'Oduncu, elindeki baltasını ağacın gövdesine bütün gücüyle indiriyordu. Oduncu, bakmış ağaç ağlıyor, çok üzülmüş;
'Canın acıyor değil mi? Ama ne yapayım, hayat böyle, seni keseceğim, odun yapacağım, satacağım, çoluk çocuğumun nafakasını çıkaracağım'
demiş.
Ağaç içini çekmiş; 'Sana kızdığımdan veya canımın yandığından değil, elindeki baltanın sapı benden, ben ona ağlıyorum…'
Sevgili Fenerbahçeliler, sayınızın 25 Milyon olduğu söyleniyor. Elbette ki doğrudur. Bu üye sayınız ve gücünüzle, Türkiye'nin en büyük baskı grubu ve en önemli Sivil Toplum Örgütü olmanız lazım.
Size dokunmak isteyen, haksız bir uygulama yapmak isteyenin dokuz defa düşünmesi gerek değil mi? Gerçekten öyle misiniz? Kendi Başkanınıza, kendi takımınıza karşı yapmanız gerekenleri yaptınız mı? Şu an içinizi şüphe duyguları kemirmiyor mu? Canınız yanmıyor mu?
Gündemde siz olduğunuz ve sizin başınız kesilmek istendiği için size sesleniyorum. Esasında bu söyleyeceklerim tüm futbol camiasına ve tüm
Türk Milletinedir.
Bunlar başımıza niçin geldi ve hala ders almadığımıza göre daha neler gelecek beraberce bakalım mı?
*Bir fotoğraf hatırlıyorum; Fenerbahçeli Başbakan Erdoğan- Fenerbahçe Başkanı Yıldırım- Fenerbahçe'nin Kaptanı Alex. Üç Fenerli yan yana objektiflere gülümsüyorlar…
Bu fotoğrafın çekildiği an ki konuşmalar basına yansıdı ve sonradan da yalanlanmadı.
Başbakan soruyor; 'Aziz Başkanım, söyle bakalım kimi Futbol Federasyonu Başkanı istersin? Mehmet Ali mi olsun, Mahmut mu?'
Aziz Bey de Mehmet Ali Aydınlar'ı istiyor. Tıpkı, Pensilvanya'dan cemaatini yöneten CIA nın misafirinin de istediği gibi…
Türkiye'de hiç kimse; 'Hukuk Devletinde bir Başbakan manavdan karpuz seçer gibi Federasyon Başkanı seçemez, demedi. Hiç kimse, Laik Cumhuriyette, illegal bir cemaatin önderinin bu seçimle ne ilgisi olabilir? Aklınızı başınıza alın demedi, diyemedi. Ya korktular, ya da işlerine böylesi geldi…'
Gençler hatırlamayabilir ama benzeri bir durum, Turgut Özal'ın Başbakanlığı sırasında olmuştu.
Verdiği bir emrin, anayasaya aykırı olduğunu iddia edenlere Özal şöyle demişti;
'Bir defa delmekle Anayasa'ya bir şey olmaz !...'
Demokrasi, Hukuk Devleti, Laik Cumhuriyet, Sosyal Devlet aynen hamilelik gibidir. Bir insan ya hamiledir ya değildir. Az hamilelik, çok hamilelik olmaz. Hukuk Devleti-Demokrasi ve İnsan Hakları da ya vardır, ya da yoktur. Bir defa delmeğe kalkarsanız, en kısa zamanda sizi de manen delerler!...
'Yahu bu adam benim işime geliyor, adam yaramaz ama benim her işimi halledecek, bir defa olsun görmezden geleyim' dediğiniz anda hapı yutarsınız…
Böyle bir çirkinliği kabul ettiğiniz zaman, adamına göre muamele demek olan 'Kişiye göre Hukuk' dönemi başlar ki, bu hukuk, o ülke için felaket olur…
Tüm taraftarları şu olayı çok iyi değerlendirmeye davet ediyorum;
Sayın Mehmet Necati Güngör Bey'in yazısından;
Gazete; Yenidönem Gazetesi-Bursa Yazan;Yüksel Baysal-Bakan Faruk Çelik'in eski danışmanı…
Konu
; Tutuklanan Osman Çelik(Bakan'ın Kardeşi) ve Bursaspor Yöneticilerinin nasıl tahliye edildikleri
;
'Osman Çelik'in tutuklanması üzerine Başbakan Erdoğan'a giden Bakan Faruk Çelik, kardeşine komplo kurulduğunu, kendisine karşı bir siyasal hınçla hareket edildiğini söylemiş. Başbakan Erdoğan da Adalet Bakanı Sadullah Ergin'i arayıp, durumun incelenmesi(!) talimatını vermiş. O talimat üzerine Yargıtay'ın etkili bir üyesi Bursa'ya geliyor, Marigold Otele yerleşip, durumu yerinde inceliyor!...
