Hitler, Mussolini,Saddam, Çavuşesku, Kaddafi, Mübarek, Bin Ali, Hafız Esad, Ürdün Kralı Abdullah, Suudi Kral Abdullah ve diğer diktatörlerin bazı müşterek noktaları vardır, fakat hepsinin sonu tıpatıp aynıdır;
*Bunların bir kısmı asker kökenlidir. Ellerine güç geçince, kendilerinden önceki diktatörü silah gücüyle devirirler. Biraz uyanık olanı, kendisinden önceki diktatörün hırsızlık parasıyla yurtdışına kaçmalarına göz yumar ki, yarın kendisinin de kaçmasına izin versinler. Diğerleri çoğunlukla devirdiklerini derhal öldürtürler.
*Bazıları, babaları olan diktatörlerden sonra yeni, genç diktatörler olarak görev yaparlar. O makama oturmalarının tek sebebi, kendilerinin babaları ve annelerinin zevk mahsulü olarak dünyamızı şereflendirmeleridir. Bunların babaları doğal olarak öldükleri için bu babadan kalma diktatörler babalarının günahlarını da öderler.
*Bir kısmı, kendi ülkelerinde çoğunluğun kabul ettiği dinlerini kullanarak ve kendilerini ’“dini önder’” ilan ederek diktatör olurlar. Genellikle ülkelerinden dışarıda yaşayıp, güçlenip ülkelerine öyle gelirler. Gelişleri ve yönetime el koymaları çok kanlı olur. Sözüm ona Allah ve din adına hareket ettiklerini söyledikleri için çok acımasız olurlar ve ölüm emri vermekten hiç çekinmezler.
*Bir kısmı da, çeşitli ideolojileri kullanıp insanları kandırarak yönetime gelirler, savundukları ideolojilerin insanlara felaket getirmesiyle defedilirler ve genellikle intihar yolunu seçerler.
*Hepsi çok zengindirler, sadece kendileri değil eşleri, çocukları, akrabaları, yakınları da zengin olurlar. Kendilerini zengin eden diktatörün koltuğu sallanmaya başlar başlamaz önce bunlar vatanlarını terk ederler.
*Diktatörlerin müşterek yönleri ise sonlarıdır. Bunların tamamına yakını doğal ölümle can veremezler. Ya öldürülürler, ya linç edilirler, ya intihar ederler, ya da kaçıp vatanlarından uzakta ölüp giderler. Bunların çoğunun mezarları bile yoktur.
*Diktatörler, özel koruma orduları ile yaşarlar. Yüzlerce Polis-Asker, özel eğitimli korumalar her an diktatörün yanındadırlar. Gidecekleri yerler günler önceden korumaya alınır, aranır ve güvenlik çemberinde tutulur. Toplantılarına katılacaklar özel olarak seçilir, katılanların sorabilecekleri sorular bellidir. Diktatörün konuşması sırasında ne zaman alkışlanacağı bile bellidir. Diktatörlerin basın toplantıları da komedi filmi gibidir. Diktatörün kendisinin veya akrabasının olan medya kuruluşlarında röportaj verirler. Gazetecileri diktatörün karşısına testi gibi oturturlar, ellerine verilen soruları büyük bir saygı ile sormaları istenir. Her sorudan sonra, gülümseyerek kafalarını ’“evet efendim’” anlamına sallamaları şarttır.
Günümüzde sayıları çok azalan, ’“tarihi eser’” niteliğindeki diktatörlere karşı kullanılabilecek en medeni ve çağdaş silah ’“İleri Demokrasi’’dir.’” İleri demokrasi tüm diktatörlerin çekindikleri, adını duyar duymaz korkudan titredikleri bir anti-dikta ilacıdır. Gururla söylüyorum ki mucidi bir Türk’’tür ve ülkemizde uygulanmaktadır. Bu yüzden bizde diktatörlük, tek adamlık, faşist uygulamalar asla olamaz.
Örnek vermek gerekirse;
Bizde uygulanan ’“İleri Demokrasi’’de’”, parti içi demokrasi vardır. Lider tek seçici değildir, en azından eşine danışır. Kuvvetler ayrılığı prensibi tam olarak uygulanır. Başbakan, ne yasamaya ne de yargıya müdahale edemez. Astığı astık, kestiği kestik değildir. Devlet olanakları eşe dosta, cemaatlere peşkeş çekilmez. Devlet kadrolarına tamamen hak edenler alınır. Kamu görevlisi alımında sadece ’“liyakat’” esastır.
