AKP İktidarının 9 uncu yılının sonunda, 28 Aralık 2011 gecesi düzenlenen operasyonda 34 vatandaşımız hayatını kaybetmişti.
Bu feci olayı 18 aydır soruşturmakta olan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 'Görevsizlik' kararı vererek dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığına gönderdi.
Görevsizlik Kararı ne demektir?
'Bir Yargı Kurumunun, önüne getirilen davanın niteliği bakımından, kendi görev alanına girmediğine ilişkin verdiği karar.'
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı niçin böyle bir karar aldı?
-Türk Yargı tarihinde ilk kez PKK'lı teröristlerin ayağına kadar gidilip, 'Seyyar Mahkeme' kurulmasına, 'Hayır, ne pişman olması, ben pişman değilim. Önder Apo emretti, ben geldim' diyen katillerin adam başına 4 dakikada serbest bırakılmalarına itiraz etmeyen Başsavcılık, böyle korkunç bir olayda niçin görevsizlik kararı verip, davayı Askeri Mahkemenin sırtına atar?
-Düzmece dijital delillerle Türk Ordusunun Genel Kurmay Başkanının zindana atılmasını 'görev alanı' içinde görüp, Türk Silahlı Kuvvetleri Komuta Heyetinin neredeyse yarısını yıllardır 'tutuklu' olarak yargılayan Türk Sivil Yargısı, niçin bu korkunç olayı Askeri Mahkemenin üstüne atar?
-Yapılan Anayasa ve Yasa değişiklikleriyle sözde 'Askeri Vesayet' kırılmış ve askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmalarının yolu açılmamış mıydı?
Değerli Okurlar;
Yapılan, AKP Hükümetini ve Başbakan Erdoğan'ı bu olayın dışında tutmak, sorumluluğu tamamen Türk Ordusunun üzerine atmaktır.
AKP İktidarı, Yargıyı siyasallaştırmıştır. Türk Yargı sistemi, AKP Hükümetinin ağır baskısı altında nefes almakta zorlanmaktadır. Özel Yetkili bir Savcının İstanbul'da 43 Avukatı tutuklamasını, polis ve özel güvenlik görevlileri tarafından bu Avukatların yerlerde süründürülmeleri-tartaklanmaları başka hangi 'Hukuk Devletinde'(!) görülebilir?
Hangi Hukuk Devletinde, hangi 'Bağımsız Yargı'da' Silivri de yaşanan rezaletler yaşanır? Nasıl olur da 65-70 yaşına gelmiş, toplumda saygınlığı olan ve kaçma olasılığı olmayan insanlar-seçilmiş Milletvekilleri 5 yıldır 'Tutuklu' yargılanırlar?
Tüm bu hukuksuzlukların sorumlusu Başbakan Erdoğan'dır.
Başbakan Erdoğan Halüsinasyon görmekte, sinirlerine hakim olamamakta ve Türk Milletine doğruları söylememektedir.
*Türk Ordusunun şerefli Komutanlarını 'Bunlar Camileri bombalayacaklardı' diye suçlayan Erdoğan ile 'Bunlar Camide içki içip, bir şeyler yapmışlar' diyen Erdoğan aynı kişi değil midir?
*Polis şiddetinden kaçan, ölüm korkusundaki Türk Vatandaşlarını 'Camiye ayakkabılarıyla girdiler' diye canlı TV yayınında suçlayan Erdoğan ile ABD Askerlerinin Adana-İncirlikteki Camide, Kuran-ı Kerimi parçalayıp minberi yıkmaları ve Felluce'de Halife Raşid Camisini ahıra çevirmeleri karşısında tek söz söylemeyen Erdoğan, aynı kişi değil midir?
*Taksim'de ve Türkiye'nin meydanlarında ellerinde sadece Türk Bayrağı bulunan insanlarımıza tahammül edemeyip, kendi milletini 'Çapulcular', 'Ayyaşlar' diye aşağılayan Erdoğan ile Diyarbakır Sur Belediyesinin, Şeftali Sokağının ismini 'Mar Petyun Sokağı'(Ermeni Kilisesi), Direkçi Sokağın ismini 'Mıgırdıç Margosyan'(Ermeni Yazar) olarak değiştiren kararını, ilçe Kaymakamına onaylattıran irade sahibi aynı Erdoğan değil midir?
Başbakan Erdoğan artık 'taşınamaz' hale gelmiştir. Yönetimiyle Türkiye'ye-Türk Milletine ve tüm çevremize ciddi zararlar verir hale gelmiştir. Namus konusunda çok hassas olduğunu söyleyen ve kendisine İstanbul İmamı diyen Erdoğan, kendisine yapılan ağır suçlamaları da görmezden gelmektedir.
Aşağıdaki soru, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından Grup toplantısında 'Salı' günü soruldu.
Erdoğan bu soruyu ya duymadı(!) ya da verecek cevabı olmadığı için susmayı tercih etti. Soru şu;
'Sayın Başbakan sana soruyorum. Faiz Lobisinde kimler var? Bunlardan fayda gördün mü? Bunlardan KOMİSYON alarak yabancı bankalara istifledin mi?.'

Türk Milletinin süratle ve acilen seçimle görev verdiği Erdoğan için, yine seçimle ve demokrasi içinde 'GÖREVSİZLİK' kararı vermesi ve bu dönemi bir daha açılmamak üzere kapatmalıdır.
Bunun yolu vardır ve en kısa zamanda gerçekleştirilecektir