabileceğini belirten Criss, Sultan I. İbrahim'in 'deli' diye anıldığını, bunu ikinci delilik olarak gören subayların böyle bir isim takmış olma olasılığının daha yüksek olduğunu söyledi.
Rahmetli Amiral Sezai Orkunt'la yaptığı söyleşisinde Jupiterler hakkında bilgilenen Washington askeri ataşeliğindeki subaylarımızın konuşlandırmaya karşı olduklarını ve nedenlerini Genelkurmay'a rapor ettiklerini öğrendiğini de anlatan Doç. Dr. Criss, şöyle konuştu: "Sonuç olarak füzeler 1963'te Pot Pie operasyonuyla geri çekildi. Zaten atış rampaları da teknolojik olarak çok eskimişti ama burada stratejik nükleer başlık taşıyan füzelerle kısa mesafeli taktik nükleer başlık taşıyanlar arasında bir ayrım yapmak gerekir."
Wikileaks'de çıkan haberin taktik başlıklara ait olduğunu kaydeden Doç. Criss, bunun da sürpriz sayılmayacağını belirtti. Criss, "En son bildiğim Süleyman Demirel 1970'te yaptığı basın toplantısında hem ikili anlaşmaların nasıl düzene sokulduğunu ve NATO kapsamına giren konuları anlatıyor hem de taktik nükleer silahların verildiğinden bahsediyor" dedi.
TÜRKİYE'YE NASIL GELDİ?
En son Wikileaks belgelerinde geçince, İncirlik Üssü'nde nükleer silah olup olmadığı tartışmaları tekrar alevlendi. Araştırmalara göre, 1962 yılında İzmir Çiğli'de konuşlu füzeler için Türkiye asker-sivil 2 bin personel görevlendirdi. Türkiye'nin füzelerin idaresini devralması için ABD'ye eğitime gönderilen subayların, 18 Nisan 1962'de deneme atışı da yaptığı öne sürüldü. NASA'nın Cape Canaveral'daki üssünde tamamen Türklerin komutasındaki bir Jüpiter füzesi başarıyla fırlatıldı. Türkiye'deki füzelerin başından ilginç olaylar da geçti. Füzeler açıkta durduğu için çevredeki köylüler ne olduklarını soruyordu. Onlara füzelerin minare olduğu anlatılıyordu. ABD Senatosu bir araştırma için geldiği Çiğli'de bir füzenin motoruna bir kurşun isabet ettiğini de ortaya çıkardı. Bir füzenin elektrik bataryasının patladığı ve kontrol panelinin bozulduğu anlaşıldı.
TÜRK BAYRAĞI KONULDU
Füzelerin ilk partisi ve ilk fırlatma rampası Çiğli'de 6 Kasım 1961'de faaliyete geçti. Füzelere Türk bayrakları çizildi, 1962'de operasyonel hale getirildi. 22 Ekim 1962'de füzeler tamamen Türk ordusuna devredildi. Aynı ay ABD ile Küba arasındaki krize Rusya da müdahale edince füze krizinin çözüm anlaşmasına Türkiye'deki füzeler de girdi ve bir süre sonra füzeler söküldü.
5'İ AYRI YERDE
Nükleer başlıkları Çiğli NATO askeri havaalanındaki silolarda saklanmak kaydıyla, 5 ayrı yerde konuşlandırılan füzelerin yerleri şöyle:
* Foça - Yeni Foça - Menemen üçgenindeki Kozbeyleri
* Gölmarmara yakınlarındaki NATO füze rampası
* Aliağa-Yeni Şakran arası Çolaklar yolu üzerindeki Çaltılıdere
* Manisa-Demirci-Saruhanlı üçgenindeki Çamköy
* Manisa - Akhisar yolundaki Kemiklidere.(Yeni Asır)