Bizde uygulanan ’“İleri Demokrasi’’de’”, parti içi demokrasi vardır. Lider tek seçici değildir, en azından eşine danışır. Kuvvetler ayrılığı prensibi tam olarak uygulanır. Başbakan, ne yasamaya ne de yargıya müdahale edemez. Astığı astık, kestiği kestik değildir. Devlet olanakları eşe dosta, cemaatlere peşkeş çekilmez. Devlet kadrolarına tamamen hak edenler alınır. Kamu görevlisi alımında sadece ’“liyakat’” esastır.
Bizde İleri Demokrasinin uygulayıcısı Başbakan Erdoğan’’dır. Bu yüzden bazı diktatörlerimiz sıkıştıklarında hemen Başbakan Erdoğan’’ı ararlar.
Başbakan Erdoğan’’ın ’“İleri Demokrasi’” uygulamalarından birkaç örnek vermek gerekirse;
Başbakan Erdoğan’’ın ’“İleri Demokrasi’” uygulamalarından birkaç örnek vermek gerekirse;
*Başbakan Erdoğan, Denizli’’ye gitmeden bir gün evvel Polis, Başbakan Erdoğan’’ı protesto etmesi muhtemel bazı ’“dikta özentilerini’” gözaltına aldı ve Başbakan Denizli’’yi terk edinceye kadar tuttu. Sonra ileri demokrasi gereği bu kişileri ücretsiz olarak polis araçlarıyla evlerine kadar dağıttı’…
*Başbakan Erdoğan İstanbul’’da bir AVM(alışveriş merkezi) açılışı yapacaktı. Polis bir gün önceden çevredeki tüm market ve bakkallarda yumurta satışını kibarca engelledi. Başbakan gittikten sonra Polis tarafından çevredeki hamile kadınlara ücretsiz yumurta servisi yapıldı’…
*Başbakan’’ın ziyarete gideceği taksi durağı, bir gün önceden arandı ve korumaya alındı. Taksicilere ne soracakları iyice tembihlendi. Taksicilerin hepsi gerdeğe girecek damatlar kadar düzgün giyimliydiler’…
*Başbakan Erdoğan, Damadı Beyefendinin başında bulunduğu ve devlet bankalarında atıl olarak duran kredilerle alınan televizyonda program yaptı. İleri Demokrasi gereği, yine damadın gazetesinden üç adet uysal gazeteci Başbakan Erdoğan’’ın karşısına oturtuldu. Başbakanımızı rahatsız etmeyecek pembe, pespembe sorular sordular ve devamlı olarak gülümseyip, kafalarını salladılar. Tek uyumsuzluk görüntüdeydi. Mehmet Barlas, Erdal Şafak beyin yanında çok iri kalmıştı. Erdal Şafak bu yüzden küçücük görünüyordu. Diğer gazeteci bey’’in ise saçları düzgün olarak boyanmamıştı, bir tarafı kahverengi, diğer yanı ise koyu yeşildi.
*Bizim gibi İleri Demokrasilerde, kimse gece yarısı evinden polis gücü ile alınıp gözaltına alınmaz. Ahmet Hakan’’a yapılan büyük bir iyiliktir, asla gözdağı değildir. Polise gelen bir ihbarda, Ahmet Hakan’’ın odasını su basacak deniyordu. Polis Ahmet Hakan adlı gazeteciyi ıslanmasın diye otel odasından aldı.
*Bizde, dikta rejimlerinde olduğu gibi, insanlar sorgusuz sualsiz, suçlarını bilmeden yıllarca hapiste tutulmazlar. Bizde bilim adamları, rektörler, aydınlar, generaller, subaylar dikta rejimlerinde olduğu gibi, suç yaratılıp, sehven belge düzenlenip içeri atılmazlar.
*Bizde, dikta rejimlerinde olduğu gibi, insanlar sorgusuz sualsiz, suçlarını bilmeden yıllarca hapiste tutulmazlar. Bizde bilim adamları, rektörler, aydınlar, generaller, subaylar dikta rejimlerinde olduğu gibi, suç yaratılıp, sehven belge düzenlenip içeri atılmazlar.
*Bizim ’“İleri Demokrasi’’de’” yolsuzluk olmaz. Yöneticilerimiz, çocukları, yakınları her geçen gün fakirleşirler. Bazı yöneticilerimiz ’“Yeşil Kart’’a’” muhtaç hale gelmişlerdir.
* Bizim ’“İleri Demokrasi’’mizde’”, dikta rejimlerinde yapılan, seçim sonuçlarını maniple etme olayı olamaz. Bizde seçim sonuçlarını önceden sadece bir kişi bilir. O ne derse, o olur.
Yaa, Sayın Diktatörler, gördünüz mü İleri Demokrasi ne kadar zormuş. Bırakın lagara lugara yapmayı da siz de İleri Demokrasiye dönün. Hem yerinizde ebediyen kalırsınız hem de milletiniz size devamlı oy verir’…