Nurettin Hasman’’ı aradım röportaj yapmak için. ’“Yapacağım, ben de konuşmak istiyorum inanın ama biraz zaman geçsin, beynen iyi değilim, bir 10 gün lazım sakinleşmem için. Geçen pazartesiye göre şimdi çok daha sakinim. Biraz daha zaman geçerse çok daha iyi olacağım ve o zaman anlattıklarım çok daha doğru olacak’” dedi ve ekledi:
’“Reykjavik’’e gidiyorum, yokum bir hafta, ava çıkacağım arkadaşlarımla. Cem Boyner’’le buffalo avında olmalıydım şu an aslında ama gidemedim. İnsanın kafası yerinde olmayınca ne yapacağını bilemiyor. Döndüğümde çok iyi olurum, giderek toparlıyorum zaten.’”
Hak verdim. Röportaj yapmamak koşuluyla, kahve içmek için buluşmaya karar verdik. Cuma akşamüstü 3 saat konuştuk Nurettin Hasman’’la. Çok şey anlattı. Şimdilik bunların yazılmasını istemiyor. Ben de verdiğim sözü tutuyorum. Ama sizin merak ettiğiniz bir kaç şeyi sordum tabii..
Eda Taşpınar için ’“iffetsiz, ortaçağda olsa onu taşlarlardı’” dedi mi?
’“Evet dedim, bu ikisini söyledim. Ama diğer yazılan herşey yalan. Hiçbirini söylemedim. Şimdi de o söylediklerimin arkasındayım. Ama amacım Eda’’yı kötü duruma düşürmek, mutsuz etmek değil. Biz Eda’’yla ağlaya zırlaya ayrıldık. 7 seneden sonra kolay birşey değil. Ayrı olduğumuz 1 ay zarfında da bir kez bile Eda’’yı aramadım. Arasam barışırdık. Ama genç kadın bir hayat kursun, aklını karıştır mıyım diye, çok kötü olmama rağmen aramadım onu. Ben bu kadar incelikli düşünürken, bu olanları hak etmedim. (Eda Taşpınar da dünkü Hürriyet’’te ’’Ağlayarak ayrıldık’’ deyince Nurettin Hasman’’ı aradım, Yiğidin hakkı yiğide, söylediği her şey doğru Eda’’nın ’“ dedi.
Çok sinirlendiğim için de o lafları ettim. Ama şimdi, Eda’’yı zor duruma sokmadan hangi dille anlatmalıyım diye düşünüyorum. Ne kadar negatif şeyler söylemek istemesem de, durumun kendisi kötü olduğu için Eda zor duruma girer. Belki de hiç konuşmam. Hatta konuşmasam daha iyi. Kızım Merve’’nin ağzından bile bir sürü şey yazdılar, Merve onları der mi? ’’Eda’’yı gören beni görmesin’’ demişim sinirle, kızım ’’Ben görüşürüm’’ der mi, imkan var mı?’”
’“Bora Kozanoğlu’’nu tanıyor musunuz?’” dediğim de ise şu yanıtı aldım:
’“Tanımaz mıyım? Eda’’ya Bora’’dan sörf dersleri almasını ben söylemiştim. Lütfen bitsin bu konu artık. Ülkede o kadar ciddi meseleler varken, gazetelerde Nurettin-Eda mevzusu olmasından utanıyorum. Hayat normal şekilde devam ediyor. Tatil dönüşü belki konuşmam, belki de anlatırım içimdekileri. Ama ilk anki sinirimden eser yok. Hatta ’’Bana ne!’’durumuna bile geldim.’” (Gazeteport)