Bazı Hakimlerle görüşüyor, Adalet Bakanı Ergin'in isteğini iletiyor. Ve ertesi gün daha tutuklamadan bir hafta filan geçmeden mahkeme tarafından Osman Çelik ve bütün diğer Bursaspor yöneticileri salınıyor…'
'Kişiye göre Hukuk' nelere kadirmiş gördünüz mü? Şu soru sizin adalete olan inancınızı sarsıp kafanızı karıştırmıyor mu?
'Bursa'da bir hafta evvel tutuklama isteyen Savcı ile, elindeki delillere göre tutuklama kararı veren Mahkemenin Hakimleri, bir hafta sonra hangi yeni delilleri buldular ki, mahkeme tahliye kararı verdi. Tutuklama isteyen savcı da niçin tahliye kararlarına itiraz etmedi?...'
Sevgili Fenerbahçeliler;
Bugün yaşadığınız çirkin olaya salt 'Şike' olayı diye bakarsanız çok yanılırsınız. Sizin derdiniz Türkiye'nin derdidir. Cemaat ve Tarikat kültürüyle yetişip, Anayasa Mahkemesince mahkum edilenlerin Türk Milletine kendilerini
'İleri Demokrat' diye yutturmaları ne kadar komikse, haklarında 'Kalpazanlık-Sahtecilik' gibi yüzkızartıcı dosyaları bulunanların, sizi şike yapmakla suçlamaları da o kadar saçmadır. Öncelikle herkes kendine bakacak, kendi temiz olacak, sonra başkasının kiri ile uğraşacak.
Sizlere, bir Beşiktaşlı olarak önerim şudur;
Size yapılan bu saldırıyı tüm Fenerbahçelilerin iyice bilip anlaması gerek. Siz büyük bir camiasınız. Tüm şehirlerdeki derneklerinizde Şeker Bayramı süresince toplantılar düzenleyip, taraftarlarınızı bilgilendirip, bilinçlendirin. Sonra bu mücadelede hiç de iyi bir sınav vermeyen Yönetim Kurulunuzu sıkıştırın ve İstanbul'da milyonlarca Fenerbahçeli bir araya gelin ve Fenerli Başbakan'dan Bursaspor ile eşit muamele isteyin. Yapmıyorsa da ne kadar Fenerli Başbakan-Bakan-Tribün Paşası varsa hepsinin kaydını silin, onları içinizde tutmayın.
Bir de en zoruma giden şeyi yöneticilerinize bir daha yaptırmayın;
'TFF'ye başvurduk, ama bu bir isyan değildir, bizi lütfen düşürsünler !...'
(Ali Koç)
Kardeşim sizi yakan, içinizden çıkan Federasyon Başkanı Fenerli Aydınlar değil mi? Bilmez misiniz ki, 'Ağacı çürüten kurt içindedir.' Artık bu adamdan ne bekliyorsunuz ki ?...
Fenerbahçe Yönetimi kendi kararını, taraftarına danışarak kendisi vermelidir.
Atatürk'ün takımı Fenerbahçe'ye yakışan, eğer çekilecekse kendi ipini kendisinin çekmesidir…
Son ricam şudur;
AKP'ye oy veren Fenerbahçeliler, lütfen bir daha sefere en az % 80 oy verin. Verin de Arap liginde beraberce oynayalım. Kartal-Kanarya-Aslan-Hamsi elele, doğru Arap ligine… Haşemalarınızı hazırlamayı da unutmayın !...