Sık sık dile getirdiğim gibi...
AKP hükümetlerinin ülkemize getirdiği en güzel şey, dumansız hava sahası yaratması oldu.
Evet; kapalı yerlerde, toplu ulaşım araçlarında, kamu kurumlarında sigara içmek yasak.
Fakat şöyle bir gezinti yapın eğlence mekanlarında, kafelerde.
Küllükler ortada duruyor.
Sigara içmeyenler, dumanaltı olmaktan rahatsız.
Vatandaşların ihbarları, fayda getirmiyor.
Sigara içilen mekanların sayısı artıyor.
Hatta...
Adres veriyorum.
İnciraltı'nda bazı mangalcılar var, telefon ederek rezervasyon yaptırmak isteyin.
Size diyecekler ki:
'Efendim, mekanımızda sigara içiliyor. Bilginiz olsun.'
En başarılı yasa bile delindiğine...
Marketlerden yapılan alışverişlerde kullanılan poşetin paralı olmasına yönelik yasa da mutlaka delinecektir.
Çünkü altyapısı oluşturulmadan, yasak koyarak naylonsuz bir çevre yaratılamaz.
***
1 Ocak 2019 itibariyle, büyük marketlerde poşetli dönem başladı.
Bu uygulamanın da sigara yasağında olduğu gibi başarıya ulaşacağına inananların sayısı pek çok.
Fakat ben aynı kanıda değilim.
Ne yazık ki...
Ben de yılın ilk gününde, aldığım üç şişe sütü koymak için 25 kuruşu gözden çıkardım, mecburen bir poşet aldım.
Başka ne yapabilirdim ki?
Üç şişe sütü koltuğumun altında taşıyacak halim yoktu ya!
Daha önceki bir yazımda da dile getirdim.
Bu çocuk, ölü doğdu.
Her şeyin ateş pahası olduğu güzel ülkemde hiç kimse, 25 kuruşun hesabını yapmaz.
O parayı öder, marketten satın aldığı ürünler için poşet ister.
Tıpkı benim gibi.
***
Alışveriş yaptığım marketteki kasiyer kardeşimize sordum:
'Elinde fileyle, torbayla gelen yaklaşık kaç müşteriniz oldu?'
Aldığım yanıt, beni hiç şaşırtmadı:
'Beyfendi, sabahtan beri 300 müşterimiz geldiyse, bunlardan biri bile beraberinde poşet getirmedi.
Birkaç kadın müşterimiz, aldığı iki parça ürünü, içinde cüzdanı, makyaj malzemeleri olan çantasına tıkıştırdı.
Çantaya sığdırmakta zorlanınca, sinirlendiler.
Tek parça mal alanlar, genelde o ürünü elinde götürmeyi tercih etti.
Bunu yaparken de 'Böyle yasa mı olur be kardeşim!' diye söylene söylene bir hal oldular.'
***
Yasayı çıkarıp bizlere poşeti satın almamız için dayatmada bulunanlara soruyorum:
Kağıt torba çevreci bir ürün değil mi?
Madem amaç çevreyi korumak, süpermarketler müşterilerine kağıt torba veremez mi?
Verebilir elbette.
Peki neden yok?
....
Bir soru daha:
Neden 25 kuruş?
O torbanın maliyeti, kesinlikle 25 kuruş değil.
Taş çatlasın 10 kuruş!
Dolayısıyla bir soru daha sormak zorundayım:
'Neden 10 kuruş değil?'
İddia ediyorum; o büyük marketler, çok büyük kar marjlarıyla sattıkları ürünlerin yanı sıra naylon poşetten de para kazanıyor.
***
Örneğin, çerezciden alışveriş yaptığımızda bizden kağıt torba için para istemiyorlar.
Kağıt torba, ya da defalarca kullanılabilecek bez çantaları ucuza satarak vatandaşın işi kolaylaştırılmadığına göre...
Paralı naylon poşet döneminde, naylon poşetten vazgeçilmez, vazgeçilemez.
Çıkarılan yasa, çevreyi korumaktan öte...
Büyük marketlerin naylon poşet için harcadığı giderlerini karşılamaktan başka bir işe yaramayacak.
Dün bir, bugün iki...
Bir süre daha bu işin takipçisi olacağım.
Gönül ister ki, yasa amacına ulaşsın.
Naylon torbayı hayatımızdan uzaklaştıralım.
Çevremizi, naylon poşetten kurtaralım.
Ama bu konuda tüm fedakarlığı neden vatandaş yapsın?
Devlet ne güne duruyor?
Paraya para demeyen, sürekli büyüyen marketlerin hiç mi sorumluluğu yok?
Ha?
Hiç mi sorumlulukları yok!