Futbolun içinde olan herkesin ve kesimin pervasızca futbolumuzu bitirmeye ve tüketmeye gittiğini neredeyse gözyaşları içinde şaşkın gözlerle izlemekteyiz. Futbolun tüm unsurlarından kasıt Yönetenler, futbolu yazanlar, izleyenler, maçları yönetenler, oynatanlar ve oynayanlar. En üst düzey kurumdan, İstanbul kulüplerinden, Anadolu'nun en küçük profesyonel kulüplerine kadar Türkiyemiz'in futbolu perişan haldedir. Üç büyükler başta olmak üzere tüm liglerde bulunan takımlarımızın yüzde sekseni borç batağı içindedir. Galatasaray neyse Afyonspor, Adanaspor, Aydınspor'dur. Beşiktaş neyse Kocaelispor, Uşakspor'dur. Aliağaspor futbolcularına ödeme yapamadığı için Göztepe'ye satılmış ve oradan alınan para futbolculara dağıtılmayıp basketbola harcanmıştır. Süper Lig'den Üçüncü Lig'e kadar futbolcular anlaştıkları paraları alamamakta kulüplerini Federasyon'a şikayet etmekte ve serbest kalmaktadır. Pek çoğu da işim düşer, kişisel zarar görürüm diye korkarak bir sürü alacağı olduğu halde kulüpleriyle hukuk savaşına girmemektedirler. Antrenör ve futbolcu dernekleri, tarafsız basın olan bitenlerin tamamına sessiz kalmaktadırlar. Bu dernekler ve basının başında olanlar tarih ve futbol önünde sorumludurlar ve bu sorumluluklarını yerine getirmemektedirler.
Şimdi soruyoruz kulüplerimiz borç batağına nasıl sürüklenmiştir ve bu duruma hangi kurumlar seyirci kalmıştır? Profesyonel takım yöneticiliğinin bu kadar kolay olması doğrumudur? Bu kadar büyük rakamların dillendirildiği bir pazarda Kulüpler nasıl denetimsiz bırakılabilirler? Herkes çok iyi biliyor ki ayrıcalıksız tüm kulüplerimiz mali açıdan kayıt dışıdır ve art niyetli insanların suistimaline açıktır. UEFA'nın öne çıkardığı mali fair-play maalesef Türk futboluna uğramamıştır bile. Sezon başlarında gazetelerin spor sayfalarında çıkan astronomik yabancı ve yerli futbolcuların transfer haberlerini dehşet içinde izlemekteyiz.Transfere harcadıkları paralar yıllık bütçelerinin iki, üç katını bulmaktadır. Bu durum intihardır, iş bilmezliktir, aymazlıktır ve sürdürülebilir bir dinamik değildir. Pek çok işadamı kendi şirketinde para harcama konusunda cimri davranırken söz konusu kulüp yöneticiliği olunca, kulüp parası olunca saçıp savurmaktadırlar. Bu ne yaman çelişkidir anlaşılmaz.
Kulüplerimiz kötü yönetilmektedirler. Bunu ortaya koyan matematik bilimidir, verilerdir, gerçeklerdir. Gerekirse rakamları açıklarız. Harcanan parayla elde edilen başarılar ters orantılıdır yani kulüplerimiz uluslararası arenada başarısızdır bu kesindir. Türk futbolunu yöneten kurumu ve kurullarını seçenler kötü yönetilen kulüplerimizdir. TFF'nin genel kurul delegeleri kulüplerdir. Mevcut delegasyon sistemi derhal değiştirilmelidir. Kulüpler ağırlıklı delegasyon futbolun ülke çapında örgütlenmesine ve gelişmesine zarar vermektedir. Çünkü kulüplerce seçilen TFF, kulüplere kendini borçlu hissetmekte ve kulüp yapılarını düzenleyici yasaları çıkaramamaktadır. Anlayacağınız balık baştan kokmaktadır.
Kulüplerimizin gelirleri arttıkça borçlanmaları da o oranda artmaktadır.Tabi ki buda ilginç bir durum oluşturmaktadır. Kulüplerimizin gelirleri arttığında beklenti borçların azalması ve daha güçlü bir mali yapıya sahip olmaları gerçeğidir.
ÇÖZÜM: Futbolumuzu oluşturan tüm unsurlar bir araya gelmeli tartışmalı, her unsur kendisini kirleten ögelerin üzerine gidip dürüst,namuslu, yaptığı işe saygısı olanların devam etmesini sağlamalı art niyetli, iş bilmez ve çıkarcı insanları tespit edip derhal futboldan tasfiye etmelidir.
Türk futbolunu yöneten ve düzeltebilecek olan kurum bellidir. Futbolumuz yeni yasa ve statülerle Kulüplerimizden başlayarak yeniden düzenlenmelidir.
Gün futbolu yüceltme ve çoğaltma günüdür. Gün futbolu ve ona emek verenleri onurlandırma günüdür. Yoksa ülkemizde oyunun geleceği karanlık ve tehlikededir.